Adabımuaşeret Allo.. Allo.. İnsanların sinirleri, bozuluyormuş.. Hayat şartları, pa- halılık, bir takım formaliteler, hattâ medenıyet insanlara yeni üzüntüler veriyor, onları çabuk yıprandırıyor- muş. Dünyanın her tarafında, bu ye- ni derde çare aranıyor. Psikologlar, insanları telâş ve üzüntüden kurtar- mak için, cilt cilt kitaplar yazıyor, türlü tavsıyelerde bulunuyorlar. Bü- hassa ruh doktorlarının, muayenehaneleri dolup dolup boşalı- yor, psikanaliz modası dünyayı sarı- Medeniyetin getirdiği yenilik- lerden, icatlardan istifade etmek, fa- at medenıyetın telâşlı, heyecanlı ha- gun geçtikçe, vasına kapılmamak, medeni aletleri de hesap ve olçu dahilinde, kullan- mak lâzımdır İstirahat anında, evinde, rahat bir kanepeye uzanarak, radyosunu hafif- çe açan ve sevdiği müziği dinliyen insan mesut insandır, fakat kafasını 'dinlemek için, kır kahvesinde beş da- kika oturmaya giden insan, orada bangır bangır bağıran, üstelik en 'sevmediği şarkıları söyliyen bir rad- yo ile karşılaşırsa muhakkak rahat- sız olur. Elektrik süpürgesi gayet sıhhidir. '"Toz kaldırmadan evi temizler, ev ka- dınının isini kolaylaştırır, çamaşır makinesi de keza.. Fakat gece yarın on ikiden sonra, mısafırlerı uğurlayip şöyle beş dakika içinde, halıların pis- liğini temizlemeye kimsenin hakkı yoktur. Belki komşular hatır sayar 'polise şikâyet etmezler ama, uykular; uhakkak surette kaçar. Medeniyetin en güzel icatlarından biri olan telefon da zaman zaman gayet müziç olur! Son olarak, Al- manyada sanayiciler, telefon derdıne karşı bir çare bulmuşlar. Günde bir saat, bütün telefon muhaverelerini kendi kendilerine yasak etmişler. Bu yasak saati zarfında, ne telefona ce- vap veriyorlarmış ve ne de telefon ediyorlarmış, çünkü telefon onların sinirlerini yıprandıracak şekilde, iş- lemeye başlamış. Öyle olmuş ki, tele— fona cevap vermekten sürekli bır iş yapamaz, düşünemez olmuşlar! Hele dinlenmek, tamamiyle hayal olmuş! İş konuşmalarının ne derece yıp- randu'ıcı, hattâ bazen, heyecan veri- ci oldugunu tahmin etmek zor değil- dir. t bazen, ahbap ve arkadaş telefonlarının da, onlar kadar sıkıcı olduğu muhakkaktır. Hele kadınlar arasındaki birçok telefon muhave- relerinin tamamile lüzumsuz oldugu— nu da itiraf etmek icab eder. Işı gü- cü olmıyan bir kadının işi gücü olan 'bir arkadaşını, yarım saat, telefonda işgal ettiği sık, sık görü len hadise- lerdendir. Gecekı baloyu komşuda geçen hadiseyi, yenı yapılan bir elbi- seyi anlatmak için rahatsız edilen arkadaş, belki mutfakt: mek p şirmekte idi, ellerı yaglı oldugu için KADIN Mevsim Başı Üzüntüsü Gün geçtikçe, medeniyet ilerle- dikçe üzüntülerimizin çeşidi de artıyor. Bunlardan bir taneni mu- hakkak ki giyim üzüntüsüdür. Ba- na mevsim başı üzüntüsü de diye- biliriz. Çünkü yeni mevsime gi- rerken, ekseri kadınlarda bir hu- ZUrSsUZ! baş gösterir: giyineme- mek, eksikleri tamamlıyamamak, külüstür dolaşmak endişesi. Az fakat iyi elbıse yapmak, bil- gi ile giyinmek, yeni Ur kumaş a- hrken, biçim seçerken, kaprise de- ğil, mantıga, İhtiyaca göre hare- ket etmek, giyitti problemini ne dereceye kadar kolaylaştırırca ko- laylaştıranı, gene , hepimizin 1- çinde, bu giyim endışesı az veya çok mevcuttur. albuki dünya değişiyor: işte bir şıklık kralıçesı zengınlıgıne ve ütün imkânların SsOS- yete hayatının ıcaplanndan şıka- yet ediyor. Tanınmış, çok zengin Ur Amerikalı artist, Esther Wil- Hams satın aldığı çok pahalı elbi- seleri küçümsiyerek "meslek icabı almak ve gıyınmek mecburiyetinde olduğum şeyler" diyor.. Hususi ha- yatında daima bluz etekle dolaş- maktadır. Son günlerde, . Amerikadan Fransaya, Vichy'de kür yapmaya gelen Paramount şirketi hissedar- larından, Mme Balaban da, getır- diği lüzumsuz valizler yüzünden gazetecılerın alaylaı'ına maruz ka- hyor. Yirmi bir günlük kür için, kocasına refakat eden bu şık ka- dın, o kadar çok elbise getirmiş ki, her saatte Ur tuvalet degıştırse, gene de getirdiklerinin hepsini gi- yemez miş.. Üstelik otel müstahde- mini rahatsız etmiş. ü otelin bir odasını, yeniden dolaplarla tan- zim ederek, ona tahsis etmek icap etmiş. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, Hanın karısı Begum'un, Kan festivali müddetince, her gün yeni telefonu bezle tutmaktadır, belki ü- d kalmıştır, belki çocuğun umaktadır Bütün bu ol- b suyu so, mahsurları hesal)a katmak, elzem madıkça telefon açmamal! k lâzımdır Hatır sormak için, yapılan telefon muhavereleı'ıne gelince, kısa kesil- uyku ve yemek saatlerine te- saduf ettı ilmedikleri takdirde, am:; yalnız bu takdirde hoş karşılanacak— tır. Telefon, bir maksada hizmet etti- ği ve ihtiyacı karşıladığı zaman fay- dalıdır. Onu bir gevezelik vasıtası Jale CANDAN bir tuvaletle, locasında görünmesi artık kimsenin hayranlığını toplı- yamıyor. Fazla elbise, fuzuli Ur iş, lüzumsuz bir gosterış ve biraz da, boş bir kafa ifade ediyor. Bu demek degıldır ki, kadın kendini ihmal etsin, giyinmesin, erkekler- sin. Fakat her kadın, kendi içtimai hayatına, muhitine, 'kendi ihtiyaç- larına göre giyinmeli, giyinememe- yi kendisine bir üzüntü yapmama- lıdır kadın tanırdım, cici ve hoş bir kadmdı fakat yeni manto ya- pamadığı için kocasına l)oykot İ- lân etmişti ve bir kış, sokağa çık- madan evinde kapalı yaşamıştı. Daha doğrusu öyle niyet etmişti: baktı ki, kimse onun çıkıp çıkma- dığının bıle farkında değil, çok ye- ni olmıyan mantosunun da, nazarı dikkati celbetmiyeceğini nihayet anladı, vazgeçti.. Bazı hayat şartları, bazı kadın- lara mütemadiyen giyin temadiyen terzi terzi külfetini yukler Bazıları ise, bir- kaç tane ağır elbise İle, uzun sene- ler şık olabilecek kadar, az görü- nen kadınlardır. O yapıyor, ben de yapayım areket etmek, uzun zaman dolapta asılı duracak bir elbise için, kendini ve etrafın- daldleri yemek cidden mantıksız- Zaman değişiyor, ona uyalım: Bugün elbiselerde hoşa giden şey ne gösteriştir, ne de lüks! Sevdik- lerimizin hoşuna gitmek, temiz, ol- mak, kendimizi genç ve mesut hıs— setmek için giyindiğimiz takdirde, giyim gayet zevkli bir şeydir ve saadetimizin yardımcısıdır. Fakat yaşadığımız hayatın hudutlarını a- şan, süse, ihtişama, lüzumsuz gös- terişe, taklide dayanan bütçemizi sarsan, evde giyim üzüntüsü yara- tan giyim merakı yalnız saadeti- mizi bozmakla kalmaz, ehemmi- yetsiz şeylere fazla ehnemmiyet ver- diğimizi, devrimize intibak edeme- diğimizi gösterir. olarak kullanmak telefonun mevcudi- tı deki mektir. Çün- te lef un gayesı ışlerı uzatmak degıl onları kısaltmaktır Moda Bir yıldız doğuyor Bir dilber ne Hollywood semaların- dadır. Ne Paris sokaklarında ne Londra sahnelerinde, ne de hatta İs- tanbul radyosunda!. Türkiye hudud- larındaki küçük kazasında, seneler- denberi mütevazi bir bayat sürmek- AKİS, 13 AĞUSTOS 1955