UÜNİVERSİTE türerek, mazisinde tam 98 şerefli yıl bulunan bir irfan müessesesinin "ya- şayıp yaşamaması meselesinin ciddi Kapaktaki Dekan olarak dikkate" alınacağından bahse- diyordu. . W Bir gazete sütunları arasına mevzi- PİOf. Turhan FeyZIOghl lenen bataryanın bu kurusıkı endah- . . tı - gazetenin adı Zafer bile olsa - el- u ayın başında Siyasal Bilgiler Okulunda hocalık yapan ve o Za- bette üzüntü yaratacaktı. Fakat en Fakültesinin konferans salonun- manlar muhalefette bulunan D.P. cadı üzüntü- duyması lâzım gelen, biz- da, yeni ders yılının açılısı müna- nin 1 numaralı simalarından - bi- sat makale muharriri olmalıydı. Zira sebetiyle yapılan törende kürsüye Ti olan Fuad Köprülü hakkın- isminin önünde taşıdığı unvanı ona çıkan gözlüklü, zeki bakışlı ve yü- da yersiz ithamlara kalkışması, bahşeden — müessesenin adı üniversi- zü çilli genç adamın yaptığı ko- Turhan Feyzioğlu ile arkadaşı teydi ve mensuplarının üniversiteye nuşma, salona dolduran yüzlerce Aydın Yalçını salona, terkedecek karşı borçları olmak lâzımdı. Bu sa- kişinin dinmek bilmeyen tezahü- kadar infiale sevketmıştı O zaman dece bir mesleki tesanüt meselesi de- ratına yol açtı. Kürsüdeki genç a- Jlar D.P. yi tutmakla 1tham edilen ğil, daha ziyade bir beka meselesiydi. dam fakültenin dekanı Prof. Fey- Turhan Feyzioğlu, şimdi de CHP. . : zioğluydu ve yapılan tezahüratın taraftarı olmakla suçlandırılıyor— Bay Doçentin makalesi hedefi de genç dekanın şahsı değil, du. Halbuki, ne o doğruydu, ne afer gazetesinin ikinci sayfasın- flgıkraî oncebkuîsude ifade ettıdgı de bu.. daki makaleyi okuyanların hayre- ikirler ve bunların savunmasında - & te, batta dehşetşğ: düşmî:meleri imlî]ân— gösterdiği medeni cesaretti. 34 lseneTeVğel K:î:yserıdel d”tmîa sızdı. Bundan başka Bay Doçentin O gün salonu dolduran yüzlerce ğalge edn uî î(n 1 eyzıîgâı ade— bataryasını ateşleyen kıvılcımın ne genç, böyle bir hocaya sahip olma- z 1g11n c çağşkan ıgıl la îr e olduğu da, doğrusu , anlaşılmıyordu. nın haklı iftiharı içindeydiler. Fa- rustdugı]ıB Ve îkslevğrtlgâ ıeGarlıııt'ıı— Prof Turhan Feyzioğlunun da arası- kültenin eski talebeleri, dekanları- YOLGU Lırıncîjı â lîr 181 ta lîda_ ra yazdığı bir mecmuada Bay Do- nı esasen tanıyor ve ona karşı de- sşrıîyd ısesınk ed (İca ArIRTN. TAKCI çentle bir arkadaşım "kastederek, rin bir hayranlık duyuyorlardı. âle lîazaar;ımîrsırîırîşsğkr)le%lin bsîvğ;ğlzrilî üstü kapalı, iktidarın teşvikiyle, ik- Yeni talebelerin de, daha ilk derste, t hi I dı. Galatasa- tıdarın gazetesinde yazı yazmakla- it- yürekleri sıcak bir sevgiyle doldu. ye erîetsa bıp] ?_[mkas]ı(y Fl'k"lî aîaîa ham" edilmesi bu hiddetin, vesilesi o- Genç dekan: "Bir memleket en zi- lr(z_ıyı tts' 3?94?4 4% h ?â [e_[s kalğ lamazdı. Zira Bay Doçent meşhur ma yade nabza göre şerbet veren soz— Flpkç'ltL ç d_ bşçneşlıyıı(le b'Ltı“ U kalesinde bu mevzua da temasla şöy- de münevverlerden Zzarar görü Ta ;11 esıığıı c SI ırııı;ıcı(ıj. Te N le diyordu: "Arkadaşım buna gereken deyince bu sevgi ve hayranlık, al— leîı(r âîîaraîyzı!iîıgiâârsişâ ıîııgîalTîğı cevabi verdi; sustular. Bu hareketle- kıştan şelaleler haline geldi ve cesa seçti ve Sivasal Bilsiler Okul%ına riyle, meydanı boş bulunca kahra- ret sahibi ilim adamının üzerine çt I yk di â te h manlar gibi ortada dolaşan, karşıla- yağdı. Salondaki heyecan dalgası 35115 an o adfa gırt 1l b nıvc;rs; e 01; rına hakiki bir pehlivan çıkınca si- kürsüdeki genç adamı da kavra- cî ıgıır(n lsâ SS0 daelî ye ığ ırmfe nen yalancı pehlivanlar durumuna mıştı. Yüzü pembeleşmiş, konuş- oar% 2 anf"ııyor n tanaalına dr düştüklerinin bile farkında değiller- ması daha ateşli, daha sarıcı bir Dü Dil rlokestor aTaş lâmğ îr â'a_ dir. Fakat hükmümüzde acele etmi- hal almıştı, O da daha dün dene- panı; metlnle c m_ıp_lıçın c lu ÜN uı; yelim: Onlar bu cevabı vesile ittihaz cek kadar kısa bir zaman önce, tgut meşîle erel lgllçtçn’T orîlaraFışı ederek kaçar-ayak yine iktidara çat- şimdi karşısında otu e kendi- U îiln abame elme tlâ lllar. ana Şy' maktan da geri kalmadılar". Anlaşıl- sini dikkatle dınleyen talebelerden cZ)ll(s)ğua Şl îlâ azıeşan lır sacrâkltm dığına göre Bay Doçenti öfkelendiren biriydi. Fikirlerini cesaretle söyle- da D AYETMAĞI YELİMEY - üstü kapalı da olsa kendinden bahse- yen hocalara as mı hasret çekmiş- U dilmesi değil, iktidara çatılmasıdır. ti? Ayni hasreti talebelerine du- Talebelik hayatında nasıl çalış- böyle olunca da bu yalancı pehli- yurmak, onun için imkânsızdı. O- kanlığı ile temayüz ettiyse asistan- vanlara bir hakiki pehlivanın çıkıp nun hocaları hadiselere sırtlarını Jlığında da ciddiyeti ve ilim aşkıyla bir ders vermesi Zzarureti vardır. Bu çevirmiş ve talebelerini kitapların kir örnek teşkil etti. Ankara - hakiki pehlivan da, şı mdilik. Doçent siyah satırlarının dışındaki âleme kuk Fakültesinde, Paris Milli İda- Dr. Mehmet Koyme 'dir götürmekten — dikkatli bir şekilde Te mektebinde ve Oxford'da ihtisas Yalnız ne var ki, Bay Doçent er ve ısrarla kaçınmışlardı. Turhan ve doktorasını tamamladı. Doçent- meydanına çıkıp : "yalancı pehlivan- Feyzioğlu bu ıstırabı çekmiş, bu 1lik imtihanını parlak bir şeklide lar"ı sindirmekle iktifa etmemiş, on- hatayı daha mektep sıralarınday- vererek bu ünvana hak kazandı. ların ötesinde bulunan müesseselere ken müşahede etmişti. Ayni hata- Nihayet 1955'de — Siyasal Bilgiler de birer al ense çekerek kuvvet de- yı kendisinin yapması beklenemez- Fakültesinin İdare u Kür- nemesine girişmiştir. di. Politika elbette politikacıların süsüne profesör oldu. Genç yaşın- Bay Doçente göre Siyasal Bilgiler işiydi. Ama ilim adamı, etrafında da ilmi sahada isim yaptı ve haklı Fakültesi, eski iktidar tarafından çı- olup bitenlere bakmaz, anların i- bir şöhret kazandı. 1936 Mayısın- karılan bir kanunla Ankara Üniversi- zahı ile kafa yormazsa en az ilme da yapılan Dekanlık seçiminde ar- tesinin bir uzvu haline getirildiği için ihanet etmiş olurlardı. kadaşları a bu evkie, lâyık daima ona karşı minnettarlık hisset- Bundan on sene kadar önce Tur- buldular. Boylece Turhan Feyzıog— mektedir. Fakülte mensupları gene han Feyzioğlu. şimdi dekanı bu- lu, 34 yaşında Dekan olmak şere- eski iktidar tarafından "alelacele çı- lunduğu Fakültenin bir asistanıy- fini de kazanıyordu. Böyle bir de- karılan bir kanun"la kolayca profe- dı. Bir tonlantıda profesörlerden kana sahip olmak Siyasal Bilgiler sör ve doçent oldukları için eski ik— birinin — vaktiyle Siyasal Bilgiler — Fakültesi için de az şeref değildi tidara borçlu olduklarını zannetm tedirler. Daha fenası bu profesor ve doçentler "sebepli - sebepsiz, yerli - yersiz yani iktidarı bombardımana sızdırlar. Fakat yazdıklarına bakar - — açan budur. Hele Dekan Prof. Tur tutarlar; bunu kendileri için gaye e- sanız, tarafsızlıkla zerre kadar alâ- han Feyzioğlu'nun açılış konuşma dinmiş görünmektedirler. Onlar bu kalan yoktur: Tarafsızlık maskesi sında Fakültesine mensup bir do gayelerine varmak üzere bir mecmu- altında — muhalefetin — bilhassa eski — çentin Üniversite tarafından pro anın etrafında toplanmışlardır; şu — İktidarın hararetli müdafiidirler". fesörlüğünün inhası yapılmışken, ta halde teşkilâtlıdırlar. Mecmualarının İşte Bay Doçentin sabrını taşıran — yininin iki yıldan beri çıkmama adının hemen altına bakarsanız,taraf — ve nihayet' kaleme sarılmasına yol Sından da bahsetmesi, Bay Doçen AKİS, 24 KASIM 1956 15