Agapokrasi D ivan şaırıne gore, yârin enda- 'servi" diyenler de var- dır, "elif” diyenler de, tabirleri ay- rıdır ama hepsinin maksadı birdir. Demokrasi böyle değildir. On- da herkes aynı tâbiri kullanır da maksatlar başka başkadır. Atina, Isvıçre, Ingıltere demokrasileri; A- merikan, — Fransız demokrasılerı, Demir Perde modelmde halk mokrasileri hep "demokrasi" mar- kasını taşırlar. Milletin içtimai ge- lişmesi ile birlikte şeklini alan yer- Hi demokrasiler ile, yabancı örnek- lerden alınarak az çok benimsen- miş demokrasiler de gene öyledir. Bunların ep e idarenin halk (demos) hakimiyeti (kratos) teme- Hine dayandığı farz ve kabul olunur. Diğer taraftan şu kratos keli- mesi ile yapılmış bir takım tâbirler de vardır ki bunların herbiri, bir bakımdan, yirmi-dört ayar demok- rasi fikrine az çok zıt bir mefhu- ma delâlet eder .Okhlokrasi (ayak takımı hâkimiyeti) - den timokra- si (fazilet sahiplerinin hâkimiyeti) - adar, her , her zevke uy- gun bir Arasi çeşıdı bulabilirsiniz. XVITI. asrın kısa ömürlü fizyokra si (toprak ve tabiat hakımıyetı) doktrinine nazire olmak üzere yirmi yıl kadar önce ortaya atılan tekh- nokrasi (teknik hâkimiyeti) davası arın en yenilerinden biridir. Fakat bütün hakımıyetlerın üs- tünde her yerde, her zaman sessiz sadasız hüküm süren asıl hakiki krası, hiç şüphesiz, bürokrasidir. Ve bütün idare işlerinin beşik ve me- zarı olan bürolar baki kaldıkça bü- rokrasi payidar olacaktır. Devlet demek memleketin ücra köşelerinin birinde, loş bir kalem odasında, ma- sasının başında oturan silik bir me- mur demekdir, sözü pek yabana a- tılamaz sanıyorum n biraz uzayan giriş kıs- mını burada keserek asü maksadı- ma geleyim. Başvekilimizin, geçen ay içinde, bir kaç vesileden istifade ederek, iktidarla muhalefetin bundan sonra- ki münasebetleri lehi nâzım bir esas olmak üzere, pek lâtif bir mehabet- le ilân ettiği siyaset muaşeret düs- turu, politika hayatımızda mesut bir devrenin bağlıyacağını müjdele- mesi bakımından, yaz dı mamakla beraber, hemen hem Gülhane Hattı Hümayunu ile muka ese e- dilebilecek bir değerdedir. — Yalnız bizde değil, her yerde her zaman si- yası münasebetlerde hüküm sürme- si arzuya şayan olan esasları Mil- let Meclisi kürsüsünde konuşan AKİS, 19 MART 1955 İdarenin muhtaç olduğu şey şahsi nufuz değil, esaslı si- yast teşkilâttır. G. Washington başvekilimizin ağzından işittik : Samimi Muhabbet, Karşılıklı Mu- rüvvet, Siyasi Eşitlik. Siyasi münasebetlere yeni bir revnak veren bu güzel düstura, Garp erine göre, hususi bır isim takılmak ıstenırse, zannederim ki, agapokrasiden iyisi bulunamaz. "A gap-" kökü gönülden sevgi ma- nasına geldıgı için agapokrasi "gö- nülden sevgi hâkimiyeti" demek o- lur. Bilmem siz ne dersınız ? Ben şu kadarını söyliyeyim ki bu kelimeyi sadece bu yazım için icat ettim. Bir daha kullanacağımı sanmıyorum. Agapokrasinin cidden güzel bir siyaset üslüba olduğa muhakkak- tır. Yalnız dıger krasıler gibi bunun mi-dört r demokrasi çer- çevesine tam bır mutabakla otur- ması mümkün olacak mı suali üze- rinde durulabilir. Samimi ab- bet, gonulden sevgi hâkimiyetini, siyasi eşitliği kim istemez? Fakat bunun kaynağı nerede? Millet Mec- lisinde muazzam Ur D. P. ekseriye- tine dayanarak iktidarı elinde tu- tan, aynı zamanda o partinin genel başkanı olan Başvekilin kalbinde. Başvekil Adnan Menderesin her sö- zünde, her işinde oldugu gıbı polı- tikada muhabbet mürüvve vasında da samimi oldugundan şup- he etmeğe kimsenin hakkı yoktur. Buna mukabil o samimiyetin bu da- vayı destekleyerek diğer tezahürle- rini de kendisinden beklemeğe her- kesin bol bol hakkı vardır. Meselâ, ne kadar kuvvetle ifade edilirse e- dilsin, şimdilik şahsi bir siyaset gi- bi görünen yenı politikanın devamlı sabit bir müessese halini alabilmesi için esaslı kanuni müeyyidelere bağ- lanması Başvekilimizden pek haklı olarak beklenebilir. İktidarın vazifesi fill ve icra, muhalefetin vazifesi murakabadır. Bu vazifelerin lâyıkiyle yapılabil- mesi için her iki tarafda hüsnü-ni- yet, dürüstlük, anlayış ve insaf bu- İunması lazımdır Devletin bütün kuvvetlerini elinde tutan iktidar ta- rafı ile murakaba tarafı arasında, birinci taraf lehine, bir müsavatsız- lık vardır. Bu müsavatsızlık ancak er bakımdan teminatlı geniş Ur tenkit hürriyeti ile, bir dereceye kadar, izale edilebilir. Halbuki De- mokrat Parti iktidarı, selefinden devraldığı antidemokratik kanun ve hükümlere 1954 seçimlerinden YURTTA OLUP BİTENLER Avni BAŞMAN sonra ilâve ettiği yeni hükümlerle zaten mevcut olan müsavatsızlığı bir kat daha arttırmıştır. Bu şart- lar altında her şey iktidarın başın- da bulunan zatın hüsnü-niyetine bağlı kalmaktadır. Hassaten basın- da tenkit hürriyeti 'şiddetli ceza müeyyideleri ile pek ziyade daral- tılmıştır. Geçen yıllarda, bir ara, bir yanda iktidarı müdafaa görünü- şü altında her tarafa saldıran şan- tajcılar, iftiracılar, namus ve şeref düşmanları ile, diğer yanda muha- lefet namı altında derece derece ay- nı marifetleri yapan mütecaviz şa- matacılar memleket basını için bir yüz karası olmuşlardı. Hürriyetin başına belâ olan böyleleri için ne kadar şiddetli ceza — müeyyideleri konulsa az olar. Fakat bu müeyyi- deler asıl mevzularından aşıp da hüsnü-niyetle yapılacak dürüst ten- kitlere de şamil olacak bir mahiyet alınca memleketin siyasi hayatı durgunluğa uğrar. uzun müddet devam ederse nihayet bir tarafta istediği gibi hareket serbes- tisine malik bir hükümet, diğer ta- rafta onun karşısında “korku - ile rica arasında" Ur duruma düşmüş bir basın ve muhalefetten başka bir şey kalmaz, yanı l'ıılen tek parti, tek şef rejimine ka dar samimi olarsa olsun, Uç bir muhabbet, hiç bir mürüvvet, şahsi kaldığı müddetçe, böyle bir akıbeti önliyemez. Memlekette demokrat iktidarla başlayan şimdiye kadar mıslı gö- rülmemiş derecede büyük bir kal- kınma faaliyeti var; programlı mı, programsız mı münakaşası devam ededursun, bu faaliyetin güzel ne- ticelerini bir kaç sene ıçınde se- vinçle ve iftiharla göreceğimiz mu- hakkaktır. Gönül öyle istiyor ki bu maddi kalkınma faaliyetine muvazi olarak politikada, idarede, fikirde ve sanatta dört cepheli bir manevi kalkınma hareketi başlasın da memleket hakiki demokrasi hayatı- nın, başta hakiki ve samim f'ıkır hürriyeti olmak üzere, bütün metlerinden bol bol istifade etsın Başvekilimizin cemal sıfatı ile kemali ile tecelli eylediği bu gün- lerin ruhlara ferah veren havası içinde, ondan, kendi açtıgı yeni mu- habbet ve mürüvvet çığrının, hem arabalılar, hem yayalar için emni- yetli bir trafik nizamı içinde, he- pimizi büyük ve güzel bir hürriyet meydanına kavuşturacak surette genişletilmesini beklemek herkesin hakkı ve Demokrat Parti Genel Başkam sıfatı ile de, kendisinin başlıca vazifesidir 11