RADYO Ankara Radyosu Mesele vardı, Ankara Garip bir kapanış O gece, etrafını alan gazetecilere Doktor Mükerrem Sarol şunları soyled Mesele kapanmıştır,." oktor", gazetecilerle bir kok- teylde - kendi kokteylinde - konuşu- yordu. Kokteyl memleketimizi ziya- ret eden Amerikalı gazeteciler şere- fine verilmişti. Bakan, Daldandala programındaki aday nutkundan söz . Mesele kapanmıştır derken, bu aday nutkunun hakikaten bir "mesele" oldugunu kabul etmış, fa- kat sonradan "kapanmasına" çalışıl- dığını belirtmişti. Bu iki kelımelık cümle, bakanın, "kendi servisi" nden dogan hâdisenin bir hata olduğunu kabul ettiğini gösteriyordu. Hakikaten Sarol, — İstanbul'dan Ankara'ya döner dönmez bu mesele ile meşgul olmuştu. Geçen hafta, Daldandala programındaki meşhur nutkun akisleri o kadar geniş olmuş- tu ki, radyoevinde büyük bir telâş başgostermış, hattâ İstanbul'a tele- fonlar açılmış, "Doktor" un fikri a- lınmıştı. "Doktor" bu telefonlara ne cevap vermişti, nasıl hareket edilme- sini istemişti, bilinmiyor. Yalnız bi- linen tek şey, hadise ile alâkalı Er- doğan Çaplı'nın ertesi günü daha ra- hat ve daha sakin geçirdiğidir. Fakat "Doktor" İstanbul'da boş durmamıştı. Ankara ile temaslarda bulunmuştu, hattâ özel kalem mü- dürü — vasıtasiyle Tadyoya bir emir bile vermış, Daldandala programın- dan "sözlü kısımlar” m çıkarılmasını istemişti. Bu haber gazetelere inti- kal etmişti. Bu sırada, yapılan "ih- nkara savcılığı da tetkikata başlamıştı. Başsavcı Hay- AKİS, 19 MART 1955 kapandı ri Mumcu gazetecilere verdiği beya- natta, Daldandala programının bu kısmının "tetkik edildiğini" — söyle- mişti. Programın bu kısmının bulun- duğu bandın bir sureti Ankara Sav- cılığına verilmişti. Hattâ Ankara Savcısı ikinci gün, beyanatına bazı yenı kısımla a İ- lâve etmişti. Bu nut . nin manevi şahsiyeti ile 1st1hza mı, yok- sa ona bir hakaret rai" olduğunu he- nüz tespit edemediklerini bıldırmış— ti. Osman Şevki Çiçekdağ'ın da ba- zı — milletvekillerinin şikâyetlerini dinlediği bir vakıa idi. Çiçekdağ, pek memnundu İşte, Ankarada hâdiseler bu yön- den gelişirken, İstanbulda da bakan, Daldandala programından sözlü kı- sımların çıkarılmasını istiyordu. De- mek ki, milletvekillerini sinirlendire- cek bir hâdise mevcuttu, demek ki oktor" bunu anlamıştı, bu hale göre mesele büyüyor. "Doktor" da hâdisenin büyümesinden ve gurup önüne gelmesinden çekiniyordu. Bu sırada Erdoğan Çaplı kendi progra- mından sözlü kısımların çıkarılma- sına itiraz ediyor, Naci Serez'in "Musiki ve medi" saatinden de sözlü kısımların çıkarılmasını, aksi takdirde' böyle bir kararı tanımıya- cağını bildiriyordu. "Doktor" Anka- rava dönmeden. Radyoevi içinde ha- dise gün ve gün genişliyordu. Erdo- ğan Canlı, kendisine hatalı olduğu yolunda yapılan ikaz ve tenkidleri şu —şekilde cevanlandırmıştı: — Mükerrem Sarol'un emri ile bu işi yaptım". Bu konuşmalar, hâdisenin büyü- me 1stıdad1n1 alevlendiriyordu. bu sırada birden rüzgârın 1st1kametı değişti.. Kimsenin mana ve mahiyetini anlamadığı bir açık- lama gazetelerın bırıncı sutunların— da yer aldı. "Doktor" Ankara'ya dön- müştü, Adalet Bakam Osman Şevki Çiçekdağ bir açıklama ile ne kendi- sine milletvekillerinin müracaat et- tiğini, ne de Ankara Savcılığının bir tetkık safhasında oldugunu bildirdi.. Doktor", Başbakanın, meselenin kapatılması hususunda tasvıbını al- mıştı. Birden fiiliyatı da değiştirdi. Bir kaç gün önce Daldandala'dan sözlü kısımların çıkarılmasını iste- mişti. Bir kaç gün sonra bir gazete- ye verdiği beyanatta "daha bu türlü programların, konuşmaların arttırıl- ması yoluna gidileceği" ni ifade ve ilân e D tor”, Osman Şevki Çiçek- dağ'm boyle bir açıklama yapmasını temin etmişti; halbuki Adalet Bakan- lığı, konuşmanın bir kopyası üzerin- de hassasiyetle tetkıklerde bulunu- yordu; bu r vakıa idi. Başba- kanın mudahalesı, D.P. gurubu önüne böyle bir mesele ile — gelinmemesini arzu etmesi, "Doktor" un durumunu kurtarmıştı, da Şevki Çi- çekdağ'dan boyle bir açıklama almış, bir beyanat ile "halkı neşelere gark etmek için" çalıştıklarını ilân edi- vermişti. Meselenin, bazı "fazla hassas" milletvekilleri tarafından ziyadesiyle izam edildiğinde ve monologun haki- katen pek hoşa gittiğinde kimsenin şüphesi yoktu. Şakaya tahammül, medeni insanlar için vazifelerin ba- şında gelir. Eğer bir mizahçı, millet- vekilleriyle değil, milletvekili aday- lariyle bu kadar dahi şaka edemez- se, onlara takılamazsa rejimimiz a- bus bir çehreye bürünür. Zaten ba- sın kanunu, eksik olmasın, memle- ketten siyasi karikatürü kaldırmak üzeredir. Bari, monologculara müsa- ade verilse.. Latifeye müsamaha mokrasilerin belli başlı karakterle- rinden biridir. Ama bizim radyo... M esele bu tarafından değil, tarafından mühimdi. Bir haftanın bir gününün bir başka rejim, diğer gün ve saatler başka rejim — tatbik ederse Devlet radyosu, şahsi çiftlikten farklı ol- maz. Eğer her program sahibi rad- yonun mesul makamlarını hiçe sa- yıp, lüzumlu kontrol ve murakabe- den geçmeden bandım koltuğunun altına sıkıştırın alâkalı ahbap baka- na koşar ve onun müsaadesini alınca gene hiç kimseye haber dahi verme- den bunu yayınlarsa Devlet radyo- suna o bakanın ismini verip, mesela "Münevver bey radyosu" veya "Muh- terem bey radyosu" demek icap e- der. Bakanlar, bütün demokrasiler- de sıyası şahsıyetlerdır Daldandala işlerle uğraşmazlar. mevkilerin daha başka işleri vardır. Yahut ol- mak lâzımdır. Gerçi Mazi Almanya- sında Goebels sadece Devlet radyo- u değil, tiyatroyu ve operayı da 1stedıgı gibi idare eder. İstediğine im kanlar verir, sanatkârları hima- ye" eder. bir tek emirle bütün prog- ramlan meselâ bir gözdesi için ala- 31 başka T radyo, saatinde