lardı. Üstelik Suudi Arabistan zen- gindi ve Amerikanın yardımına ihti- yacı yoktu. Suriyeye gelince o hâlâ Hatayın peşindeydi. Nitekim Selah ve Beyrutta mu- vaffak olamadı ama Şa aşarı kazandı. Üç devlet aralarında bir pakt yapıyorlardı. Türk - Irak paktı- nın Batı blokuna dahil olmasına mu- kabil Suriye - Mısır - Suudi Arabis- tan pakta blokların ortasında kalacak e Arap birliğinin eski zararlı cam- bazlıgına devam edecekti Diğer iki Arap devleti, Libya ve Yemen ise mütereddittiler. Mısır, komşusu Libya üzerinde tazyik yapı- yordu. Yemen Suudi Arabistana pek yakındı Böylece OrtaDoğu iki ayrı pakta bölünmek tehlikesi arzetmeye başlamıştı. Amerika bu durumu ön- lemek için en kuvvetli diplomat ve Orta Şark mütehassıslarından Henry Byroade'u Kahireye Büyük elçi ta- yin etti. Amerikanın yumuşak sözleri M r. Henry Byroade Kahirede Mı- sır liderlerini tatlılıkla yola getir- meye çalışıyordu. Cemal Abdülnasıra Amerikanın Türk - Irak andlaşması- nı tasvip ettigını bildirmekle beraber Washington'un bazı milletleri iste- medikleri paktlara zorla sokup bun- dan fayda bekliyecek kadar saf ol- madığını da söylemişti. Mısırın men- faati, Orta Doğuda batıya dost, batı- dan yardım gören bir savunma siste- mine dahil olmaktaydı. Liderlik sev- dasından vaz geçmeliydi. Batıya kar- sı şantajları da kazanç sağlıyamazdı. Halbuki Am kendisine yardım elini uzatmaya hazırdı. Bunun için gereklı fedakârlıktan kaçınmıyacak- tı. Mr. Henry Byroade ilk basın top- lantısında söyle ; “— Türk - Irak andlaşması Or- ta Doğunun müdafası için kafi yeter- likte değildir. Bütün bölge karşılıklı savunma yolunda işbirliğinde bulun- malıdır Türkiyenin sert ihtarı B una mukabil bizim radyolarımız Mısır hakkında çok sert bir li- san kullanıyor ve Kahiredeki lider- lere şiddetle hücum ediyordu. Bun- lar bir takım yalan ve dolanlarla ko- ca bir bölgenin emniyetini tehlikeye sokuyorlardı. Hele Suriye üzerinde yaptıkları baskıyı mazur görmeğe İmkân yoktu. Suriye ile koca bir hu- dudumuz vardı ve o memleketin dış polıtıkası bizi şıddetle alâkadar eder- di. Evvelâ başvekil konuştu. Adnan Menderes Suriyeli liderlerden akılla- rını başlarına almalarını istiyordu. Bu, bir ihtar kadar tehdit havası da taşıyordu. Zira başvekil aradaki hu- duttan da bahsetmişti. Beyanat bü- tün dünyada derin akisler uyandırdı. Hakikaten cenup hududumuz, biz- zat Suriye tarafından — desteklenen, hattâ — teşkilâtlandırılan kaçakçılar yüzünden açık bir manzara arzedi- yordu ve orada "vahim hadiseler" ce- AKİS, 19 MART 1955 Prenses Dina Ürdüne gelin gidiyor reyan edebilirdi. Bu hadiselerden en fazla zarar görecek olanın bizzat Suriye olacağından şüpne yoktu. Ka- çakçıların takibi için Türkiye hükü- meti sert tedbirler aldığı - takdirde Suriye askerleriyle çarpışmalar bi- le vukua gelebilirdi. Zira komşumuz, kaçakçılık üzerine hakiki bir endüst- ri kurmuştu. Suriye derhal yumuşadı ve Tür- kiyeye dostluk mesajları göndermeğe başladı. Fakat Mısırla 1şb1rlıgınden vazgeçmiş değildi. ü riy: nin gerçekleşmesmden ve boylece kendi istiklâlini kaybetmekten kor- kuyordu. Fakat Mısır ile olan paktı- nın Türkiyeye müteveccih bulunma- dığını temine çalıştı. Halbuki Orta Doğunun güvenliğini sarsacak her hareket Türkiyeye müteveccih sayı- labilirdi. Fransanın durumu B u sırada "Fransanın resmi — sesi yükseldi. AKİS daha iki sayı ev- vel Fransanın Türk - Irak paktına i- tiraza hazırlandığım Türk matbua- tında ilk defa olarak haber vermişti. Hakikaten geçen hafta içinde Paris hükümeti resmi bir sözcüsü vasıta- siyle Türk - Irak paktı karşısında endişe duyduğunu ılan etti. Sözcüye göre bu pakt Orta Doğuyu ikiye ayır- mıştı ve güvenliği temin edemiyordu. Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan'ın ayrılmaları son derece zararlı ve teh- likeliydi. Sözcü bu beyanatı yapar- ken Fransanın Londra ve Washing- tondaki büyük elçileri de oradaki hü- kümetlerin dikkat nazarını çekiyor- .Fakat Fransanın derdi, Orta do- . DÜNYADA OLUP BİTENLER ğu milletlerinin ikiye bölünmesinden ziyade bu bölgeyle ilgili projelerden sonra istiklâllerini aldıklarından be- ri Fransanın Orta u ile fazla bir alâkası kalmamıştı. Fransızlar da bunu pek âlâ anlıyorlar, fakat hâlâ bir rol oynamak sevdasında bulun- duklarından aradaki "kültürel bağ" lardan bahsediyorlardı. — Şurası bir hakikattir ki Fransa, kendisini Suri- ye ve Lübnanın hamisi saymakta de- vam ediyordu. 1950 senesinde Amerika - İngilte- re - Fransa ve Türkiye Orta Doğuda bir sistem kurulması için müştereken harekete geçmişler, fakat o teşeb- büs ortada Süveyş meselesi bulundu- ğundan gene Mısırın gayretiyle ne- tice vermemişti. Şimdi batılılar Tür- kiye vasıtasiyle ikinci bir harekete girişmişlerdi. Fakat bu sefer Fransa dışarıda bırakılmıştı. İşte Paris hü- kümetinin asıl derdi buydu ve bu, kendisini hâlâ hakiki mânasiyle bir Büyük Devlet sayma hülyasından ile- ri geliyordu. Fransa, dünya politika- sında Büyük Devlet Tolü oynama ka- ini tamamiyle kaybetmiş bu- lunduğunu kabule yanaşmıyordu ve bu gibi prestij meselelerinde son de- rece hassas davranıyordu. Hele Türk - Irak paktının Orta Doğudaki ezeli rakibi İngiltere tarafından des- teklenmesi ,hatta bundan faydalanıl- ması Fransayı kızdırmaya ve pakt âleyhınde cephe aldırtmaya yetiyor- Halbuki Fransa ile Mısır, Kuzey Afrika meseleleri yüzünden âdeta kanlı bıçaklı idiler. Mısır, Kuzey Af- rikadaki müslümanları Fransa aley- hinde kışkırtan 1 numaralı devletti. Kahire hükümeti kendisini onların da hamisi addediyordu ve onlara her tür- lü yardimi yapıyordu. Mısırın elinde- ki "Arap sesi" radyosu Kuzey Afri- ka yerlilerini fransızları kesmeye da- vet ediyordu. Bu yüzden iki hükümet arasında son derece sert notalar teati edilmişti. Hatta bir ara münasebetle- rin kesilmesi bile düşünülmüştü. Hal- buki şimdi ihtiras ve küçük hısler ikı memleket liderlerini Türk - tının aleyhinde bırleştırıyordu. Yeni perdenin arefesinde İ kinci perde böylece sona eriyordu. Orta Doğu memleketleri ikiye ay- rılmışlardı. Bir kısmi Türkiyenin et- rafında toplanıyordu ve bu bloku A- merika hükümeti büyük bir kudretle destekliyor, İngiltere de müzahir davranıyordu. Diğer bir kısmı ise Mı- sırla beraber maceraperest politika- larına devam ediyorlardı. Amerika, türlü vaadlerle onları yola getirmeye uğraşıyordu, fakat bundan nasıl bir netice alacağı meçhuldü. Gaye, Mısırı da sisteme dahil etmekti, ancak Ka- hirenin inadı yenilmemişti. bir yandan Rusya, öteden Fransa ayrı sebeplerden dolayı Paktı balta- lamaya çalışıyorlardı. 17