DÜNYADA OLUP BİTENLER Paşa rolünü sabırla oynamıştı. Em- rindeki 07 kişilik silâhsız kuvvetle yapabıldıgı bütün hareket, her teca- vüz hadisesinden sonra tahkikata gi- rişmek ve şu veya bu kabahatlidir demekten ibaretti. General Burns ne- şeli olmakta haklıydı. Zira işte niha- yet eline bir kılıç geçmişti.' Otomatik hafif silâhlarla —mücehhez Danimar- kalı ve Norveçli askerler İsviçre u- çaklarıyla İsmailiye hava alanına in- meye başlamışlardı. Birleşmiş Milletler böylece, tekrar hayatıyet kazanmış oluyordu. Birleş- miş Milletlerin Kızıl Haç kanalıyla, Macarıstan» yardım etmesını Ruslar bile, bu yüzden redde cesaret edeme- diler. Bırleşmış Mılletlerın Macarista— na bir tahkik heyetinin gonderılmesı de artık imkânsız değildi. Bu sebepl Manhattan'daki muhteşem bınanın uçsuz bucaksız koridorlarında meyus dolaşan, saçlı macar kadınının ü- midini kesmesi için hiç bir sebep yok- tu. Yeni üyeler Birleşmiş Milletler lantı devresinin ilk hadisesi, zıl Çin'in Birleşmiş Milletlere ka- bulü teklifi oklu. Bu teklif her yıl Rusya ve Peykleri tarafından tekrar- lana tekrarlana temcit pilâvına dön- müştü. Ama Rusya, bu sene yeni bir avukat bulmuştu. Bu avukat Hindis- tan delegesi Krişna Menon'du ve bu devre Kızıl Çin meselesinde Rusyanın şarkısını söylüyordu. Çin isini bu gö- nüllü avukata yıkmak Rusyanın da işine geldi. Menon bu kadarla da kalmayıp macar meselesinde de rus askerleri- nin çekilmesi işinin Rus ve Macar hü- kümetleri arasında görüşülmesinin i- cap ettiği tezini savundu. Hindista- nın meşhur ettiği "sulh işinde, bira- rada yaşama"nın 5 şartından biri de milletlerin iç işlerine müdahale edil- memesi ve hükümranlıklarına hür- met,, gösterilmesi değil miydiT Fakat ne de olsa sevimli delegenin Hindis- tanın "amentü"'sünü anlayış tarzı ol- dukça garipti. Menon, belki de müs- temlekeciliğin sadece Batıya mahsus bir illet olduğunu düşünüyor ve Rus- ların bu hastalığa karşı muafıyetı bu- lunduğunu zannediyordu Maamafih Menon'un Kızıl Çin me- selesinde gösterdiği bütün gayret bir semere vermedi. Pekin hükümeti, Birleşmiş Milletler kapılarının kendi- sine açılmasını daha bir müddet bek- liyecekti. Sadece Afrika-Asya grubu- nun rus blokuyla işbirliği yapması, Genel Kurul kararında gerekli üçte 1kik£=,_kser1yetın teminine kâfi gelmiye- Onbirinci top- Kı- Kapılar bu devrede yalnız, istiklâl- lerini yeni elde edan devletlere açıldı. Fas, Tunus ve Sudan'ın da kabulüyle Birleşmış Milletlere üye devletlerin sayısı 79'a çıktı. Orta Doğu ve C yir meselelerine bir hal çaresı getiril- mediği takdirde, bu yeni üyelerin de Arap Birliği saflarında yer almam ları için hiç, bir sebep mevcut değildi. 18 General Burns Eline kılıç geçti Süveyş Nasırın yeni ümitleri Bırleşmış Milletler Genel Sekrete - i Dag Hammerskjoeld, geçen haf- ta Manhattan'daki bürosundan ay- rılarak Nelv York hava alanına gitti ve kendisini bekleyen bir uçaga bine- rek Kahireye uçtu. M H A a Nasırla görüşmek Mıs Birleş- miş Mılletler kuvvetlerının şevkı işin- de başgösteres pürüzleri gidermek i- çin Kahireye gidiyordu, Durumun bi- raz kendisine güleryüz gosterdıgını Sir Anthony Eden Son pişmanlık sanan Mısırlı diktatörün bu konuş- madan alacağı dersler çoktu. Bilhas- sa Mısıra gelen polis kuvvetinin asıl vazifesinin ne olduğunu mek, üphe yok ki Nasır için faydasız ol- mıyacak Birleşmiş Milletlerin Süveyş mese- lesine müdahelesi tam zamanında ol- muştu. Zira ellerini macar kanıyla bulayan Rusya, Orta Doğu arap mil- letlerinin koruyucusu rolünü sonuna kadar oynamak kararındaydı ve yeni bir Kore harbine hazırmış gibi dav- ranıyordu. Arap şefleri bu "siyanet meleği"nden ürkmeye başlamalar bi- le, bâzı gruplarda yegâne hakiki dos- tun Rusya olduğu hakkındaki kanaat henüz itibarını kaybetmiş değildi. Rusya Mısıra yardım için gönüllü- ler toplamaya başlamıştı. Kızıl Çın 260 bin gönüllünün Mısıra gitmek i- çin müracaat ettiğini bildirıyordu Komünist gönüllülerinin kütle hali de Mısıra şevki, dünyayı üçüncü har— be çok yaklaştıracaktı. Rus manevra- larına mutlaka karşı konulması lâzım gelıyordu ve Birleşik Amerika bunu çok iyi biliyordu. Amerikan Dış İş- leri Süveyş meselesinin başından beri, cehalet ve beceriksizliği hakkındaki yerleşmiş kanaati unutturacak bir ol- unluk ve sogukkanlılık göstermiş, i- lr yi sini becerebilmişti. Me- selenın halli herşeyden önce Batılıla- rın birleşmesine bağlıydı. Bu sebeple Amerika ateş püskürdüğü İngiliz ve Fransızlara elını uzatmakta tereddüd göstermedi. Esasen ihtiyar yaramaz- lar da "Sam Amca"ya danışmadan, kendi başlarına maceralara girişme- nin mümkün olmadığını, bu ufak tec- rübeyle öğrenmiş bulunuyorlardı. U- zatılan yardım eline sarıldılar. Rusya'nın gönüllü göndermesi için hiç bir bahane yaratılmamalıydı. A- merika bu sebeple, İngiliz, Fransız ve İsrail askerlerinin mutlaka çekilme- sinde ısrar ediyordu. Birleşmiş Mil- letler askerlerinin Orta Doğuya gel- mesi, rus gönüllülerine bu kapıyı tı- kayacaktı Bu karar karşısında tek itiraz sesi -tabii Rusya hariç-, Mısır'dan geldi. Fırtınanın geçmek üzere okluğunu gören, kanadı kırık diktatör Nâsır'ın benzine yeniden kan gelmişti ve sesi- ni yükseltebileceği kanaatina kapıl- mıştı. Nasır. Birleşmiş Milletler kuv— vetlerinin İngiliz Ve Fransızları taki- ben Mısırı terketmelerini isteyecek kadar cesaretlenmişti. Nil diktatörü ihtimal, Birleşmiş Milletler kuvvetle- rinin dünya sulhünü değil, kendi dik- tatörlüğünü kurtarmak için Mısır topraklarına geldiğini sanıyordu. Eğer- General Burns'ün polis kuv- vetlerinin vazifesi hakikaten — Albay Nâsırı İngiliz, Fransız ve Israıllılerin elinden kurtarmak idiyse, gözden düş müş diktatörün prestiji elbette büs- bütün artacak, Süveyş buhran halle- dilmek şöyle dursun büsbütün alevle- necek ve çıkmazdan çıkmaza sürük- lenecekti. Fakat hakikat, hiç te öyle değildi. Manhattan'dan Kahireye uçan Hammerskjoeld, Nâsıra işte bunu an- AKİS, 24 KASIM 1956