YURTTA OLUP BİTENLER beklenen vazifeyi lâyıkiyle yapama- mıştı. Bir yıl evvel Yeni Sabah se- çimlere girmeme kararını öÖvmekle kalmamış, Cumhuriyet Halk Partisi Meclisi muhtar seçimlerine katılma kararı alınca onun Genel Başkanına hücum etmiş ve söyle demi Seçimlere katılmak kararı ver- mek suretıyle yurdumuzdaki muhale- feti parçaladı ve fazla olarak kendi saflarındaki atılgan, dinamik, maziy- le alâkalı olmayan peı'vasız, genç ve zinde unsurları kır Şimdi aynı yolda bir karar nasıl kötülenebilirdi? Yeni Sabah, bırakı- nız seçimlere katılmamayı, Meclis- ten çekilmeyi bile hararetle tavsiye etmişti. 29 Temm 1954 ta rıhınde bu gazete şöyle diyordu: Azınlıkta —olan siyasi bir parti sarih haklarının ve Anayasayla te- minat altına alınmış vatandaş selâ- hiyetlerinin çiğnendiği kanaatine va- rır ve hareketlere Meclisteki kuvve- tiyle mani olamazsa iktidara, gidişin bütün vahametını hissettirmek İçin Meclisten çekilme karar verirse bu nıçın kanuni yollardan çıkmak ol- un? vet, Yeni Sabah bu durumda ha- kikaten müşkül bir vaziyetteydi. Al- lahtan ki anlayış sahibi iktidar ken- disine hak veriyordu. Bu müsamaha Devlet Bakanı Dr. Mükerrem Saro- lun ağzından Safa Kılıçlıoğluna bil- dirildi. Yeni Sabah başka hizmetler görebilirdi. Bir. zavallı adam: İnönü! Nitekim Safa Kılıçlıoğlunun Anka- raya gelip Dr. Mükerrem Sarol ta- rafından karşılanışının ertesi günü Zafer gazetesinde üç sütun üzerine, kocaman bir başlık gözleri çekiyor- du: Seçime girmeme, mevzuunda P. nin esbabı mucibesini O Bölük- başı kaleme almış! Başlığın havadi- mahreci olarak Yeni Sabah gösteriliyordu. Zafer haberi öylesine benimsemişti ki başmakalesine te- mel yapmıştı. Ancak aynı Zafer - ve öteki ga- zeteler - muhalefetin seçimlere gir- meme kararından beri en şiddetli ok- larına İsmet İnönüyü hedef yapmış- lardı. Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Osman Bölükbaşı ıkıncı plânda ka- lıyordu. Ortada'bir tenakuz vardı. Mademki İsmet Inonu zavallı bir a- damdı, C.H.P. nin seçimlere katılma- ma esbabı mucibesini bile C.M.P. nin lideri kaleme almıştı o halde hücum- ların ona yapılması gerekırdı Başba- kan da bir tarihte inönüyü "eline tu- tuşturulan yazıları Mecliste okumak- la”" itham etmemiş miydi? Mademki C.H.P. nin Genel Başkam böyle şu veya bu tarafından idare edilen yu- muşak bir zattır, iktidarın organları niçin mutemadıyen onun ihtirasından, kininden, kötü politikasından bahse- diyorlardı? Oklarını İnönüyü "idare edenler" e çevirmek icap etmez miy- di? Doğrusu istenilirse iktidar ken- di sözüne inanmıyordu. C.H.P. Genel Başkanını Nihad Erimin çekıp çevir- H î3arajlar gezdiriliyor Yediler, içtiler, gittiler diği yolundaki maksatlı dedikodulara kananların şu son aylarda nasıl bir âıayal sukutuna uğradıkları ortaday- 1. Yeni kampanya da tutmadı, nite- kim Osman Bölükbaşı Yeni Sabahın havadisini gene Yeni Sabahta tek- zip ediverdi. Değişen program Basm —toplantısı Pazartesi günü sa- bahleyin ona konulmuştu. O gün hususi bir uçak İstanbul gazetecile- rinden bu toplantıya davet edilenleri Sekizde Yeşilköyden alacak ve dokuz buçukta Ankaraya getirecekti. Gaze- te sahipleri derhal Başbakanlığa gi- ecekler ve an Menderes tarafın- dan kabul edileceklerdi. Hattâ toplan- tının saat bire kadar süreceği dahi bildirilmişti. Pazartesi sabahı Yeşil- köyden sekizde kalkmayı pek zevkli bulmayan bir kısım gazeteciler - me- selâ Cihad Baban - pazar akşamı eks- presle Ankaraya hareket etmişlerdi. Fakat Pazar akşamı bir sürpriz oldu. Başbakan Adnan Menderes der- hal- görüşmeyi muvafık bulmadı. İk- tidar bir defa daha karar değiştir- mişti. Muhalefetin seçimlere girme- mesi evvelâ büyük bir hiddet doğur- muştu; bu hiddetin, şiddete yol açaca- ğı da tabiiydi. Hakıkat Yeni Saba- ha Ankaradan verilen haber doğruy- du. Adnan Menderesin seçimlere gir- meyen partileri kanuna aykırı hare- ketle suçlandıracağı yakınlarınca bi- liniyordu. Başbakanı bazı yakınları- nın o yana ittikleri de tahmin oluna- bilirdi. Ama geçen bir kaç gün zihin- lere sükünet verdi, şiddet tedbirle- rinden en ziyade iktidarın zarar gö- --çeği tezi kabul ettirilebildi. Demok- rat Parti muhalefetin kararım umur- samamalıydı. Her parti istediği gibi hareket edebilirdi. Seçimler yapıla- caktı. Giren girebilir, girmeyen gir- mezdi. Türkiyede kurulu 28 tane par- ti mevcuttu. Bunların içinden yok Radikal partiymiş, yok Köylü Parti- siymiş, yok Vatan partisiymiş bir ço- ğunun seçımlere katılması temin e- dilebilirdi. İktidarı muhalefetin kararının ha- riçteki akisleri de düşündürmüyor de- ğildi. Turkıye bir camianın içindeydi ve her şey demokrasi manzarası gosterdıgınden itibar gö- rüyordu. Hüseyin Cahid — Yalçının hapse atıldığından bu yana demokra- simiz hakkında dostlarımızda ciddi Şüpheler başlamıştı, Hüseyin Cahid Yalçın hadisesini başka gazetecile- rin mahkumıyetının takip etmesi a- leyhimizdeki ' havayı ağırlaştırmıştı. iktidar bunu kolaylıkla onlıyebılırdı memleketin içindeki şartları normal- leştirmek onun elindeydi. Halbuki bu- u yapacak yerde muhalif partilerin seçimlere — dahi 1ştırakını imkânsız hâle sokan bir havayı "vatan sathın- da" devam ettirmiş, hattâ daha bo- ğucu hale sokmuştu. Ama şimdi Ye- ni Sabahın bir yıl evvel söylediği gi- bi vaziyetin vehametini idrak ediyor- du. Muhalefetin kararı aleyhinde ya- zı kaleme alanların hangi sebepler altında hareket ettikleri de, doğrusu istenilirse Adnan Menderes gibi çok zeki bir kimsenin meçhulü olamazdı. Bu yazılara inanılmasını elbette ki isterdi ama, kendisinin inanmasına - bu yazıları yazanları mükemmel şekilde tanıdığından - imkân yoktu. Nitekim Cumhuriyet gibi, Hürriyet gibi gazeteler havadis kısımlarının haricinde meseleye bir tek satırla da- hi temas etmeye yanaşmamışlardı. AKİS, 13 AĞUSTOS 1955