TİYATRO İstanbul Bir ihbar etrafında G azeteler yazdı; İstanbul'da bir komünist tiyatro kurulmasına teşebbus edilmiş. Bir ajansa atfen ve- rilen haberde, kızılların bir tiyatro kurmak için faaliyete — geçtiklerinin ihbar edildiği ve hadisenin tahkik e- dilmekte olduğu bıldınlıyor ve şu taf- silât veriliyordu: Bir matbaacı ile üç gencin, İstanbulda bir tiyatro kur- mak üzere teşebbüste bulundukları ve bu tiyatro ile komünist propagan- dası yapacakları polise ihbar edılmış Muhbirlerin bildirdiklerine göre, ku- rucuların bir sanat teşekkülü hüvi- yeti vermeye çalıştıkları tiyatro için muazzam —masrafa — hazırlanmaları calibi dıkkatmış' Tiyatronun müteşebbisleri arasın- da iki tanınmış artist, bir ressam ve iki tane de mühendis varmış. Verilen ısımlerın bazıları hakkında evvelce ropagandası — yaptıkları ıddıası ile takıbat açıldığı, birinin pek yakında aynı suçtan tevkif edil- miş olduğu anlaşılmışmış. Müteşeb- bislerin büyük meblâğlarla bu işe gi- rişmeleri gizli ellerin kendilerine yar- dım ettikleri şüphesini kuvvetlendiri- yormuş... ütün bu "mış" veya "muş" lar- dan önce belirtilmesi icabeden bir nokta var: Bu ihbarı yapanlar çok cahilmiş. Tiyatronun, sanatın ne de- mek olduğunu öğrenemedikleri, üs- telık Türkiyede ticaret ve teşebbüs serbestisinin kanunların himayesinde bulunduğunu bilmedikleri de aşikâr. Polise, günde yüzlerce ihbar yapılır. Bunların içinde hakikaten üzerinde durulması icap edenler bulunduğu gi- bi, safsatadan ibaret olanları da çok- tur. "Komünist tiyatro" ne demektir? Üç, beş kişi bir tıyatro kurmaya te- şebbüs ederse, bir an için müteşeb- bislerin hakıkaten komünistlik suçun- dan takibata uğradıklarını, — suçları görülmediğini - aksi halde cezalı bu- lunmaları icabeder - kabul etsek ve gene, aynı şahısların tiyatro kurmak için büyük bir sermaye temın ettik- lerini düşünsek ve kendilerine yar- ım edilmekte olduğunu hissetsek; bunlar ayrı ayrı emniyeti ilgilendiren tahkik mevzuları olmakla beraber, kanunlarımız mııvacehesınde bir ti- yatro kurmaya mani ahval midir? Yeter ki, ayrı ayrı tahkık edilen hu- şualarda bir suç unsuru görülmesin! Bir tiyatro kurulmadan, "müte- şebbisleri şüpheli kimselerdir" rek teşebbüsü boğmak doğru olmaz. Bekliyelim bakalım: tiyatro repertu- varını seçsin, perdesini açsın, eserini göstersin... Eğer temsil edilen eser memleket menfaatlerine aykırı, ko- münist gayeler taşıyorsa, böyle menfurca bir propaganda yapılıyorsa, o zaman işe el koyalım. Aksi hiç yoktan ortalığı velveleye vermek asıl şüphe edilmesi icabeden hareket sayılmalıdır. 28 Bir Cevap 12 Şubat 1955 tarihile çıkan mec- muanızın 81 inci sahifesinde be- nim için kaleme alman yazıya ce- vaptır : bri Esat Sivavuşgil'in 2 Şubat tarihli Yenisabah gazetesin- de çıkan yazısını okuduktan sonra, tıpkı sizin anladığınız gibi, bu yazı ile beni kasteddiğini sezdim; bahse- dilen "Şamar" ın kendi yanakların- da ne kadar isabetli sakladığını gosterecek vesikalara sahip oldu- ğum için cevap vermesini pek arzu ederdim.. İlerde inkâra sapmaması için bir mektup yazıp, bu yazı ile kimi kasdeddiğini açıklamasını ken- disinden rica ettiğim halde, cevap vermek lütfundan kaçındılar.. Eğer tavassut eder de, ondan mektubuma mukabele etmesini temin ederseniz hoşunuza gideceğine emin olduğum “Şamar" la alakalı bir kaç fıkrasını size nakledeceğime söz veririm.. 2 — Rahmetli Hasan efendiyi hayırla yad eder, sanatı karşısında onun için duyduğum hayranlığı her zaman her yerde söylemekten de zevk duyarım.. Eğer onun büyük kabiliyet ve zekasına sahip olsay- dım, onun sanatı tarzında bir istida- da malik bulunsaydım, sağ iken 0- nun yanında, vefatından sonra da onun yolunda gitmekten şeref da- yardım. Dünkü Darülbedayide, bu- günkü Şehir tiyatrosunda Göbeği- mizi çatlatsak onun seviyesine eri- şemiyeceğimizi de müdrik olduğu- muz için, Çizmeden yukarı çıkma teşebbüsüne kalkmayı kâr-ı akıl saymam. 3 — "Tiyatro seyircisi" nin “Sanat eseri" nden anladığım, kırk senelik repertuvarile düşmanlarına her zaman için ispat edecek durum- da olan bir Müessesede yetişmiş Tıyatro, İçinde bulunduğumuz de- yuk sermayeye ihtiyaç gös- teren bir "endüstri" dir. Hakikaten, sahnenin üzerine sanat hakimse, sah- nenin önünde ve arkasında iş adam- ları vardır. Dünyanın her tarafında da bu, böyledir. Şimdi, bir kaç mü- teşebbis büyük sermayeyle işe giri- şiyorlar diye derhal vesveseye kapıl- mak, "paranın membaı nedir?" diye ortaya şüphe atmak, daha eser mey- danda değilken gürültü patırdı ko- parmak yobazlıktan başka bir şey değildir. Küçük sahne de büyük ser- mayeyle kurulmuştur, Ankarada Vasfi Rıza ZOBU benim gibi bir insanın, bunun aksini düşünmesine imkân olmadığını mu- harririnizin de bilmesi lâzım gelir.. Eğer iddia ettikleri gibi, bunun aksi bir mütalâada — bulunduğumu bana hatırlatırlarsa Jlâzım — gelenlerden mahcubiyetle özür dilerim.. 4 — Tiyatro seyircisinin ancak kaba farslarla gıdıklanmak suretiyle celbedilebileceğini, alafranga sanat eserinden bizim seyircinin nasibi olmadığını" iddia ettiğime dair yaz- dığınız. yazının ya bir kasid veya yanlış bir ihbar yüzünden mecmua- nıza geçtiğini zannediyorum.. Bunun da tarafınızdan tahkiki ile, hakikat- se ispatını, değilse tashihini rica ediyorum. 5 — Vazifesine geleli üç seneyi doldurup, dördüncü senesine giren Max Meinecke'nin "Beyaz Güver- cin" isimli eseri için, "Sahneye vaz eylediği ilk alafranga sanat eseri" denilmektedir. Bir insanı kötüle- mek için bundan daha kuvvetli bir iddia olamaz. Üç senedir bu rejisör hep "Hasan efendi" vari çalıştı da, bu sene mi "sanat" 1 öğrendi?. Yok- sa "Sahneye vaz eylediği sanat eser- terinin ilk beğenileni" mi denilmek istendi de hataen sayın rejisör ka- bahatli duruma düşürülmek talih- sizliğine uğradı? Kimseden ne "intikam" almaya, ne de kimsenin ayıbını yüzüne vur- maya hevesliyiz.. uydurulan iftiralarla mütalâa yürü- tülmesi hoşuna gitmiyor işte o kadar. İster basın kanununa uyularak, ister hatır gözeterek bu cevabımın Mecmuanızda neşrini saygılarımla rica ederim efendim. AKİS : Sayın Vasfi Rıza Zobu- nun hatırı hakikaten büyüktür. Devlet Tiyatrosu, Tiyatroları da bü; sermayeyle iş- ler, Muammer Kar tiyatrosuna bir servet yatırmıştır. Zira, artık, ti- yatro kurmanın başka yolu yoktur. Keşke sermaye sahiplerimiz parala- rını "sanat endüstrileri" ne aktarma- ya başlasalar. İstanbulda Şehir yük s: Kimsenin şevkini kurmaya hakkı- mız yo . Her sanat hareketine, anlayıp dinlemeden "kızıl" damgası vurmıyalım ve tabloları pertavsizla incelemekten - orağa, çekice benzer hat var mı diye... J1lütfen vaz geçe- lim. AKİS, 19 MART 1955