"Askeri şahıslardan bir maznu- nun tahkikat dolayısıyla ne dereceye kadar muvakkaten işten el çektirile- ceğine dair karar vermeye alay ko- mutanlarından itibaren âmiri adliler selahıyetlıdır Bu muamele açığa çı- armak deği Kanun Mıllı Savunma Bakanını amiri adli olarak tanımamaktadır. Bu bakımdan üç general haklarını Danıştayda aramak kararını vermiş- lerdir Danıştay için hazırlıklar Danıştaya müracaat için hazırla- r onlardan ibaret değildir. lstanbulda Örfi İdarenin kaldırılma- sını müteakip Dünya Gazetesi de haksız yere kapatılmış olması mucip sebebiyle Örfi İdare Komutanlığı a- leyhinde Danıştayda dâva açacak ve tazminat talep edecektir. Gazetenin hukuk müşavirleri bu husustaki ha- zırlıklarını tamamladıkları gibi ta- nınmış hukukçulardan da mütalâalar alınmıştır. AKİS iki hafta evvel Is— met Giritlinin bu mevzudaki bir kalesini neşretmişti. İsmet Gırıthnın tezi pek çok kimse için bir ışık yeri- ne geçmıştır Zira muharrir Örfi İda- renin kanuni ve hukuki bir rejim ol- duğunu, dolayısıyla bu rejim altında kanunsuz ve gayrı hukuki muamele yapıldığı takdirde kazai mercilere i- tiraz edilebileceğini ispat ediyordu. Gazeteler gibi, tevkiflerinde usulsüz- lük bulunan bazı vatandaşlar da hak- larını arıyacaklardır. Tahkikat bitiyor Örfi — İdare Komutanlığı tarafından yapılan tahkikat aşağı yukarı bit- mek üzeredir. Deliller toplanmış va- ziyettedir. Yakında dosya mahkeme- lere intikal edecektir. Yalnız bu ara- General Aknoz İş bitmek üzere AKİS, 7 OCAK 1956 YURTTA OLUP BİTENLER Örfi İdare Mahkemelerinin görünüşü Tahliyeler - başladı da idari bakımdan bir kaç nokta te- reddüt mevzuudur. —Evvelâ İstanbul Emniyet Müdürlüğüne hâdiseler sı- rasında Beyoğlu Kaymakamlığını ya- pan Hayreddin Nakiboğlu getirilmiş- tir. Halbuki Beyoğlu en fazla karışık- lığın olduğu yerdir. İkincisi Vali hak- kındaki tahkikatı Örfi İdare yapma- mıştır, Örfi İdare Kanununun 10 un- cu maddesi ise bu nevi hallerde tah- kikatı yapmanın - Dahiliye Vekâle- tinden izin alınmak şartıyla - Örfi İ- dareye ait bir hak olduğunu bildir- mektedir. Her halde İstanbul hâdise- leri hakkında tam aydınlık bu yakın- larda belirecektir. D. P. Beş senenin sonunda Hadise yılbaşının arefesinde Anka- radan İstanbula giden — ekspresin lokantalı vagonunda cereyan ediyor- du Tatilden istifade eden pek <«ok kimse o gün başkentten Boğaziçi sa- hillerine doğru yola çıkmıştı. 18,52 katarı da, tıpkı 20,35 treni gibi son derece kalabalıktı Lokantalı vagonun dört kişilik bir masasında Hürriyet Partisinin kurucularından Fethi Çe- likbaş ile Muhlis Bayramoğlu yemek yiyorlardı. Karşılarında ise gözlüklü bir avukatla başka bir zat vardı. Bu masanın hemen yanındaki iki kişilik yerde ise n Seyhan Milletve- kili Sedat Barı Ve bir arkadaşı otu- ruyordu. Yemeğin ortalarına gelin- mişti ki, birden Sedat Barı'nın sesi yükseldi: Herifler ne demek? Bu ne bıçım lâf? Utanmıyor musun?" Bütün gözler o masaya çevrildi. Seyhan Milletvekili Hürriyet Partisi kurucularının karşısındaki gözlüklü avukata bagırıyordu Avuk t sert bir şekilde mukabele et "— Sen kim oluy rsun, ne diye mudahale ediyorsun? Yemegıne bak- san, B yl ece bir ağız kavgası başladı. Sedat Barı, avukatın dinleyiciler için meçhul bir.takım kimseler hakkında "herifler” tâbirini kullanmasından do- görünüyordu. Mılletvekılını "başka masalarda konuşulanları espi- yonlamak" la itham ediyordu. Dalaş- ma epeyce sürdü ve iki taraf da kar- şılıklı olarak bir çok ağır ve galiz ke- limeler teati etti. İş en sonda polıse aksedeceğe benziyordu. A "— Senin milletvekili huvıyetın varsa, benim de nüfus tezkerem var diyordu. Sedat Barı ise hiddetini bir türlü alamıyor, "herifler" demenin ayıp ol- duğunu bu tâbirden çok daha sert ke- limeler kullanarak iddia — ediyordu. Beş dakikalık bir münakaşadan son- ra iki taraf da sustu. Fakat hâdise lokantalı vagonda son derece şayanı dikkat bir tesir yarattı. Hiç kimse Demokrat milletvekilinin' tarafını tut— mamıştı. Bazı yolcular bunu rans eksikliği" ne verdiler. Bir tanesı milletvekilinin niçin başka masaları dinlediğini anlamadığını söyledi ve yanındakine " Yoksa kendisine bu vazife mi verilmiş?" diye merakla sordu Bir kaç kişi gözlüklü — avukatın sözlerini yürekten tasdik etti. Gerçi "herifler" — tabiriyle kimlerin kaste- dildiği tamamıyla meçhuldü ama yol- cular bahis mevzuu gürültünün bir 7