bura ediverirdi ama, herkesin bildi- ği o tarihlerde Almanyadakı rejimin adı Demokrasi değil, Diktatorya idi. Bizim, o yola sapmak için hususi bir arzumuz yoktur. Her sanatkâr, hususi durumu ne olursa olsun, kabiliyetleri ne kadar parlak bulunursa bolunsun radyoda cari usullere riayetle — mükelleftir. Yarın Doktor Mükerrem Sarol'u hoşuna gitmeyen şahıslarla alay e- den başka bir monolog "Doktor”" un hoşuna gitti diye yayınlanacak mı? Yarın Doktor Mükerrem Sarol'un ho- şuna giden şahısları göklere çıkaran konuşmalar "Doktor" hoşlandı diye yayınlanacak mı? Bunun sonu gelir mi? Bizim de radyomuzda iyi kötü bir program dairesi vardır. Her önü- ne gelen, ilk yakaladığı mikrofonu eline alıp dinleyiciye istediğini anla- tamaz. O usulü mamak lâzımdır. "Doktor" un yapacağı iş, kendisine koltuğunun altında bandı, müracaat eden sanatkârı haşlayıp yerine gön- dermek, fakat eserini tasvip ediyor- sa o türlü programların hazırlanma- sını alâkalı merciler vasıtasiyle is- temekti. Mükerrem Sarol, iyi bir hareket yapmamıştır. Hem, bir monologla bir radyonun demokratık radyo oluvereceğine alâ- kalılar 1nand1rsalar inandırsalar Prof. Nihad Erimi ' inandırabilirler. Bunun için üstada müracaat etsin- ler. Kendisine yeni sevinme vesilesi vereceklerdir. Ama seçim zamanla- rında dahi muhalefete söz hakkı ta- nımayan bir radyo - iktidar bakanla- rının konuşmalarına cevaz verirken - hangi monologu okutursa okutsun, sadece komik olur; demokratik ol- Biraz mühim işlerle uğraşalım! s P O R Galatasaraya gol! Turgay baka kaldı Futbol Büyük Maç'ın kulisi H aftalar var ki gazetelere bir göz atan İstanbullu spor severler 150 ncı defa karşılaşacak olan iki ezeli rakip — Fenerbahçe - Galatasaray'a ait yeni bir ıddıa ve hattâ yeni bir itham ile karşılaşmamış olsunlar. Bu müddet içersinde neler söylenme- di, neler yasılmadı ki... Bütün bun- lar zaten ağzına kadar dolmuş olan bardağı taşırtmaya kâfi gelen bir damla oldu. Pazar günü sabahın er- ken saatlerinde yola dökülen Mithat- paşa stadının bahtsız yolcuları soğuk havada en azından beş, altı saat tri- bünlerde i k mecburiyetinde kaldılar. Trıbunler tıklım tıklım do- lu idi. İspanya milli maçından sonra 26.305 kişi ile yeni bir seyirci rekoru tesis edilmişti. Vakıa bu rakam bilet alanları gösteriyordu. Bir de bunun yanında bedavacılar vardı. Hele "L" tribününe bu bedavacı gurubu çok daha fazla itibar etmişti. Kapalı tri- bünün sağ tarafında Galatasaray fla- maları göze çarpmakta idi. Sol taraf ise ilk bakışta insana Kırkpınar yağ- lı güreşlerini hatırlatıyordu. Davul, Zurna ve Sarı-Lâcivertli flamalar.. İngiliz hakem W. E. Dellov ıda— resinde oynanan maçın ilk devresi 0-0 beraberlikle bitti. Fenerbahçeli çocuklar Osman Kavrakoğlunun sert nutkundan olacak, gayet canlı ve ıs— tekli bir oyun oynuyor_lardı Hücu insiyatifi onlarda idi İkinci devrenin hemen birinci dakikasında Lefterın ayağından bir gol kazanan Sarı - La- civertliler büsbütün şahlandılar Trı- bünlerdeki tezahürat son haddin bulmuştu. Kapalı tribündeki 10. 000 kişilik gurup davulun hareketine uya- rak dalgalanıyordu. Bir ara gürül- tüden ve "Fenerbahçe, çok yaşa" di- ye tempolu bağırmadan adeta hake- min düdüğü duyulmaz olmuştu. Bu hal ikinci golün yapıldığı 41 inci da- kikada bir kat daha arttı. Artık tri- bünlerde meşaleler yanıyor, — sayısı binleri aşan Fenerbahçe taraftan ka- zanılan zaferi tesit ediyordu. Bu kri- tik maç böylece 2-0 bitmişti. Zihin- lerde takılan istihfamlar sahada ce- vaplanmış oluyordu, iş burada kal- malıydı. Fakat hiç de öyle olmadı. Müessif hadiseler Bir taraftan stadın dahili hopar- lörü düdüklü sambayı çalıyordu. Buna mukabil 1500 kişilik bir gurup stadın önünde davul zurna ile göbek atıyordu. Doğrusu samba ile davul- zurna arasında bir münasebet kur- mak çok güçtü. İşte bu gurup Tak- sim'in yolunu tuttu. Galatasaray ku- lübü camlarını taşladı ve bir kaç ki- şinin yaralanmasına sebebiyet verdi. B vvel Mithatpaşa stadının trıbunlerınde Galatasarayı alkışlayan bır genç bir kipti tarafından öldürül- Lig maçlarının durumu O n altıncı hafta Fenerbahçenin AKİS, 19 MART 1955 lig maçlarında Galatasaray'a