KIBRIS MESELESİNİN MES'ULÜ MENDERES HÜKÜMETLERİDİR Kıbrıs adası hakkındaki Yunan talepleri, İngilizler tarafından kabul edilmek üzeredir. Self - De- termination prensibi üzerinde şu an- da mutabakata varılmıştır. Zaman mevzuundaki anlaşmazlık hemen hemen bertaraf olunmuştur. Evvelâ Ada halkına kendi mukadderatını bizzat tayin etme hakkı verilecek, plebisit yapılacak ve reyler yüzde 70 e yakut bir ekseriyetle Yunanis- tana ilhak lehinde çıkacaktır. Za- tenbir defa self-determination ta- nındı mı, üst tarafı formaliteden i- barettir. Bunu İngilizler de, Yunan- hlar da, biz de pek ala bilmekteyiz. Bu arada İngilizler adadaki Türk ekalliyetin haklarının mahfuz tutul- masını şart koşmakta Yunanlılar da bunu tehalükle kabul etmekte- dirler. Zaten Atina hükümeti bu şar- tı biç bir zaman reddetmemiştir. Ancak Batı Trakyadaki ırkdaşları- mızın durumudur ki Yunanlıların ekalliyetlerin haklarına ne derece riayetkar bulundukları hakkında el- le tutulur fikir vermektedir. Geçen hafta dünya gazetelerinin bildirdik- leri haberler bunlardı. İstanbul basını, şehir Örfi İdare rejimi altında olduğundan bu mev- zuda umumi efkârı kâfi derecede tenvir edememektedir. Hükümete gelince, hem Mecliste bir münak aşa açmaktan dikkatle sakınmakta ve hem de hiç bir malümat vermemek- tedir. Noktai nazarımız nedir, bu noktai nazar İngiliz ve Yunan hü- kümetlerine nasıl, ne zaman bildiril- miştir, mesele etrafında müzakere- ler cereyan etmekte midir? Bütün bunlar suni bir sis perdesiyle kaplı bulunmaktadır. Bilinen, Dışişleri Bakanlıgına Prof. Fuad Koprulunun geri getirilmesinin Yunanistanda iyi karşılandığıdır. Bu, ürk tezinde bir yumuşaklıgın ifadesi telâkki e- dilmektedir. Eğer Prof. Fuad Köp- rülünün ve umumıyetle Dışişleri Ba- kanlığımızın son aylara kadarki tu- tumu göz önünde bulundurulacak 0- lursa Yunanlıların düştükleri ha- yale ham sıfatını vermek son derece zordur. Zira son aylar hariç Men- deres hükümetleri ve onun Dışişleri Bakanı Prof. Fuad Köprülü Kıbrıs meselesinde öyle bir tavır takın- mışlardır ki bugünkü vaziyet hadis olmııştur Eğer hepimizin göz bebe- ği bildiğimiz Yeşil Ada her hangi bir yoldan Yunanlılara verilecek 0- lursa bunun bütün mesulıyetı Men- deres hükümetlerine raci olacaktır. Zira davanın içinde bulunduğu şart- ların doğması, Menderes hükümet- lerinin ve bilhassa Dışişleri Bakanı Pro Kopı'ulunun hatalı poli- tikası yüzündeni Kıbrıs mevzu- unda bir afaki ve realitelerden zi- gosterışe dayanan hayali dostluğu" bahanesıyle ta- kıp ettıgımız yumuşak, sessiz ve ür- AKİS, 7 OCAK 1956 kek siyasetin dört buçuk, beş sene- lik tatbikatının sonunda hem Ata- türk zamanında - Adnan Menderesin Meclis kürsüsünden istihfafla bah- settiği politika sayesinde - bin güç- lükle kurulmuş hakiki Yunan dost- luğundan olduk, hem Kıbrıs adası üzerindeki haklarımız tehlıkeye gır— di, hem de dunya umumi efkârı ö- nünde yüzümüz kızardı. Bu netice- yı veren siyasetin 1 numaralı şam- pıyonunun tekrar Dışişleri Bakanlı- ğına getirilmesinin Yunanistanda li- mitler uyandırmasına niçin şaş- man? * Kıbrıs meselesi aslında ne bugü- nün meselesidir, hattâ ne de dü- nün. Daha 1951 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Pariste top— lanırken Yunan hükümetinin bu işi ortaya atacağı - belki o sırada Pa- rıste bulunan Prof. Fuad Köprülü ariç - herkesin malumuydu. Hattâ Yıınanlıların bu niyeti, Champs-El- ysees civarındaki ucuzca otelinin bir odasında Dışişleri Bakanımıza Ge- nel Kurul toplantısını gazetesi adı- na takip eden bir Türk muhabir ta- rafından anlatılmıştı. Fakat Prof. Fuad Köprülüyü aynı yerde zıyaret eden Yunan Dışişleri Bakanı temi- nat vermek suretiyle bunun aksine sayın D. P. kurucusunu inandırmış- . Üstadın o zamanki kanaati Ati- na hükümetinin Kıbrıs meselesini iç politika zarureti dolayısıyla okşar göründüğü, fakat Yunanlıların bu- nu beynelmilel sahada hiç bir za- man dâva mevzuu yapmayacaklarıy- dı. Yunan Dışişleri Bakanı da, ken- disine bunu tekrarlamıştı. Türkiye- nin sesini yükseltmesine lüzum yok- tu. Atina hükümeti o takdirde çok müşkül mevkide kalırdı. Halbuki şimdi, biraz kuru gürültüyle mese- le geçiştirilebilirdi. Nitekim hükümet son aylara ka- dar hiç bir harekette bulunmamış, yumurta kapıya gelınceye kadar Yunanlıların iyi niyetine, inanm tır. Bu arada Atinadan idare edılen kesif bir propaganda bütün dünya umumi efkarını - İngiliz umumi ef- kârı dahil - Yunan tezinin haklı ol- duğuna inandırmış, adada gene el altından Atina hükümetinin teşvik ettiği tedhiş hareketleri gözleri o noktaya çekmiştir. Eğer daha 1951 de Yunanlılara sert bir cevap ver- seydik bugünkü acıklı vaziyeti elle- rimizle hazırlamazdık Menderes hukumetlerı işin ba- şında başka bir politika takip etse- lerdi Kıbrısı kaybetmemiz tehlikesi bu derece artmazdı. Zira Kıbrısı ancak İngilizler müdafaa edebılır- ler. Adada yarım milyona ya- kın Yunanlı varken Ingılızlerın kendi mevcudiyetlerini orada hak- h göstermelerine imkân yoktu Kıbrıs üzerinde ancak Türk hakla- rı, Yunanlıların demografik vaziye- te dayanan haklarından kuvvetliy- di. Yoksa İngilizlerin hakları değil.. Biz seneler senesi "aman Yunanlı dostlarımızı gücendirmiyelim" diye susunca bu haklar nasıl müdafaa e- dile bilir, nasıl dünyaya anlatılırdı? Başta Hürriyet, bır çok Türk gaze- tesi Prof. öprülünün süküt yılları boyunca hakiki vaziyeti göz- lerin önüne sermeye çalışmıştır. A-- ma gorduklerı mukabele Sedat Si- mavi'nin Kurucu Bakan tarafından mahkemeye verılmesınden ibaret kalmıştır. Hattâ 1954 senesinin Ma- yıs ayında intişara başlayan AKİS Mecmuasının koleksiyonu bu mese- le hakkında Üçüncü Menderes Ka- binesini ikazlarla doludur. Herkes vaziyetin vehametini anlıyordu: me- sulıyet mevkilerinde bulunanlardan başk. 7 Ağustos 1954 tarihinde AKIS "Yurtta Olup Bitenler" say- fasına şu satırlarla başlıyordu: "İnsanın bir gün, Türkiyenin Dış İşleri Bakanı Prof. Fuad Köprülüye gideceği ve: — Affedersiniz beyfendi, dıyece- gı geliyor, affedersiniz be Hiç mi gazete okumuyorsunuz, hiç mi radyo dinlemiyorsunuz, dünya- dan ve memleketten hiç mi haber almıyorsunuz" Bir Kıbrıs meselesi- nın mevcudiyetinden, bunun hariçte e kadar gürültü, dahilde, bizim vıcdanlarımızda ne kadar üzüntü yarattıgından malumattar değilmi- siniz? Ne olur, ağzınızı açın da bir kelime, bir tek kelime söyleyiniz. Bu mesele karşısında bizim fikri- miz, vaziyetimiz nedir? Bizim bır ükı'ımız,bır vaziyetimiz var mı AKİS. aynı sayısında Başbakan Muavini Fatih Rüştü Zorlunun Yu- nanlıların Kıbrıs meselesi mevzuun- a diplomatik teşebbüslere geçecek- lerınden kendisine bahsedıldıgınde — Yok c canım, zannetmiyoru Hem şimdi bu işi karıştırmıyalım diye cevap verdıgını bıldırıyordu Başbakan Muavininin bu sözle- rinden pek kısa bir müddet sonra Yunanistan meseleyi Birleşmiş Mil- letlere getiriyordu. Hükümet etmek bu mudur, lütfen söyler misiniz? Eğer dış politikamızı idare e- denler Yunanlı meslekdaşlarının 1951, 1052, 1953, 1954 senelerindeki bitip tükenmeyen teminatlarına kan- masalardı, hakikatleri görselerdi ve tedbirlerini o tarihte alsalardı bu- gün Kıbrısı kaybetmenin eşiğine gelmezdik. Hala mı aynı yoldayız, hala mı meseleleri Büyük Millet Meclisinin huzurunda açıkça görüşmekten, te- zimizin ne olduğunu bildirmekten çekiniyoruz. Son gelişmeler neler- dir ve bu gelışmeler karşısında Tür- kıyenın vazıyetı ükümetten, Turk mılletını ten- vir etmesini istiyoruz