Yılbaşı gecesinde kimsesizler Unutuyoruz lar gunlerdenberı dört duvar arasın- mektedirler. Kimisi he- nüz iki yaşında olduğu halde bir a- meliyat geçirmiştir. Kimisi menenji- te, tifoya, zatürrieye, ansefalite ya- kalanmıştır. Bunların ateşten yanan küçücük avuçları boştur. Ne ipek el- biseli, dantel şapkalı, sap sarı saçlı, karnına basınca ağlıyan, yatırınca u- yuklayan bir bebek, ne rayların üze- rinde köprülerden geçen derelerden aşan bir tren, ne kurulunca yürüyen bir yandan da ateş saçan bir tank, ne su fışkırtan bir otomatik tabanca, ne ibrişim tüylü, tatlı altın sarısı renkli, parlak cam gözlü gece yine bu zavallıların ateşleri yük— selecek. Nabızları artacak. Yatak in- cecik şeffaf derılerıııe dıken gibi ba— tacak. Yine te rley . Hemşir kim bilir kaçıncı ıgnesını yapacak ve kendi karanlık dünyalarında yalnız yatacaklar. Ne caz, ne saz. kaller- e yer bulamayanlar buralara uğrasa- lar bari. Bu ümitle yataklarında dog— rulacaklar, fakat içeriye sade bir yaz gömlekli, onlarla beraber ıızııntu çekmege alışmış bir profesyonel muz- tarip girecek. Onl terli alınlannı bu tentürdiyodla kınalan ş kanmaktan ekzema olmuş s silecek. O el ki, fotograf fılmı gıbı hassastır ve rön makinası gbı hep şeyi görür. Beyaz gömlekli e H mııztarıp güler nlayışlı dır, hassastır. Bakma d n görür, İşit- meden anlar. Kızdığı zaman da müş- ıkı kelıme ile en d erin sızıları dınd bilir. Ne olurdu Santa Clos buralarda da biraz kotiyon, kon- fet, balon bıraksaydı. Ne olurdu şeh- rin gecede binler kazanan gazinoları, orkestralarını yarımşar saat buralara da gönderseydiler. Ne olurdu herbiri birer anne olan bayanlar berberl lerin- den yarım, saat önce çıksaydılar da, boyaları akmadan, gözleri çukurlaş- AKİS, 70OCAK 1956 den, yani korkunç şekilde çirkinleş- meden ve terlerinin kokusuna alkol karışmadan önce, bu yavruları ku- TIB madan yüzlerinin çizgileri derinleşme- caklasaydılar. Bu yılbaşı gecesinde herkes çılgınca eğlenirken sıra sıra hayır derneklerinden ve bu dernekle- re mensup vizonlu, astraganlı bınler- ce bayandan hastahanelerımızdekı çocuklara ne hediyeler geldi, hastaların yarım saat kendi dertlerini unutabilmeleri ve avunabilmeleri için ne yardımlaı' yapıldı pek merak edi- yor Ankar: üyük şehir, genç Ouo Vadis? Evet, Ouo Vadis... Hayır dernek- lerı, yardım cemiyetleri... Bunları, rnek ve cemiyet sozlerının önüne " "Yı m" sözleri yapış- Tıırkıye nin kalbı "Hayır ve mış, muattal, donuk bir halden kur- tarmanın yollarını bulmalıyız. Bu der- neklerin, lüksün, ifradın ve şa'şaanın sadece bır gecelik balolarda görülme- sini temin edecek faaliyetlerini renk- lendırmelıyız Çünkü hayır dernekle- rinin, çünkü yardım cemıyetlerının en üstün vazıfe ve vasfı "insanlık" tır. Bunların kalbi, her Türkün kalbi gi- bi insan ve her şeyden çok vatandaş ıçın atma Medeni ale me yönelmemizin ipuç- larından birisi bu olacaktır. İnsanlı- ğın ruhu budur. Dr. E. E. 29