laştırmamak için bel kısmında 10 santimlik bir mesafe boş bırakılmış- Bir yenilik mumiyetle "pölis"lerde astar va- zife gören kürkler, Mantonun esas patrona üzerine aynen biçilir. Fakat 1956 senesine yepyeni bir veçhe ile giren "pölis"ler dikişte de bazı ye- nilikler arzetmektedir. — Bu yenilimi ortaya atan büyük Fransız terzisi anvin . Castillo"dur. Bu terzi astar olarak kullanılan kürkü, üzerine kap- lanacak kumaştan çok daha, dar tu- tarak biçmiş ve böylece kumaş her türlü hareket serbestisi.. biçim zen- ginliği, pli ve gode imkânlarım mu- hafaza etmiştir. Böylece kürk bakı— mından ekonomi sağlanırken, man nun daha şık olması da tem in € edıl* Dior'un torba cepleri Hammallara iş yok!. miştir. Bu şekilde hazırlanan yeni mantolara, "hareketli polis"ler adı verilmiştir. "Polis," yaptırırken dikkat edile- cek bir nokta da, kürk astarı manto kenarlarından, yakadan, veya kol ka- paklarından göstermektir. Bu müna- sebetle, Parisli bir büyük tersi: "Kürk, muhakkak, bir yerden bur- nunu çıkarmalıdır diyor. Çünkü, ne de olsa, "pölis"ler insanı biraz daha toplu gosterırler ve bunun müsebbibi olan kürk. bir yerden, görünerek, ka- bahati üzerine almalıdır. İşte bu mü- nasebetle baş vurulacak bir kurnaz- lık vardır: Şayet astar olarak kulla- nılan kürk fena cins bir kürk veya yıpranmış bir kürkse, yakadan veya kenarlardan dışarıya dönen parça ay- nı cinsin daha iyisi, daha yenisinden yapılmalıdır. AKİS, 24 KASIM 1956 Kalmadı, Son zamanlarda Ankarada -ve daha bir çok şehirlerde- bazı maddeleri bulmak, hususi bir ma- harete ıhtıyaç gosteren işler arası- a gir Mağaza sahipleri, dük- kanlarının kapısını aşındıran müş- terilerine "yok" cevabını vermek- ten bıktılar, utanır oldular. Artık hiç bir magazada hiç bir mal için "Yok, piyasada bulunmuyor" denmi yor. "Kalmadı yakında gelecek" sö zü esnaf ve satıcıların eski agızları— na yeni taam oldu. almayan ve "yakında gelecek" mallara muhtaç olanlar bir dükkândan diğerine ko- şa koşa günlerini doldurmakta, fa- kat bir türlü ıhtıyaçlarını gıdere— rler memektedi Sanayi ve imalât için gerekli maddeler bir tarafa, mensel tama- men veril ve yakın zamana kadar bol bol bulunan bir çok maddenin ortadan çekilmesi aile reislerini ve ev kadınlarını düşündüren bir me- sele haline geldi. Mesela, Ankara- da odun bulmaya imkân yok gibi- dir. Piyasaya mahdut miktarda, o da zaman zaman gelen odun misk veya amber gibi nadide bir meta olmak üzeredir. Odun almak için, günlerce koşmak geldiği anı yaka- layabilmek için sık sık odunculara uğramak icap ediyor. Buna rağmen odun alabilenlerin sayısı, alamayan larınkinden çok zaman daha azdır. ğer odunca tanıdıksa veya hali- nize acımışsa parasın önceden al- mak şartıyla size odun ayırmayı kabul etmekte ve lütfen 80-40 kilo odun vermektedir. Bu da bitince tekrar taharriyata çıkmak veya daha iyisi evdeki sandık, sepet ve eski esnayı sobaya göndermek lâ- zım gelmektedir. Mangal kömürü Paris haberleri hristian Dior'a göre. artık kadın- lar çarşı -pazara giderken file ve büyük çanta tasıma külfetinden kur- tulmuşlardır. Çünkü bu büyük terzi, son olarak icat ettiği muazzam pele- rinlere muazzam cepler koymuştur. Yalnız ufak bir güçlük yardır. Kollar pelerin içinde hapsedildiği için kadı- nın sol elini çıkarıp sağ cebini ya sa, g elini çıkarıp sol cebini kullanması i- cab edecektir. Dior mantolar ve kaplar üzerinde çalışırken Lanvin - Castillo da gece elbiselerinde — bazı degışıklıkler dü- ünmüş ve “tavuskuşu" elbiselerini icat etmiştir. Beyaz naylon tülden yapılan bu elbiseler önden düz ve sa- de bir görünüşe sahiptir. Fakat elbi- seler arkada muazzam bir büzgü ve volan şellalesi arzetmektedirler. İlk defa bu "tavuskuşu” modellerınden bırısını gören bir müşter — Harikulade! diye haykırmıştır Gelecek! bulmak, odun bulmaktan 4a güç- ür. "Hastalanmazsım, olur biter" di- yerek ilaç ve röntgen filmini u- nutsak bile bakkaldan yarım kilo olsun kuru sebze alamamak, cidden tahammül edilemiyecek bir haldir. Bir bakkalda kuru fasulye, nohut. bakla içi, bezelye, mercimek ve hatta börülce bulmak artık tama- mile bir talih işi olmuştur. Badem, şam fıstıgı fındık gibi kuru ye- mişler de "yoklar âlemi"ne intikal etmiş bulunmaktadır. Ya patatese ne demeli?. Pazarlara, öbek öbek yığılan bu nadide gıda maddesi, birden ortadan çekilmiş ve ancak geçen hafta - o da mahdut miktar- da - boy gostererek milleti sevince garketmişti Bu sene kolayca bulunabilen madde, geçen sene gozden kaybet— tiğimiz pirinçtir. Beyaz peynir ve kaşar denizde balık gıbı kâh batıp, kah çıkmaktadır Bir ev kadınının bugün çarşıda topla iğne, çengelli iğne, çıt-çıt, kopça firkete, fermuar ve makina iğnesi bulması ımkansız denecek kadar zorlaşmıştı Kırtasıyecılerde 1y1 cins dolma- kalem mürekke yoktur. Pelür kâğıdı ve defter bulmak için kırk kapının ipini çekme bile bazan kâfi gelmemektedi Basit bir tuvalet malzemesi olan gliserin ve asetonu eczahane ecza- hane dolaşarak aramanız beyhude- dir. Hale pencerelerinizi çok dikkat li açıp kapamaya bilhassa itina et- melisiniz. Zira bir cam kırdığınız takdirde, yerine yenısını buluncaya kadar şu soğuk günlerde kendinizi üşütün yataklara düşmeniz işten bile değildir. Fakat bu canım elbise ile hep ayakta dolaşmak icab ede rek Herhalde o- turmaya imkân yok!.'" Bu sözleri duyan manken derhal, şahane kuyruğunu 1kıye ayırmış, tek bır "harekatla onu sağa ve sola alarak, rahatça oturuvermıştır İngiltere kra liçesi Elizabeth'in Parisli — terzisi Claude St-Cyr, bu sena çok mada o- lan simsiyah şapkaları aydınlatmak için karanlıkta ışıl ışıl yanan fosfor- lu iğneleri icat etmiştir. Böylece ka- ranlıkta dolasan birçok fosforlu ka- dınlar türemiştir. Ev Mahrem bir oda ir kadının evinde en çok itina gös- tereceği yer yatak odası olmalı- dır. Halbuki ev kadınları, umumiyet- le misafir odalarım süsler, fazla eş- yalarını, yüklerini yatak odalarına, gardrop üstlerine yığarlar. Yatak o-