İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Ticaret Dış ticaretimiz nereye gidiyor? ış ticarette, İkinci Cihan harbin- en sonra, açık vermiye başladı- ğımız yıl 1047 dir. 1947 yılına kadar yalnız harp yılları nazarı itibara a- lındığnda, ihracatımız ile ithalâtımız arasındaki fark lehimize — olmuştur. Mütemadi dış ticaret fazlaları kay- dedilmiştir. Bu devre esnasında he- men her türlü ihraç metaımıza ko- layca sürüm imkânı bulabilmişizdir. Buna karşılık ithalâtımız iyiden iyiye kısılmak zorunda kalmıştı. İthalât yapagelmekte olduğumuz memleket- lerin başlıcaları bir taraftan ya bil- fiil harp halinde idiler ve bizim ithal etmek istiyeceğimiz maddelerin ima- lini tatil veya tahdit etmişlerdi; ya- hut harp halinde olmasalar bile is- tihsal sahasında ayni şeyi onlar da yapmak zorunda kalmışlardı. ikinci Dünya harbinin ikinci yı- lından itibaren bir taraftan Amerika Birleşik Devletlerinin giriştiği — yar- dım faaliyetlerinin, diğer taraftan bir çoke Avrupa y memleketlerinin gayretleri neticesi olarak hemen her türlü sahada istihsal artmaya başla- dı. İstihsalin artması milletler arası ticaret, faaliyetlerine yeniden imkân ve can verdi. men her memleket- te, harp yılları boyunca zaruri olarak kısılmış olan ithal malları talepleri arttı. Harp yıllarında birikmiş bulu- nan mecburi tasarruflar erimeye ve daha sonraki devrelere bırakılan is- tihlâk arzuları tatmin edilmeye baş- landı. Milletlerarası ticaret muhtelif tedbirler ve organizasyonlar meyda- na getirilerek inkişaf — ettirilmeye çalışıldı ve bunda muvaffak da olun- du. Bu sırada bir çok memleketler bir taraftan harbin memleketlerinde aç- tığı yaraları kapatmaya çalışırken, bir taraftan da istihsalini ar 11 iriyor- u. Dış ticaretin teşvikinden ve ge- lişmesinden bir çok Avrupa memle- keti büyük faydalar temin etmişler- dir. Almanya ve İtalya başlıca mi- sallerdir.. Bu sayede Almanya, hür batı âlemi içinde, Amerika ve İngil- tereden hemen sonra, sanayi ıstıhsalı bakımından uçunculuk mevkiine e- rişmiştir. Almanya bugün dış ticaret Vaziyeti itibariyle de gayet iyi bir durumdadır. Bazı memleketlere ya- tırımda bulunabilecek hale bile gel- miştir 1946 yılından bu tarafa dış tica- retimizde, miktarları yıldan yıla bü- yük degışıklıkler gösteren, — açıklar kaydedilmeğe başlamıştır. Bu aleyhi- mize meydana gelen farklar 1947, 1948, 1949 seneleri için sırası ile 60, 216 ve 120 milyon liradır. 1947 ye nazaran sonraki iki yılın açıkları 95 360 ve 2 200 kabarmıştır. 1950 yılında dış ticaret açıgımızın birden 1947 seviyesine (62,3 milyon lira) düştüğünü goruyoruz Bu yıl da dış ticaret açıklarının mütemadi surette kabaracakları bir devrenin başlangıcım teşkil etmektedir. Bu yıl ni zamanda iş başındaki eski par- tının yerine yenisinin geldiği yıldır. Ve İktisadi politikada ve dolayısiyle dış .ticaret politikasında - bir politi- ka mevcut olduğu söylenebilirse - ye- ni bir anlayışın geldiği yıldır. 1950 den Yeni — partinin ikinci hükümet yılın- dan itibaren dış ticaret açıkları şimdiye kadar görülmemiş miktar- larda artmaya başladı. 1950 yılının 62,3 milyonuna karşılık 1951 yılında açık 246.5 milyon liraya yükselmiş- tir. Bu bir evvelki seneye nazaran hemen hemen 2 400 e yakın bir art- ma demektir. Bir sonraki yıl bunun ek iki mıslınden bile fazladır: 540.7 mil- Sıtkı Yırcalı Rakkamlara rağmen... yon lira; 1950 ye nazaran B 900 e yaklaşan bir kabarma. Bu söyledik- lerimizi aşağıdaki tablodan daha ko- laylıkla takip etmek mümkündür: Dış ticaret açığı Yıllar İthalât — İhracat 1950 799.9 737,6 — 62,3 1951 — 1.125,8 8744 — — 246,5 1952 1.556,8 1.016,1 — 540,7 1953 1.491,0 1.109,0 — 382,0 1954 1.339,4 937,8 — 401,6 (Tabloda verilen rakamlar milyon T.L. olarak okunacaktır) Yukarıki tablodan da görüldüğü gibi, 1951 yılından itibaren gerek ih- racatımızda ve gerekse ithalâtımızda ehemmiyetli miktarlarda — artmalar başlar. Ertesi yıl - 1952 - ithalâtımız şimdiye kadar kaydedilen en yüksek miktara ulaşır. Hemen hatırlatalım ki bu yıl ayni zamanda dış ticarette liberasyondan vaz geçildiği ve dış ti- caret sahasında sıkıntılarımızın, bancı şikâyetlerinin başladığı yıldır. Bu yıllar zarfına İhracatımızda ehemmiyetli artmalar olmakla bera- ber, bunlar hiç bir zaman ithalâttaki artışla paralel gidememiş ve açıkların küçülmesine o derece milessir olama- mışlardır. 1952 den itibaren hem İh- racatta hem de ithalâtta azalma baş- lamaktadır. Fakat yine de aradaki fark çok yüksek rakamlarla temsil olunmakta devam etmektedir. İhra- catımız bilhassa 1952 ve 1953 yılla- rında en yüksek haddine yükselmiş- tir. Bu durum doğrudan doğruya iyi giden hava şartları ve dolayısıyle müsait bir istihsal neticesi olarak meydana gelmiştir. Nitekim daha sonra hava şartlarının müsaadesizli- ğ i yüzünden ihracatımız birden bire ehemmiyetli miktarda azalmıştır. 22 Eylül 1952 de liberasyonun tatili ü- zerine ertesi yılki açık 160 milyon lira azalarak 382 milyona düşmüşse de 1954 de yine bir miktar artarak 401 milyona yükselmiştir. Son durum İthalât, ihracat ve bunlar arasında- i açık en son olarak ne vaziyette- dir? 1955 yıhnın ılk yarısına (Ocak- Haziran 1955) ait bu mevzularla il- gili rakamlar lstatıstık Genel Mü- dürlüğü tarafından neşredilmiş bulu- nuyor. İçinde bulunduğumuz yılın ilk altı ayındaki ithalâtımız 739 milyon, ihracatımız ise 454 ilyon liradır. Bu yıl bir taraftan ithalâtımızda ge- çen seneye nazaran bir artma olur' ken bir taraftan da yine geçen se- neye nazaran ihracatımızda azalma görülmektedir. İthalâttaki artma 22, ihracattaki azalma 30 milyon liradır. Bu ceman geçen senenin ayni devre- sine nazaran 52 milyon liralık bir dış ticaret açığı fazlalığı meydana gel- diğini gösterir. Nitekim geçen yılın ilk altı ayındaki açık (717 — 454 — 263) milyon 1iradır. Bu, bu yılki (739 — 424 — 315) mılyon liradan 52 milyon lira daha azdır. Görülüyor ki ilk yarısını arkada bıraktığımız yılın bu devresinde dış ticaret açığı 315 mil yon liradır. Bu, geçen yıllardan tak- riben B 20 gibi mühim bir fazlalık göstermektedir. Yılın ikinci yarısın- da da ithalât ve ihracatımızdaki se- yır ayni tempo ile devam ederse açı- gın geçen yılınkini çok geride bıraka- cağı, 1952 dekine varıp onu bile aşa- bileceği beklenmelidir. Kabul edilen faraziye ile bu netice gayet tabii gö- zükmektedir. Hadiselerin ne tarzda cereyan edeceklerini ancak devre so- nunda tesbit edebileceğiz. Şimdiden bu mevzuda a fazla bir şey söy- lemek mümkün değildir. Nasıl olsun ki bu sahada ve mevzuda da hadise- ler, meselelere yakından vakıf o- AKİS, 13 AĞUSTOS 1955