T I B Yılbaşı Bir hastalık senedir bizde de yılbaşı bir glence konusu olmağa başladı. Adeta başka memleketlerdeki gibi heyecanla kutlanıyor Sayın bayan- lar 2-3 ay önceden hazırlanıyorlar. 3-5 bin lıraya tuvaletler — dikiliyor. Saçlar zerdeçal rengine boyanıyor. Bir hafta önceden başlar yapılıyor Kafaların dışardan süslü ye gös rişli olmasına dikkat ediliyor. Ber- berlerimiz - maşallah - çok usta; kel- lerden ibrişim saçlı bebekler yaratıyor lar. Sakalınızı kestirmeğe sıra bula- mıyorsunuz. Erkek berberleri bile mu- vakkaten kadınların hizmetinde. Er- kekler de kiralık frak ve smokin pe- şinde. Üç aylık maaşını kırdıran, ru- gan iskarpin yaptırıyor. Ayakkabı fiatlan da ateş pahası. Çiçek, buket, yor. Saatler geçiyor. Müzik, dans, al- kol ve sigara dumanı.. Baş döndürü- cü, hummalı bir dıdışme Pudra, e- sans, ter kokusu.. Sonra sabaha kar- şı nara atarak, ağızların kenarında salyalarla, etekler çamurlarda — eve dönüş. Köşe başlarında kusanlar var. Islak park sıralarında sevişenler, a- ğaç arkalarında sarılanlar. Kafalar mıdeleşmıştır Beyinden, kalpten, kus- kokusu geliyor. Terle tuzlu bir madde değil irin çıkmaktadır. Hisler ıshal halinde: santonin almış gibi her- s kurdunu döktü. Çöpçüler yollar- dan askarid topla ar. Yarı aralık kapılardan yarım yamalak tangolar, mambolar dökülüyor. Stradivarius'un emanında: "Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur.", "Kara biberim, bi- berim, biberim, Jandaı'malar geliyor, cızlam edelim.” şarkıları. Ünlü beste- kârların yukarda muhteşem yıldızlar gibi parlayan ruhları bir müziğin ke- Yılbaşı gecesi için alışveriş Unutmuyoruz na göre artıyor. Falan gazinoda bir masa kırk lira. Öbür pavyonda 75 li- Ama devletın narhı turistik yer- lerde 16 liradı azinolar kolayını buluyor. Her masaya cenazeden aşı- rılmış iki kuru karanfil, karpuz ser- gilen'nden artma bir kaç yeşil yap- bir paket konfet, iki tane elişi kagıdmdan külah koydunuz mu, üc- retleri korkmadan yükseltebilirsiniz. Yesin millet maryayı sekiz buçuk li- raya, Üç liralık köpüklü şarap 44 li- raya şampanya oluyor. Turistik yer- ler mahalle kahvesine dönmüş. Kol- tuklar kimlerin altında dıye insan du- şünüyor. Hepsinin yerine kırı kemleler, üç bacaklı, hurda masalar yerleştirilmiş. Tabaklar çatlak. Ça- tallar uçer dışlı, kadehler fincandan. Küçük bi ona kabil olduğu kadar fazla adam yerleştırmek hırsile her- şey adileşmiş. Yollarda tuvaletlerin paçasını sürükliyenler.. Herkes bir başka gazino İstıkametıne doğru ak- 28 rahatına ağlamaktadır. Bu sisli kış gecesinin donuk, ablak, alık ayı da gök yüzünden şaşkın şaşkın — bize bakmaktadır. Belki o da müzikle has- ta tedavisinin nasıl olacağım düşün- mektedir. Böyle bir müzikle hasta kudurur, donar, şoke olur ve ölür.. Radyo Sahipleri DİKKAT Seyyar atolyem evınızde tamir 20999 No. lu telefona adresi- nizi bırakmanız kafidir. Adres: (YERTUT RADYO) ANKARA radyonuzu Sakin yerler Ankara'nın doğusunda hemen şeh- re yakın, henüz ağaçları büyüme- miş, çorak bir bölge vardır. Buraya gelirken yolun iki yanında mermerleri yontan pek primitif sanatkarlara ras- larsınız. Dünyanın en kötü, üslupsuz yazısıyla ebedıyetı yaratmağa çalı- rlerin de en talihsizi bu- den lavabo yapılır,ki- minden mezar taşı yontulur. Bu yollarda yürürken bu kara damarlı kötü yontulmuş mermerleri göğsü- müzün üstünde hissederiz. Biraz iler- de bir takım tümseklerin altında sev- diklerimiz, dostlarımız, akrabalarımız ve hısımlarımız yatmaktadır. Bu me- zarlığın Karacaahmedi andıran bir uhreviliği, bir serinliği, bir manevili- ği yoktur. Bugünün şehirleri gibi bu mezarlık da modernleşmiş, maddileş- miş, kübikleşmiş; zevkini, tadını, ve ihtişamını kaybetmiştir. İnsan başı önünde, burada uyanılmaz uykusunu nasıl uyuyacağını düşün Bu karanlık ve can sıkıcı topraklarm da değeri artmıştır. Bir boyluk yer 1000 liraya satılmaktadır. Kaybettik- lerimiz, sonsuz uykuya terk ettikle- rimiz, bu topraklarda; yanlarında bil- medikleri, tanıma Iki de sev- medikleri komşuları ile yatmaktadır— lar. Bir yılbaşı gecesini geçirmeden önce veya o gece bir bardan çıktıktan sonra bu taraflara yönelelim. Bir gün bizim de başımıza dikilecek bu mezar taşlarının yarım yamalak ya- zılarım, zavallı mısralarını ve kitabe- lerini okuyalım Kafiyesiz, vezinsiz, ölçüsüz, yavan, tek tek veya top top satırlarını heceleyelim. Başımız du- manlı, üstümüz, başımız perişan, dans ettığımız bayanlar kollarımızda, on- ların da boyaları birbirine çalmış, Tİ- melleri yanaklarında, rujları yayıl- mış buralarda hep beraber beş o! kika geçirelim. Çamurlu yollarda do- laşalım. emizi ara'nın temiz asfaltı yerine müstakbel çukurumuza boşaltalım. Elimizdeki, artık solmuş, kokan karafilleri bu çu- kurlara bırakalım. Sonra — yorgun kalbimiz burkulmuş, perişan, hissizli- ğimize, ilgisizliğimize, düşüncesizliği- mize ağlayalım. Allah insanlara iki göz yaşı kesesi vermiştir. Goz aşla rı şampanya gibi şişesi elli lırayı bu- lan bir mayi de değildir. va har- canabilir. Onların ara sıra bu mer- merlerin üzerine boşalmasında fayda vardır. Yüzdeki ve vicdanlardaki kir- leri temizlerler. Leke sabunu gibidir göz yaşlan.. Yüze anlatılmaz bir ışık, ir manâ ve içe bir ferahlık verirler. Hastahanelerde ehrin bir başka ucunda da, Antal- 5 ya'da ebedi uykusunu uyuya Santa Clos'un ziyaret edemediği bır hastahane var. Uzun sakallı, sivri kü- lâhlı ihtiyar her nedense boyle üzün- tülü yerlerden hoşlanmaz. Çuvalında- ki oyuncakları bacalara, yangın yer- lerine, şöminelere ve ocaklara bırakır. Bizim hastahanelerin yerlerı mi u- zaktır, bacaları mı yüksektir, neden- dir bilinmez buralara pek tırmanmaz. Halbuki içerde onun oyuncaklarına muhtaç ne kadar hasta vardır. Bun- AKİS, 7O0CAK 1956