pıp parçalayıncaya kadar, gittikçe artan bir hızla sürükler. Diktatör, mamak için, başım suların üstüne yükseltebilmek için, üzerine basacak gövdeler bulmak ihtiyacındadır. O, daima umumi efkârı istim uzerınde tutmak mecburıyetındedır gıçta bu iş nisbeten kolaydır. serler yapılırken bunların memlekete refah getır ceğim ileri sürenlere iti- raz edilemez. İcraat İlerledikten son- ra ise. hatalı yoldan artık dönemiye- ceğini anlayan diktatör, kendi mu- kadderatına memleket mukadderatını perçinlemekten çekinmez. Hitler dev- ri büyük otomobil yollan inşaatıle başlamış, harbin yarattığı tahribat ve çokuntu ile sona ermıştır Berlin- deki "büyük imar hareketi"nden ka- lan tek hatıra, bu şehrin iftihar vesi- lesi olan Unter der Linden'deki asır- le_ıâ.yadigârı ıhlamurların, kestirilme - sidir. Dr. Faustus'ün efsanesi imse, Hitlerin kütleler üzerinde yarattıgı tesirin sırrını anlaya- mamıştır. İlk Cihan Harbinde onbaşı- lık yapan bu adam bir hiçten çıkmış, kısa zamanda dünyaya tahakküm et- mesine ramak kalmış, saatini doldur- duktan sonra birden ortadan kaybol- başlangıcı gibi akibeti de bir sır örtüsüne bürünmüştür. Takatinin ve ehlıyetının fevkinde eserler yarat- mak için çırpınmış ve bu uğurda he- lak olmuştur. Efsaneler, ihtirasın romanım anlat- mağa hizmet edebilir. İhtiras tram- vayının sayısız yolcuları arasında ba- zan bir ilim adamına, an bir san'- atkâra ve bazan da bır politikacıya Mephisto'nun sokularak emellerini büsbütün alevlendirdiğinden ve bu emelleri tahakkuk ettirecek kuvveti vadettiğinden bahseden efsaneler var- ıdır. Goethe ve Thomas Mann'ın yazı- larında, Mefistonun bu adamlarla na- sıl mukavele aktettiği ve onlara nasıl şeytani bir kuvvet verdiği, bu sayede ihtirasın nasıl kanatlandığı emsalsiz bir- incelikle — canlandırılmaktadır. Şeytanın büyülediği adamlar, arala- rındaki mukavele devam ettiği müd- detçe, muasırları tarafından tahlil ve izah edilemiyecek kadar kolaylık- la üst üste muvaffakiyetler kazan- maktadırlar. Onların kazandıkları zaferlerin bedeli, etraflarına saçtık- ları iıztırapla ödenmektedir. Geçtikle- ri her yere gazap tohumları eken ka- natlanmış muhterisler, saatleri dolup kendi kaderlerine bırakılınca, mevcu- diyetlerinden hemen daima eser kal- mamaktadır, fakat arkalarından yük selen ıztırap sayhaları, büyülü çan- lardan çıkan ses gibi. müstakbel ne- sillerin kulaklarında ihtizazlar ve u- ğultular yaratmaktadır Ama gene de alman cemiyeti iste- meseydi bir Hitler Almanyayı mah- vedemez, alman aydınları isin başın- da gaflet göstermeselerdi Hitler on- ların omuzları üzerinde yükselemez insanların küçük alçaklıkları olma- saydı Hitler bir elinde sona, ötekinde para kesesi hakimiyetim kuramazdı. Bu, herkes için bir derstir. 14 ÜNİVE Muhtariyet Külü eşelenen ateş Geçen hafta çarşamba günü, Si- yasal Bilgiler Fakültesinin meş- hur camlı kapısı açıldı ve içeriye bir ziyaretçi girdi. Ziyaretçinin Fakül- tenin yabancısı olmadığı anlaşılıyor- du. Paltosunu vestiyere bıraktı ve o- dacıya: "Turhan Bey yukarda mı?" diye sordu. Turhan Bey, Siyasal Bil- giler Fakultesının Dekanı Prof. Tu han Feyzioğlu idi ve yukarıd oda- sında çalışı ordu. Zıyaretçı Fakülte— nin mermer merdivenlerini çıktı ve dekanın zemini yeşil halı döşeli, ay- dınlık, geniş pencereli, büyük odasına Ders yılının yeni açılması dolayı- sıyla dekanın işleri hakikaten çoktu. Çalışma' masasının üzerine dosyalar RSİTE den başka müdafaa eden yok" derdi. rof. Turhan Feyzioğlu kendi nes- linden bir üniversite mensubuna fay- dah olmak için ne yapabileceğim dü- şünür, — yaptıklarının kâfi olmadığı endışesıyle üzülürdü. Ziyaretçinin ba zı haksızlıklara uğradığı muhakkak- tı. Meselâ terfii geciktirilmişti. Tur- han Feyzioğlu bu haksızlığın önlen- mesi için elinden gelen gayreti gös- termiş, ziyaretçinin mensup oldug fakültenin dekanı ile rüşmüş ve meslekdaşına hukuki yolları göster- mişti. Bu arada ziyaretçi, hakkının korunmasına yarayacak bazı vesika- ları da getirip Turhan Feyzıogluna vermişti. İşte çarşamba günü Turhan Feyzi- oğlunu ziyarete gelen şahıs bu şahıs- tı ve bir müddet dereden tepeden ko- nuştuktan sonra hakikati müdafaa için gereken mede- Siyasal Bilgiler Fakültesi bayraktarı Muhtariyetin yığılmıştı. Üstelik, 4 Aralıkta Sıyasal Bilgiler Fakültesi kuruluşunun 98 in- ci yıldönümünü kutlayacaktı. Bu mü- nasebetle yapılan hazırlıklar da De- kanın alâkasını beklıyordu Prof. Turhan Feyzioğlu, kapının a- çılıp, 1çer1ye bır zıyaretçının gırdıgı— ni görünce çalışma masasından kalk- tı ve misafirini karşıladı. Geniş oda- nın bir köşesindeki yuvarlak masanın başına geçip karşılıklı oturdular. Zi- yaretçi, Prof. Turhan — Feyzioğlunun yabancısı değildi, o da bir üniversite ubu ve bir başka fakültede vazi- fe görüyordu. Mesleki hayatında bir çok haksızlıklara uğradığını zannedi- yordu Bu sebeple sık şık ziyaret etti- ği Turhan Feyzioğlu'ndan haklarının korunmasında kendisine yardımcı ol- " masını ister ve "Hak ve hakikati siz- ni cesarete, senden başka sahip olan kimse yok" teranesine getirdi. Sonra da kendisine verdiği vesikaları geri istedi. Dosyayı alıp çantasına koyduk tan sonra da vedalaşıp gitti. Bu ziyaretin ertesi gü 15 Ka- sım perşembe - Zafer'in ıkıncı sayfa- sında bir makale çıktı. Bu makale Doçent Dr, Mehmet Köymen imzası- nı taşıyordu ve Turhan Feyzioğlu'- nun Siyasal Bilgiler Fakültesinin a- çılış merasimindeki nutku vesile itti- haz edilerek Fakülte ve Fakülte men- suplarına hücum ediliyor, dekanın is- tifası isteniyordu. "Doçent Dr. Meh- met Köymen" Feyzioğlunun bir gün evvelki ziyaretçisinin adıydı! Bay Doçent, iktidar gazetesine yaz- manın verebileceği baş dönmesiyle i- şi üstü kapalı tehditlerden de ileri gö- AKİS, 24 KASIM 1956