TARİH da kendisini tatmin et- mez olmuştur. Nuremberg'e yaptığım ilkseyahatte, taraftarlarının Hitlere karşı tapınma a[ametlerı gosterdık- lerini görünce, n kafasını asıl muvazenelı bir şekılde işletebi- lecegini düşünmüştüm. Bir zamanlar ruhataplarını realist ükırlerıle hay- an bırakan Flitler, sonraları bir bü- yüklük ve yanılmazhk duygusu altın*- da mantığın-gittikçe kaybetti. Kendi- si bir elinde kılıç ve diğer elinde Mein Kampfbulunan bir nevi insan üstü arlık saymağa başladı. Elindeki kı- lıcı tereddüdsüz kullandı ve ihtirasla- rına ölümden başka hudud tanımadı". bu sıfatlar Görünüş ve ruh yapısı dolf -Hitler, dış görünüşü itibarile, Ahıçbır hususiyeti bulunmayan bir damdı. Kimse, Alman milleti üzerin- eki tesirinin sırrını anlayamamıştır, Kültür sevıyesı de, kulaktan dolma nın kuvveti, herkesi şaşırtmıştır. Her kesten daha hilekâr davrandığından ve daha aşağı silâhlar — kullandığın- dan, düşmanlarından çoğunu mağ- lüp etmiştir. Hitler, küçük topluluklarda çekin- gen ve utangaç bir hal takınırdı. Fa- kat kalabalık karşısında, bambaşka bir haleti ruhiye gösterirdi. Kanar- yaları öldüğü vakit oturup ağlıyan bu "hassas kalp", gözünü kırpmadan milyonlarca kişiyi sefil edecek iktisa- di tedbirler alınmasını veya yüz bin- lerce kişinin fırınlarda — yakılmasını emredebilirdi. Sınır konjonkturu merakı da, çalışkan i. Geceyi gündüze ka- tarak çalıştığını iddia ederdi. Birçok gecelerini, t Wilhelmstrasse'deki dai- resinde geçirirdi. Etrafındakilerin me- saisini kolaylaştıracakları yerde, ken- Hitler hezimetin arifesinde Dr. Jekyli, Mr. «ilgilerden ileri gidememiştir. Fakat fitler, bir erkânı harpten daha iyi as- lerlik bir iktisadcıdan daha iyi iktisad le bir inşaat mühendisinden daha iyi mimarlık bildiğini zannetmiş ve etra- fını bu zanna inandırmağa çalışmıştır. on nefesine kadar iktidar dizginleri- ni bırakmamış, ancak memleketin ta- -amen battığım gördükten sonra ru- junu teslim etmiştir. Mücadelesinde, Sütün vasıtaları mubah saymıştır. En çok kullandığı — vasıta, yalandır. Muhatabının gözleri içine — bakarak Balan söylemekten çekinmemiştir. ağlıyarak verdiği sözleri, tehlikeleri avuşturduktan sonra daima unut- uluştur. Bunu yalnız iç politikada der ğil, harici siyasette de yapmıştır. Yar- lan söylediği anlarda, iyi bir aktör gi- bi, rolüne daima kendısını de inandır- mıştır. Aktörlük ve hatiplik vasıfları- Hyde olduktan sonra disini frenlemelerinden ve tasavvurla- rına engel olmalarından şikâyet eder- di. Kendi düşmanlarını yere vurmak üstediği vakit, halkı aleyhlerine tah- rik etmekten de çekinmezdi. Berlinde bulunduğu vakit, umumi- yetle dairesinden pek az çıktıgı hal- de, bir büro adamı değildi. Masa ba- şına—oturup çalışmasını sevmezdi. O- da içinde, mütemadiyen dolaşır ve ha- yaller kurardı. Bilhassa yazı masa- sındaki kürre üzerinde — muhtelif memleketlere nasıl taarruz hazırlaya- cağını ve oralarda neler yapacağını düşünmekten hoşlanırdı. İlham vaki olduğu vakit, derha_l karar verir ve “B B vermediğini ların tavsiyelerine uymadığını söyli- yerek övünürdü. "Tehlikeler arasın- da, uykuda gezinen bir adam emniye- , tile dolaşırım" derdi. Şatafattan, gos— terişten, zafer taklarından ve part bayraklarından hoşlanırdı. Istıkbale muzaf muhayyel ve parlak tablolar çizmekte son derece mahirdi.. Ekseri psikopatlar gibi, hayatı bir- birini takip eden kriz ve sükunet dev releri içinde geçmiştir. Kitaplar, Hit- lerin psikolojisini şöyle anlatır: "Kriz zamanlarında sinirli, sert ve müteca- viz olurdu. Böyle anlarda sözünü kes- meğe, muhatapları imkân bulamaz- lardı. Delice bir süratle konuşur, kötü Almancasına Viyana lehçesile telâf- fuz edilen kelimeler karıştırır, ni ve. kollarını sallar, çırpınır, ma3a- ilan ve duvarları yumruklar ve mua- rızları halatında ağır kelimeler kul- lanırdı. Sükünet zamanlarında ise perişan, sessiz ve melânkolikti. Mu- hataplarının ve rakiplerinin sözlerini aksülâm l st meksızın dinlerdi. eva esi, cak nefsini bir hay— li zorladıktan sonra kabil olurdu" Siyaset stratejisi itler anlamıştı ki, insan topluluk— ları kuvvetlıl ere boy un için daima Almany ada en kuvvetlı şahsıyetın kendısı oldugunu hissettir- meğe çalışmıştır. Askeri merasimler, açış törenleri ve nümayişler tertip- letmek için hiçbir fırsatı kaçırma- mıştır. Etrafındakileri, menfaatlerin- den bağlamağa ehemmıyet vermiştir. İlk mücadele arkadaşlarını mebus o- larak Reichstag'a sokmuş, onlara pa- ra ve mevki vermiştir. Bunlar ya Hit lerle beraber olmak suretüe menfaat- lerini koruyabilecekleri, yahut da o- nun teveccühünü kaybederek ortalık- tan silineceklerini anlamışlardır. kınları, onsuz hiçbir karar verilme- mesi gerektiğini gayet iyi öğrenmiş- lerdir. Hitler, bir şefin payidar olabilmek için, maıyetındekıler arasında hizip mücadeleleri yaratmak mecburiyetin- de bulunduğuna da vakıftı. Adamları arasında rekabet doğmasından ve k pı kullarının birbirlerile hizip müca- delelerine girişmelerinden hoşlanırdı. , bu mücadelelerde hakem rolünü oynar adamlarını daha iyi bağlamak fırsatını kazanır ve tehlikeli gördüğü şahsiyetleri hırpalatırdı. AKİS, 24 KASIM 1956