İKTİSADİ VE MALİ SAHADA edilmekte olan alım baremlerine ve bugdayların primli olup olmadıkları- na göre bulunacak mubayaa fiatla- riyle mübayaa yerlerinden mahallerine kadar yapılacak normal nakil masraflarının ılavesıyle hami o- lacak fiata & zammı suretiy- le tesbit edilecektir. Muhterem vatandaşlarım, görülü- yor ki, hükümetimiz muhtemel bug— day darlığı tehlikesini tamamen ön- lemiş bulunmaktadır. Böylece, bu mevzuda yaratılmak istenen telâşın yersizliği meydana çıkmış ve vatan- daşın ıhtıyaçları karşılanmıştır". omi ve Ticaret Bakanının söy ledıklerı baştan sona kadar okundu- ğu zaman ilk önce dikkâti çeken şey. yedi senelik icraatı ile gerek zirai, gerek sınat kalkınma yolunda en çe- tin engelleri aşmağa muvaffak olarak sırayı şehirlerimizin imarına getir- miş olduğunu iddia eden bugünkü ik- tidar için memleketi muhtemel bir buğday kıtlığından kurtarmanın hâlâ nasıl büyük bir mesele teşkil ettiğiy- di. Halbuki iktidar ileri gelenlerinin her fırsatta tekrarladıkları iddialara göre Turkıye artık mahsulün iyi ol- ması için gökyüzünden medet umar bir memleket olmaktan çoktan çıkmış tı. 1954 seçimlerinden önce duvarlara yapıştırılan çeşit çeşit, renk renk a- fişlerden basıları bu iddiayı en par- lak şekilde canlandırıyordu. Bir afiş- te iki gemi vardı. Biri küçük biri de büyüktü gemilerin. Küçüğün altında 1949, büyüğün altında 1954 yazılı idi. 1949 da küçük geminin temsil ettiği miktarda buğday ithal eden Türkiye 1954 de büyük fethi kadar buğday ihraç edıyordu 1949 da kendi buğda- yı ile kanuni doyuramayan Türkiye artık dünyanın dördüncü buğday ih- racatçısı idi. O zamanlar bunun şerefini D.P. ik- tidarı kimse ile paylaşmak istemiyor- du. Mahsul artmışsa bunun sebebi, şimdi Ekonomi ve Ticaret Bakanının söylediği gibi, hükümetçe "alınan tedbirler" idi. Bu ıddiada şüphesiz bir hakikat payı vardı. Memleketteki traktor sa- yısının birdenbire büyük ölçüde art- ması, zirai kredilerin geniş tutulması mahsulün artışında mühim bir rol oynamıştı. Fakat bunların yanında üç yıl arka arkaya havaların çok mü- sait gidişi de hesaba katılmak lâzım- dı. Bu noktayı ileri suren muhalifleri- ne iktidar sözcüleri "Demek ki Allah da bizimle beraber" cevabım veriyor- lardı. Son üç yılda ise durum tersine dön- müş, hububat istihsalimiz azalmağa başlamıştı. İlk üç yıldaki artışın şe- refini kimseye bırakmıyanlar, azalı- şın, mesuliyetini benimsemeğe hiç ya- naşmıyorlardı. Ekonomi ve Ticaret akanı, maalesef, diyordu, 1953 yılı— nı takıp eden üç yıl sarfında gayri müsait hava şartları ıstıhsalımıze a- ğır bir şekilde tesır etmiş v tihsa- limiz 1906 y a asgari sevıyesıne düşmüş bulunmaktad Halbuki nasıl artış sadece hüküme- tin aldığı tedbirler yüzünden ileri gel- mediyse, azalışın da sadece kuraklık yüzünden İleri gelmemesi gerekirdi. Şüphesiz, kuraklığın tesiri vardı. Fa- IUĞOGGİBGGİ#CUDOİ. N # ...—İGBDİİÜG.Gİ.İİ...İ.Ö.İ-.' -. Cildiniz kösele ı"l değildir! —.. Hastastır ve bilhessa traştan övvel ve sönra ifinalı bir bokıma muhtaçtır. Muntazaman KUEM iyilik yapmiş ve erkağe has getrginliğini sağlamış ölurmunuz. YİNIYVEA CREME kullanmakla cildinizi (Görgin ve düzgün cildii arkaklari, kadınlır çök beğenirlerii ©00 0Ö000000D000Ğ00ü öd0d0000Ğ0C00CcÜü Şihet va ıııılıı ııııı m M Türedti B -*h U kat başka sebebi eri de araştırmak gerekmez miydi ? Meselâ traktor durumu incelenme- ğe değerdi. Bir ha mlede memlekete giren büyük sayıda traktör gene bir hamlede hizmetten çıkmıştı. Bunda traktör siyasetimizin büyük rolü var- dı. İthal ettiğimiz traktörler çok çe- şitli markalar taşıyordu. Bakım ve tamir bakımından bu çok büyük bir mahzurdu. Hükümetin iktisadi ye malt siyaseti yüzünden yedek parça getirtmek, imkanı ortadan kalkmıştı Küçücük bir parçanın yokluğu yü- zünden binlerce liraya satın alınan bir traktör edinmiş, fakat kısa za- Makinell ziraatın maliyet hesapları yapılmamış, köylüye bu mevzuda ön derük edilmemişti. Üç, Snüm a- razisi olan her çiftçi çeşitli yollarla sağlanan kredi imkânları sayesinde bir traktör edinmiş fakat kısa Za- manda acı gerçekle burun buruna ge- lerek gırtlağına kadar çıkan borçtan kurtulmak için çırpınmağa başlamış- Meselâ akaryakıt durumu incelen- meğe değerdi. Geçen yıl zirai faali- yetin en ateşli bir devresinde çiftçi- lerin nasıl 'akaryakıt sıkıntısı çektik- leri henüz unutulmuş değildi. Bunların yanında irili ufaklı daha birçok mesele akla gelebilirdi. Fakat Bakan, buğday sıkıntımızın sebebi o- larak ılkın kuraklık yüzünden ileri gelen mahsul azalışım gösteriyor, sonra da buna istihlâkin artışım ek- liyordu. 1953 yılında 448 bin ton olan ofis buğday satışıma bugün 904 bin tona yükseldiğini belirtiyordu. Bura- da d 1 malların alda gelmemesi imkânsızdı. Ofis satışı demek Türki- yenin buğday istihlâki demek miydi? Öyle ise üç yıl içinde buğday istihlâki ŞS 90 artar mıydı? — Biliniyordu ki buğday, elâstikiyeti sert bir ma idi. İstihlâkinin bu derece artması i- çin herşeyden önce nüfusun büyük öl- çüde artması gerekirdi. Türkiyenin nüfusu ise üç yıl içinde B 15 te fazla artmış olamazdı. Geriye bir ih- timal kalıyordu: Hayat pahalılığının sürekli artışı, acaba halkın çoğunlu- ğunu yemek ve katıktan mahrum e- derek kuru ekmekle karın doyurmak mecburiyetinde mi bırakmıştı? Milli Korunma Yoğurt ve yumurta Ekon mi ve Ticaret Bakam geçen haftaki radyo konuşmasında buğ- day meselesinden sonra akaryakıt mevzuunda alınan karara da dokunu- yordu. Son zamanlarda bası kimse- ler, hiç sebep yokken, akaryakıt sı- kıntısı çekileceği yolunda söylentiler çıkarmışlar, bu da akaryakıt talebini artırmıştı. Halbuki "memleketin nor- mal akaryakıt İhtiyacı 91.000 tondur. Bugün elimizdeki fiili mevcut, bu normal ihtiyaca cevap verecek ma- hiyette ayarlanmış bulunmaktadır" Bakan akaryakıtla alâkalı tedbir- lerin verimli olabilmesi için vatanda- AKİS, 24 KASIM 1956