E ge bolgesınde pek y geriye bırakıldığı gede karışıklık mihveri Fevzı ütfi Karaosmanoğlu olarak gösteriliyordu. Daha doğrusu merkeze öyle aksettiriliyordu. İzmirde iki hizip bulunuyordu. Bunlar orada evvelden beri mevcuttu. İzmir teşkilâtı dalma ikiye bölünmüş- tür. Muhalefet yıllarında Ekrem Hay- ri Üstündağın şahsiyeti nisbi bir bir- lik temin edebiliyordu. Fakat sonra- dan o da ortadan kalkmıştı Hiziple— re "Osman "Rauf Onursal hizbi" adı- Verılebılırdı Şım— di ikincisi, il idare heyetini elinde tu tuyordu. Başkam Burhan Maner ıdı Fakat idare heyetıne karşı dehşetli bir mukavemet varı ukavemeti Osman Kibar ve arkadaşları destek- liyordu. Fakat iki hizip arasındaki mücadele Adnan Menderese bazı kim- seler tarafından kendi şahsına karsı bir muhalefet olarak aksettiriliyor- du. Bir de isim ortaya atılıyordu: Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu. — Fevzi Lütfi Karaosmanoğlunun Egede kuv- vetli olduğunu ve bunun Genel Mer- kezce bilindiğini müdrik olanlar do- ğuracakları suni rekabetten istifade- yi düşünüyorlardı. Böylec kendi postlarını kurtaracaklardı Nıtekım Rauf Onursalı Manisaya parti müfet- tişi tayin ettirmişlerdi. Manisa kong- releri de durdurulmuştu. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu karantina altına a- lınmıştı bildiriliyordu. E- vardı. Hare keEin Adnan beyden selâm O kodam şkilât mensuplarıyla konuşurken lafa "Adn eyin selâmı var”" diye başlıyordu. Bu suretle kendi propa- gandalarına kuvvet verdikleri kanaa- tindeydiler. Hakikaten bazı yerlerde, bilhassa ikinci, üçüncü sınıf kimse- ler nezdinde bu lâfın tesiri gözükü- yor, Adnan Menderesin hiziplerden birini tuttuğu intibaı hasıl oluyordu. Zaten bahis mevzuu kimselerin iste- dikleri de bundan başka bir şey de- ğildi. lşguzarlar Fevzi Lütfi Karaos- manoğlunun hareketleri hakkında Genel Merkeze günü gününe malü- mat vermeyi vazife addediyorlar Ve bunu asla ihmal etmiyorlardı. Kara- osmanoğlu izmire mi geldi? Haydi, telefon! Karaosmanoğlu Bursaya mı gitti? Haydi telefon! Bir vehmin da- -ma ayakta tutulması için adeta hiç bir şey ihmal edilmiyordu. Halbuki bu sırada Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu geniş çiftliğinde, kardeşiyle duştugu ihtilâfa çare aramakla meşgul Karaosmanoğlunun bugünkü gıdı— şin bir çok tarafını tasvip etmediği ve nüfuz ticaretinin alıp yürüdüğü- ne kani olduğu hakikatti. 2 Mayıs- tan sonraki kanunlara da komisyon- larda itiraz etmiş, pek çoğunun al- tına kuvvetli muhalefet şerhleri koy- muştu. Fakat Genel Başkam devir- mek için meselâ Ekrem Hayri ÜUs- tündağ ile, meselâ Osman barla, meselâ Kâzım Taşkentle işbirliği ha- linde oldugunun aslı yı araos- manoğlu, eğer mucadele edecekse bunu Gurupta veya Mecliste yapma- AKİS, 19 MART 1955 nın daha tesirli olacağı kanaatindey- di. Fakat Manisa milletvekilini jurnal etmenin kendilerine müzaheret temin edeceğini düşünenler ona hayali ni- yetler atfediyorlar, bir rakipmiş gibi ortaya çıkarıyorlardı. İzmirli demok- ratların ekseriyeti bu zevatı tutman dığı için bunlar iktidarda kalmak i- çin böyle manevralara baş vurmayı elzem addediyorlardı. Kongrenin arefesinde G enel başkanın İzmir kongresinde bulunmasını her iki taraf da is- tiyordu. Ancak Adnan Menderes mev- cut ihtilâf halledilmedikçe Kongreye gelmiyeceğini bildirmişti. İhtilâf bir ara tamamiyle patlak vermiş ve il i- dare koruluna muhalif belediye baş- kanı ıskat olunma tehlikesine duş— bunun üzerine durumu bizza Genel Başkanlığa bildirmekten baş— ka çare bulamamıştı. Sonradan vazi- yet vehametini kaybetmişti. Beledi- ye başkanı vazifesine dönmüştü. A- ma külün altında ateş, bütün harare- tiyle devam ediyordu. Kongre, Adnan Menderes'in ge- lebilmesi için Sir Anthony Eden'in Ankara'yı ziyaretinin arkasına alın- mış ve 21 Marta bırakılmıştı. İzmir- de faaliyet seon haddini — bulmuştu. 'Hem idare heyetını teşkil edecek liste, hem de Büyük Kongreye gelecek de— legelerin hstesı o kadar mütenevvidi ki şaşırmamak kabil değildi. — Fa- kat listelerde iki kuvvetli hizbin izi belli şekilde gözüküyordu. Halen iş başında olan hizip Genel Merkez nez- dindeki propagandasını "Fevzi Lütfi Karaosmanoğlunu tutabilecek Büyük Kongre delegesi seçtirmemek" tezi üzerine bina etmişti ve başbakanın müzaheretinin o yoldan kazanılabile- ceğini sanıyordu. Buna mukabil asıl tutulan gurup, kimsenin tesir altında kalmamasına çalışıyordu. Zira kuv- vetine güveniyordu. -YURTTA OLUP BİTENLER er kongre tehir olunmazsa İz- mir, pazartesi günü "cümbüşlü" bir gün yaşıyacaktır. İnönü konuşuyor T oplanan büyük kalabalık, vagonu- nun penceresinden kendilerini şap- kasını çıkararak selâmlıyan İsmet İ- nönüyü uğurlamak için istasyona dolmuştu. İnönü il kongresinde bu- lunmak için Istanbula gidiyordu. Er- tesi gün orada da tezahüratla karşı- lanacaktı. İstanbul teşkilâtı kongrede bulun- masını Genel Başkandan 1srarla is- Kongre perşembe günü top- lanıyordu İnönü, o tarihte Ingıltere Dışişleri bakanının Ankarada bulu- nacağını söyliyerek itizar etmişti. Teşkilât, "perşembe akşamı dönersi- niz" demişti. Ama perşembe akşamı hükümetin, cuma akşamı İngiltere Buyukelçısının daveti nÖnü, bunlardan ikincisine gidip birincisine gitmemeyi - hangi sebeple olursa ol- - doğru bulmamıştı. Şimdi, Eden ziyaretini tehir ettiğine göre kong- reye gidiyordu. Orada konuşacaktı. Ne söyliyecekti? Parti Meclisi, bundan bir hafta kadar evvel bir tebliğ neşretmiş ti. Tebliğdeki fîkır— ler İnönünün de fikirleriydi. Demok- rasi teminatlara dayanmalıydı. Bun— ların temini, Halk Partisinin başlıca muhalefet Vazıfesıydı Bundan dön- menin, dâvayı yarıda bırakmanın im- uşak to nunda olacaktı. Muhalefet iktidara elini uzatıyordu. Ama, rejimi sağlam esaslar uzerıne bina etmek için.. Yoksa, bugünkü durumu olduğu gi- bi kabul etmek için değil.. Bu sözler- le, Halkçı gazetesinin uyuşturucu polıtıkası ile C.H.P. nin resmi poli- tikası arasında bir münasebet bulun- Bir C.H.P. toplantısından görünüş Başbakan'dan İl toplantısına selâm var mı?