DUNYADA OLUP BİTENLER Karamanlis Beyaz —Evin misafiri dukça yakışıklı -bir adamdı. Amerika Cumhur başkanı: "— Geldiğinizden dolayı, size teşek- kür ederim. ÜUmid ederim ki burada bulunduğunuz her dakikanız iyi geç- miştir". Siyah kaşlı adam da — Başbakana bir kaç sözle mukabele etti ve kapı- dan ayrıklı. Kapıdan ayrıklı, etrafını hemen gazeteciler aldı. Başkan Ei- senhower'in misafiri Yunan Başba- kanı Karamanlis idi. Karamanlis Kıb- rısa ait olarak Birleşmiş Milletlerde cereyan edecek müzakereleri hazır- lamak için Amerikaya gelmişti. Bu hazırlıkların fena gismediği anlaşılı- yordu. Karamanlis, Başkanla ne gö- rüştükleri hakkında tafsilat vermedi. Sadece "Yunanistam alâkadar eden mevzulara temas ettik" dedi. ciler "Kıbrıs" diye sordular. kan ilk cevabını tekrarladı. Birleşmiş Milletlerde unanlıların, Kıbrıs meselesindeki tezlerinin ne kadar haklı olduğunu göstermek maksadıyla giriştikleri pro poganda kampanyası geçen hafta da, hızından bir şey kaybetmeksizin devam etti. Bu arada Avrupa Konser yinin İnsan Hakları Komisyonu da, Kıbrısta İngilizlerin İnsan Hakları anlaşmasını çiğnedikleri yolundaki Yunan iddialarını dinledi. Avrupa Konseyinin bir komisyonunda, bu su- retle ilk defa olarak Uyeler arasında- ki bir ihtilâf görüşülmüş ' oluyordu. Terör ve zorbalıkta bir hayli istidat gösteren Yunanistan, İnsan Hakları bahsinde İngiltereden hesap soruyor- du. Diğer taraftan Kıbrıs ihtilâfı Yu- nanistan tarafından Birleşmiş Millet- lerin gündemine de yazdırılmış bulu- nuyordu. Bu Yunanistanın Birleşmiş Milletlere ilk müracaatı değildi. Fa- 20 kat İngiltere şimdiye kadar, mesele- nin Birleşmiş Milletlerde goruşulme— sine muhalefet etmiş ve görüşünü kabul ettirmişti. Ingıltere bu yıl, tez- lerini dünya önünde müdafaa etmekten çekinmiyordu. Esasen İn- giltere de Bırleşmış Milletlerin huzu- runa bir şikâyetle geliyordu: Kıbrıs- taki tedhiş hareketlerini Yunanlılar körüklüyorlardı. İngiliz hükümeti id- diasını ispata yarayan — vesikalardan mahrum olmadığını söylüyordu. Ingıhzler Yunan ve İngiliz şikâyet- lerinin birarada görüşülmesini arzu ediyorlardı Yunan degelesi Christian X. Pa- lamas, memleketinin İngiliz ithamla- rına cevap vermeye hazır olduğunu i- lân ediyordu. İyi aydınlatılmamış dünya halk ef- kârında Kıbrıs meselesini bir müs- temlekecilik hareketi olarak görme temayülü vardı. İngiltere münakaşa- yı kabul etmekle, Kıbrıs'ın hür dün- yanın menfaatlarını korumak için Za- ruri olduğunu ispat fırsatını bulacak- tı. Ayrıca Adaya muhtariyet vermek yolunda atmaya çalıştığı adımları da belirtebilecekti. Genel ruldaki bir yüzleşmeden İngiltere'nin kayıph o- larak çıkmasına pek ihtimal yoktu. Fakat Türkiye, Kıbrıs meselesinin Birleşmiş Milletlerde görüşülmesine itiraz ediyordu, Türkiyenin itirazının dayandıgı sebep şöyle ifade ediliyor- du "Turkıye Yunanistanla olan müna- sebetlerine büyük bir ehemmiyet at- fetmekte ve bu memleketle olan mü- nasebetlerini düzeltmek için elinden gelenı yapmaktadır. Kıbrıs meselesi- nin görüşülmesinin münasebetleri iyi- leştirmiyeceğini, hatta bu yoldaki gayretler baltalayacağım düşünmekte Türkiye, Yunan' histerisine ağır- başlılıkla mukabele etmeyi bildikçe, hükümetin bu endişesinin tahakkuku çok zayıf bir ihtimaldi. Demir Perde Karşılama şenlikleri eçen haftanın sonunda, pazar ge- cesi Moskovadaki Polonya Elçi- liğinde bir ziyafet veriliyordu. Yemek salonunda Malenkof hariç, Kremlinin bütün kodamanlarım görmek kabildi. Batılı devletlerin Moskovadaki tem- silcileri de Polonya elciliğinin dave- tine icabet etmişlerdi. Ziyafet muh- teşemdi ve votka şu gibi akıyordu. Zi- yafetin ortasında Mikoyan ile Voroşi- lofun arasında oturan Krutçef'in birdenbire ayağa kalktığı görüldü. Votkayı gene fazla kaçıran Kremlin- li liderin bir nutuk çekmeye hazırlan- dığı, her halinden anlaşılıyordu. İki tarafında oturan Mikoyan'la Voroşi- lof, Krutçef'in eteğinden çekerek susturmaya çalışıyorlardı. Fakat üs- tad "Bana karışmayın" diyerek ar- kadaşlarını susturdu ve "Batılı kapi- talist baylar"a bir güzel ders daha Verdi. Batık devletlerin temsilcileri Krutçef konuşmaya baslar başlamaz yemeği terketmişler ve konuşma bi- tene kadar bir başka salonda bekle- mişlerdi. Zira bir gece önce Kremlin'- de verilen ziyafette de Krutçef söz al- mış ve neticede Batılı diplomatlar Kremlini terketmek zorunda kalmış- lardı. Gomulka Moskovada Moskovanın muazzam Byelo- Russ- ki gari, Gomulka'yı karşılamak için şahane bir şekilde hazırlanmış- tı. Müthiş fırtına ve dona rağmen bü- yük bir kalabalık toplanmıştı. Bekle- nen tren gara girdiği zaman tezahü- rat başladı. Trenden çıplak kafalı, e- nerjik bakışlı, açık mavi gözlü Go- mulka indiği zaman alkışlar ve "Va- rol" sesleri garın kubbelerinde akisler yarattı. Karşılayıcılar arasında ka- lın kürklere sarılı "B ve K" da bulu- nuyordu. Polonyanın Tito taraftarı ve milliyetçi lideri, daha birkaç hafta önce Komünist partısının başına geç- mesini önlemek üzere palaspandıras Varşova'ya gelen ve tehditler savu- ran Krutçef tarafından karşılanıyor— du. Krutçef bu "yeni yoldaş"a kolla- rım açıyordu. Kremlin, Gomulkayı da Nehru gibi muhteşem bir şekilde a- ğırlamayı kararlaştırmıştı. Ama evdeki hesap çarşıya uyma- mış ve kuzey memleketlerinin sevim- li bir mahlükuna benzeyen rus parti sekreteri mutadı üzere Votkayı fazla kaçırmıştı. Ve gene mutadı üzere gaf üzerine gaf yapmıştı. Eğer Batılı diplomatlar macar hadiselerinin he- yecanı içinde bulunmamış olsalardı, Krutçefın sözlerine gülüp geçecekler, belki de "samimiyefinden dolayı onu tebrik edeceklerdi. Fakat macar ha- diseleri dolayısıyla hava elektrikli ve kalpler doluydu. Kimsenin Krutçefin kabalıklarına tahammülü kalmamış- tı. Gomulka Göze giren asi AKİS, 24 KASIM 1956