ve belindeki kemerde bir milyar Fransız frangı kıymetinde mücevher vardı. B kadar ihtişam, en züppe bir muhitte hile biraz tuhaf karşılanmış- tı fakat işte bu kadın, kendisi ile konuşmaya gelen gazeteciyi çok sa- de bir kıyafetle karşılamıştı ve haya- tından şikâyet ediyordu: "— Pariste, kocanızın işi icabı, muayyen bir muhite girdikten sonra, kendinizi monden hayatın çarkından kurtarmak hemen hemen imkânsız- dır. Bir davet yaparsanız, buna mu- kabil yüz tanesine icabet etmeniz şarttır. Her davette yeni insanlar ta- nırsınız, onlar sizinle-tanışmayı arzu edıyorlarsa siz de nezaket icabı, on- larla tanışırsınız. Yani verdikleri kokteyle veya akşam yemeğine gi- der, kısa zamanda mukabılınde bulu- nursunuz.. r çok yere gitmek için, çok elbıseye 1ht1yacınız vardır. Zaten en mühim işiniz giyinmek oldu- ğuna göre, nasıl olsa yaptığınız bu i- şi, iyi yapmaya çalışırsınız. Metro'ya bindiğiniz veya mağazalarda alış-ve- riş yaptığınız zaman tabii spor giyi- nirsiniz. Çünkü monden hayat yaşı- yan bir kadının yapabıldıgı yegane spor budur!. eden sonra, beşten sekize kadar, kokteyl elbısesı giyersiniz. Sekizden sonra gittiğiniz yere göre, ya kapalıca, ciddi bir ye- mek elbisesi, ya açık ve kısa bir dans elbisesi, ya 'da uzun elbise seçmeniz icabeder. Tabii büyük balolar için, ayrıca balo elbiseleri lâzımdır. Bu- ün bir taşralı zengin kadın bile, gi- yim inceliklerine o derece vâkıftır ki, ister istemez siz de giyinmeye ehem- miyet verirsiniz. Gülünç olmamak i- çin, yaptırdığınız bir sürü elbise var- dır. Bunları yerinde giyinince şık ka- Monigile Liebel Her şeyi "en güzel AKİS, 13 AĞUSTOS 1955 dm olursunuz. Mesele bundan iba- rettir. Eğlence yerlerine, gece kulüpleri- ne gelince, emin olun, oralara git- mek daima zevkli değildir. Dört gece Üst üste, gece yarılarına kadar dans ettikten sonra, beşinci gece için, ye ni bir davet karşısında kalmak, dereceye kadar caziptir tahmin eder siniz!" Gazeteci bu şık kadınların uyku- suz nasıl yaşadıklarını merak ediyor- du. Monigile Liebel yav "— Sabahları ogleye kadar uyur- lar, dedi. Kalkar kalkmaz jimnastik yaptıkları bir rivayetten ibarettir. Baba Ford" un dediği gibi, insan için jimnastik İlüzumsuz bir şeydir, sıhhatsizlere 1se Zzarar verir.. masa da, k kadınların" Jimnastiğe ayıracak Vakıtlerı yoktur. Çünkü öğleyin kalkar kalkmaz giyi- nip, saat birde Maxim'de öğle yeme— ğinde bulunmaları şarttır. Çunku şık kadınlar, haftanın beş günü, hakkak, ogle yemeğine davethdırler Ancak hafta sonlarım kocalarına ayı- rabilirlerse, şanslıdırlar. Bu davetle- ri ekseri çok zengin, güzel kadınlar, büyük şöhretler yaparlar. Yemek bi- tince, kadınlar vazifeye koşar.. Vazi- fe, buyuk terzihanelerdeki provalar veya çarşı-pazar işidir. Vaktiyle yemekten sonra, birçok- ları at yarışlarına giderdi. Fakat ken- dileri kadar şık giyinmiş mankenler yarışlara gitmeğe başladılar ve bi- zimkiler bu işten vazgeçtiler. Çünkü gerek fotoğrafçılar, gerek halk b mankenlere daha çok rağbet etmek- tedir. Kibar kadınlar için, at yarışla- rı artık bayağılaşmıştır. Ancak at sahibi olan kibar kadınlar ve onların yakın dostları, bugün, yarışlara rağ- bet etmektedir. Onlar da, yarışlarda bir merdivenin basamaklarında toplu halde dururlar. Geçenlerde birisi, on- ları aynı sopaya tünemiş aynı küme- sin tavuklarına benzetıyordu Akşam altıdan itibaren kokteyl işkencesi başlar. Günde en aşağı iki kokteyle gideriz. Bu kokteyllerde, insanın susuzlu- ğunu giderecek kadar içki verseler haydi gene ne ise! Ekseri kokteyller tamamiyle kurudur. Dudaklarınızı bile ıslatacak kadar içki elde edemez- siniz. Bir ahbabım var, kokteyllere giderken şampanyasını götürür, ve gizlice metrdotel'e vererek, kendisine servis yapmasını rica eder. Bahanesi her içkiyi içememektir. Şahsi dostla- rınızı götüremediğiniz bir kokteylde, eğlenmenize imkân tur Koktellerde neden konuşacagım bilmiyenlerin imdadına yetişen şey güzel sanatlardır. Yeni oynanan bir piyesi şaheser mertebesine yükselt- mek veya didik didik didikleyip yok etmek işten bile değildir. Geçenlerde, esprili bir güzel kadına, akşam sey- rettıgı komediyi beğenip beğenmedi- ğini soruyorlardı. Kadın: — Bilmem dedi, henüz kimseyi görmedim, kokteyle de gitmedim! Monigue Liebel yorulmuştu, içini sıhhatli. KADIN İğneli Fıçı mektubu deyip geç- Bunların arasında öyle mantıklı, öyle isabetli o- lanlar vardır ki, alâkalılar oku- yacak olsalar, 'muhakkak isti- fade ederler. Ingıltere gibi, dün- yanın en muhafazakâr bir mem- leketinde bile bu okuyucu mek- tupları bazen, hakiki bir ihtilâl yaratacak kudreti gösterir! Bu ihtilâl son günlerde, hazır erkek gömleklerinde olmuştur. Bakın nasıl: İngiliz gazetelerinin en ciddilerinden birisi olarak ta lan Times'ın okuyucu dıleklerı sütununda bir mektup çıkmıştı: Geçen gün kendime bir hazır gömlek satın almış- tım. Üzerinden çıkan küçük toplu İğneleri saydım, tam 20 tane idi. Bu iğneleri, gömleğin üstündeki ambalaj kâğıdını, or- tasındaki kartonu, reklâmını çı- karıp atmak işime geç gitmeme sebebiyet verecek kadar beni işgal etti.. İş bu kadarla bit- seydi, razıydım. Yirmi İğneden başka, gömlekte keşfedemedi- ğim birkaç iğne daha mevcut- muş. Onların da farkına var- dım ama iş işten geçmişti: O- tobüste idim ve kalabalıkta bir adım atsam, iğneli fıçıya düş- müş gibi oluyordu "Müşteri daima haklıda-" düsturuna sadık olan gömlek- çiler bu mektubu okur okumaz, aralarında toplantılar yapmış- lar ve birkaç gün sonra, iğneli fıçıya dönen okuyucu, şu cevabı almış: — Senelerden beri, göm- lek ambalajları mevzuunda ga- yet yanlış bir yol tuttuğumuza bize göstermek külfetine kat- landığınız için size minnettarız. Bundan böyle, sayın müşterile- rimiz çok güzel katlanmış, net, basit ambalajlı ve tamamıyle iğnesiz satılan. gömleklere ka- vuşacaklar. Hamiş — Bunu, şirketleri- mize bir hayli pahalıya mal o- lan toplu iğne masrafından kur- tarmaktan ziyade müşterileri- mizi lüzumsuz iğne darbelerin- den kurtarmak maksadiyle yap- tığımıza emin olabilirsiniz. Bir hazır gömlek iğneli fıçı değil- dir.. Okuyucu çektı gazetec ©: Tabii bu monden hayatta de- dkodu kıskançlık, haset de eksik degıldır dedi. Mısırlı prenses Fevziye gibi Paris hayatına yeni atılanlar i- cin bir çok şeyler caziptir ama yavaş yavaş, her şey yorucu olmaya baş- lar. Devamlı surette neş'eli, taze, gezmeye hazır ve giyinikli vaziyette terzihaneler artık eskisi gibi kira ile elbise vermiyorlar!