YURTTA OLUP BİTENLER idi. —İçerdeki tahrikler ise, hiç şüphe yok, makalelere mevzu olan bazı hâdi- selerin Muhalefet tarafından şikâyet mevzuu yapılması ve Halk Partisi teb- liğinin bunları ihtiva etmesi idi. ahis mevzuu makale aynı radyonun haberler bülteninde okundu. Zafer müteakiben, 2 Mayıstan bu yana girişilen hareketleri begenmeyen yabancı çevreleri teker teker ithama başladı. Amerikalılar, Sıyonıst]erın tesiri altında kalmışlardı gün yorlardı; Ahmed Emin Yalman ile görüşmüştü.- Unutulan — noktalar Bu arada, sınırlerıne mağlüp olan sa daha fazla kızmış görünmek, frenk- lerin tâbirile kraldan ziyade kral taraf- olmak klasik dalkavukluğun başlı- ca prensibidir. Hâdiseler daha realıst bır gozle tet- kik olunduğunda Sanayileşmemiz, 2 Mayıstan bu ya- na başlamamıştı. Biz, Demokrat Partinin memlekete esas itibarile faydalı oldu- ğunda şüphe edilmeyen handelerimize çoktan gırışmıştık Buna mukabil, bu- diğer tedbirler mevcut olduğu bildirilen düşmanlarımıza vesile vermişti. üş- manlarımızı bir tarafa bırakalım. Ama, basın hürriyetinin — zedel ndiği, hâkim teminatının zedelendiği, serbest se muhalefete karşı takındığı tavır dolayı- sile demokrasinin zedele dgı ne Siyo- nizm ile, ne komünizm ile, idüğü belırsızlıkle» itham olunabılecek bızım çevrelerimiz — tarafından bildiril- midir ve bunların ciddi surette inkârına imkân mı vardır? Hatta De- mokrat Partinin kendi içinden pek çok -dâvaya sadakatlerınden şüphe e de ŞiE res'ten, tutulan politik; anın bir den da- ha gözden geçirilmesini istemekte degı] midirler? Daha düne kadar kabinede bulunan meselâ Fethi Çelikbaş, bugün kabineye dahil olan meselâ Samed Ağa- ğlu 2 Mayıstan bu yana alman bir ta- kım tedbirlerin antidemokratik vasıflan üzerinde durmamışlar mıdır? Hatta bunları tasvip etmediklerini açık, kapalı beyan etmemişler inidir? O halde? O halde şikâyetleri biç kale alma- mak, başı kuma sokmak manasına gel- mez mi? Dışarda «yeminli düşmanları- mız» m bulunması bizi demokrasi yo- 9 lunda geriye değil, ileriye götürmeliy- di. Zira kendi aramızdaki dırıltıları yok edersek daha kuvvetli oluruz. O düş- manlarımızla daha ıyı mucadele ederiz. ç ihtilâl mi çıktı, yoksa Türkiye battı mı" Olsa olsa iktidarın işi zorlaştı -bunu biz tasvip etmıyoruz—. itekim millet de tasvip etmedi reyini esirgedi. Ama bu, muhalefetın nıhayet hakkıydı. Hal- bukı iktidar şikâyet mevzuu olunca, gö- rüyorsunuz ne hale geliyoruz... Çıkar - yol E n ziyade üzüntü mevzuu, eğer ikti- dardakiler dedikleri gibi demokra- siye hakikaten —azimli iseler çıkar bir yolun mevcut bulunması, fakat bu yo- lun tutulmamasıdır. Tamir edilmeyecek biç bir şey yoktur. Bizim muhtaç oldu- ğumuz şey, ne partilerarası münasebet- lerin pembe renk alması, ne şunun veya bunun yumuşaması, karşı tarafın fikir- Hangen'in yazısı Tenekeci değil ya... lerini benimsemesidir. Bizim muhtaç ol- duğumuz şey demokrasimizi alaturka- lıktan kurtarıp batılı manasile teminata bağlamaktır. Bir defa teminat geldi mi, ondan sonra hakikaten «müsademei ef- kârdan harikayı hakikat çıkar». Demok- rasi, fikirler arasmd müsademe reji- midir. Ama sademenin taraflar için İ eş şartlar altında cereyan ettiği rejim.. oksa iktidardakiler bu musademede yardımlarına devletı çağırırlarsa, o de- mokrasi olm. Partiler arasında teminatların ta- hakkuku için yakınlaşma ve işbirliği gerçekleştıgı an i dir ama kusura bakılmas komünisti de, ne idüğü belirsizi de bu millete vız gelir.. Şimdi bu mıllet ilk adımı atacak olanı beklemektedir. Basın İspat hakkına doğru B ir kanunun aksak tarafı nihayet an- laşılmış bulunuyor. Bu kanun, basın kanunu; bu aksaklık ispat hakkının nınmamasıdır. Önümüzdeki haftalar için- de Türkiye Büyük Millet Meclisine ba- his mevzuu hakkın tanınması yolunda bir teklif yapılacaktır. Teklif halen, İs- tanbulda hazırlanmaktadır ve üzerinde dikkatle çalışılmaktadır. Tasarıyı Demok- rat Partili mebuslar getireceklerdir. Bunların arasında Prof. Fethi Çelikbaş da vardır. Bu bakımdan, belki hüküme- tin de muvafakatile basın hürriyetinin hele bu kanun çerçevesinde tek yolu olan isbat hakkı kanuna ithal olunacak- Basın kanununun hazırlanış tana dikkate şayandır. Bu — kan Gaze- teciler Cemiyetinin ve muhalıf başmu- harrirler dahil bazı gazetecılerın rızasile getirildiği bildirilmiştir. sıralarda — İstanbulda Menderes tarafından mekte iki başmuharrir -Falih Rıfkı Atay ve Ethem İzzet Benice- hem de ayağa Ah- retle desteklemiştir ki yemekte bulunan Burhan Felek bir itiraz sesi yükseltmek nıyetını izhar ettiğinde: Siz, kendi namınıza konuşu- nuz.. Bence kanun mükemmeldir» de- miştir. ir Nadiye gelince, o da kanu- nu desteklemiş, 'hattâ Jehinde bir için sonuna mış olması, hattâ bu yolda bır de telkif yapmış bulunmasıdır. Fakat Mec- lis, teklifi nazarı dikkate almamıştır. Hükümet erkânı ise bu kanuna es- babı mucibe olarak Anadolunun muh- telıf taraf'larındakı kuçuk şanta in tım Ankara gazetelerini def tutmadıgını ileri sürmüştür. Sebep ne olursa olsun kanun, hakikaten muh- telif başmuharrirlerin desteği ile Mec- lise getirilmiş, öyle de kabul edilmiştir. 2 Mayıstan sonraki hava içinde ise bu kanunun nasıl sert bir kanun oldugu bütün açıklığı ile ortaya — çıkmış, masum tenkitler, en ciddi iddialar bıle sahiplerini mahkemelere sürüklemiştir Şimdi, bizzat — Demokra mebusların boyle bir tâdile lüzum gormuş olmala- cak memnunluk uyan Ancak, onlarla beraber başmuharrır— Teklif adir N fikirlerini be— lirtmeleri ve kanunun kabulünden bu değişiklik olduysa İs hakkı tanımayan bir n ka- nunu olamaz mı? Elbette ki olabilir Fakat bizim elimizdeki kanun bu hakkı kaldırıldığı takdirde, mesele başka zavi- yeden ele alınabilir. Fakat öteki mad- deler kaldıkça isbat hakkının tanınma- AKİS. 15 OCAK 1955