MÜDAFAAMIZ Müdafaanın birinci vazifesi Hâkimler! Bu noktaların, AKİS mecmuasında yılı kanun muvacehesinde suç aviyesinden uğu kadar Muhterem çıkan yazıların 6334 sa sayılıp sayılmıyacağını tetkik Z. olduğu kı adalet ihtiyacında olanlarla fikir emniyetine ihtiyacı olan- ların da iyilik ve menfaatleri bakımından, vücuh ile aydın- lanması esaslı bir ihtiyaçtır. Çünkü haysıyetlerımız gibi hürriyetlerimiz, ve hürriyetlerimiz kadar şereflerimiz ve her ikisi kadar da Türk topluluğunun ıtıbarı olan demok- ratik nizamımızın itibarı muvazi surette kanunun ve taraf- sız adaletin himayesinde olduğuna şuphe yoktur. Bu ba- kımdan yukarıdaki suallerin cevaplarını müsbet şekilde araştırmağı ve tenkit ile tecavüz arasındaki mesafeyi son derece daraltan ölçülerle iddianın suç konusu diye ileri sürdüğü yazıları tarafsız adaleti temsil eden Yüksek He- yetinizin nüfuz eden objektif tetkiklerine şümullü olarak arzetmeyi müdafaanın birinci vazifesi saymaktayız. AKİS'in gayesi Vakıaları özden geçirmeden, daha önce bir vesvese- nin delılını bertaraf etmek lâzımdır. AKİS bir aktualite mecmuasıdır. Mecmuanın gayesini gosteren şu satırları ilk sayısından nakletmemize müsaadenizi rica ederiz: «Gayemiz bir aktualıte mecmuası meydana getirmektir. ünevver, kendisi- de yurtta olup bitenleri toplu halde gözden geçirebilsin. Sayfalarımızı açınız: İç politika da bulacaksınız dış politi- ka da, iktisadi, mali ve ilk... kısımlar da. AKİS bu mevzu- larda en ciddi meseleleri en cazip tarzda kaleme alacak ve hâdiseleri gazetelerde okuduğunuz kuru şekillerinden kurtarmağa çalışacak, onları kendine has bir tarzda işleye- cektir. AKİS size haftanın en alâka çekici meselelerinde fikirleri memlekette bir kıymet ifade eden şahsiyetlerin makalelerini verecektir. Bizim tuttuğumuz bir taraf yoktur. Onun için siyasi bakımdan karşı karşıya bulunan kimseleri sütunlarımızda yanyana göreceksiniz.» Bu satırlar ve bu dâva ile ilgili olarak tetkik buyuracağı- n bütün nüshalarındaki diğer neşriyat iç politikaya ak hâdiselerin mec- aktualiteye taallük etmelerindendir. Ve mecmuanın hâdiseleri işleme tarzı da kendinin bir karak- teristiğidir. Bu, demokrasi memleketlerinden getirilen Avrupai bir mecmuacılık tarzıdır. AKİS yeni olarak bunu getırmıştır u tayı da bu suretle belirttikten sonra şimdi müsa- adenizle vakıaları birer birer gözden geçirelim: Çelikbaşın — beyanatı A mme davacısı, 25 Kasımda açtığı bu dâva için iki ay ka- dar geriye giderek, evvelâ, mecmuanın 2 ekim tarihli sa- yısını ele alıyor. Bu sayıda Devlet Bakanının gazetesi için ilkokullara abone kaydı vesilesiyle herhangi bir yazı çık- mış değildir. Devlet Bakanının — gazetesiyle alâkalı baş- ka bir yazı mevcuttur. Bu yazı haftanın aktualitesi arasında İşletmeler Vekili Fethi Çelikbaş'ın beyanatı etrafındaki olayları bildiren bir yazıdır. İşletmeler Vekili bir basın toplantısında gazetecilere memleketteki kömür buhranının sebeplerim anlatmıştır. Gazeteler bu beyanat- tan dolayı hakikatleri umumi efkâra bildirmekten çekin- meyen bir Vekil diye Fethi Çelikbaş'ı övmüşlerdir. Bu ha- vadisi verirken «AKİS» de açık kalbli, açık fikirli Vekil di- ye kendisinden takdirle bahsediyor. Ancak Vekilin beya- natım beğenmiyen bir gazete ile bu beyanatı tenkid eden bir başmuharririn telini de karilerine tanıtıyor:. «Bu gazete Türk Sesi'dir ve gazetenin başmuharriri de han Apay- dın'dır» diyor. Ve muharririn makalesinden şu satırları da naklediyor: «Mesuliyet mevkiinde bulunan bir Vekilin bedbin bir görüşle meseleyi vazetmesi hatâdır.. Fethi Çelikbaş'ın ko- nuşması kömür ihtiyacının karşılanmasında halkı heyecana sevkedecek mahiyet taşıyor. Bunun inikasları geniş olabi- lir.. Bir Vekil, istihlâkin artışım darlık şeklinde göstererek gölgelendiremez.. 20 Burhan Apaydın'ın bu satırlarını naklettikten sonra diyor ki: «Bu yazının Türk Sesi'nde çıkmasının e- hemmiyeti yoktur. Fakat bu gazete Dr. Mükerrem Sarol'un gazetesidir. Neşriyatı onun direktifi ile tesbit olunur. Sa- elikbaşa hususi bir muhabbet beslemediği bilin- bunu gazetesinde bir kampanya açtıra- götüreceği sanılmıyordu Halkı üzerinde telâş havası yaratmak.. larda temevvüç husule getirmek.. Bütün bunlar halkı he- yecana düşürecek neşrıyat olarak Basın Kanununun ceza- landırdığı suçlardır. gazeteler de ayni Allahtan ki Türk Sesi okunmuyordu ve Burhan Apaydın savcı değildi. Yazının esası budur. Bu yazıda bir vakıanın havadisi o- lara'k aynı hükümette yer alan iki Vekilden birinin gazete- sinde diğer Vekil aleyhine neşriyat yapılması bu yazının seçmektedır «Doğrusu istenirse ne Türk Sesi mühimdir ve ne de meç- hul şöhretlerden biri olan başmuharriri. Fakat Türk Sesi İşletmeler Vekili ile aynı kabinede bulunan Devlet Vekili Mükerrem Sarol'un gazetesidir ve gazetenin neşriyatı onun direktifi ile tesbit olunur». İkinci cümle de şudur: «Müker- rem Sarol'un Vekilliği daha düşünüldüğü an pek çok itira- za yol açmıştır.» Üçüncüsü de: «Fakat Allahtan ki Türk Sesi okunmuyordu ve Burhan Apaydın savcı değildi» cüm- lesidir. Mecmua, İlk okul lafı yok me davacısının esas iddiası, Devlet Vekilinin gazetesi için ilkokullara abone kaydedilmesini vesile derek mumaileyhin itibarını kıracak ve şöhretine zarar ve- rebilecek şekilde neşriyat yapmaktır. Ve geçen celsede o0- kunan son yazılı iddiası da mecmuadan naklettiği yazılarla Devlet Vekili Mükerrem Sarol'un makamının nu suııstımal ederek sahıbı olduğu gazeteye resmi ilân verdır- cümlelerde satır mevcut olmadığı gibi herhangi şekilde şöhrete veya servete zarar verebilecek mahiyette hiç bir isnad veya ha- karet de mevcut değildir. Filhakika, birinci cümlede, Türk Sesi gazetesinin Vekilin gazetesi olduğu yazılıyor. Bu bi- linmeyen bir şey değildir. Bir gazetenin neşriyatının in' sahibine maledilmesi kadar tabii bir şey olamaz. Nasıl ki biraz aşağıda Cumhuriyet gazetesinden — naklettiğimiz bir fıkrasında Doğan Nadi de zarif nükteleriyle aynı telâkkiyi belirtmektedir. O zaman kızmamıştı I kinci cümlede de söylenen nedir? Doktor Mükerrem Sarol'un Vekilliği düşünüldüğü zaman pek çok itiraza yol açtığını bu mecmua, ilk defa söylemiyordu. Ve bu haber gazete]erde ilk defa görülmüyordu. AKİS, birinci sayısının 3 üncü sahıfesmde «Kabine» başlığı a]ımdakı yazıda bunla- fi dah vel de yazmıştı. Mezkur nüshadaki yazıdan şu sa- tırları musaadenızle okuyalım «Temennilere bir misal, Başveki]in yakını Doktor Mü- kerrem Sarol'un sahibi olduğu Türk Sesi gazetesinin (dik- kat buyurulsun gazetenin sahibi olduğunu da daha evvel söylüyordu) Mayıs nüshasında bir yerli ajansa atfen çıkan ve Başvekil Menderes'in İstanbul'da Sarol ile beraber yeni kabinenin azalarını tesbit ettiğine Sarol'un da kabineye mutlaka gireceğine dair olan havadisidir. Bu neviden hava- disler daha evvelce de çıkmıştı. Ve Sarol'un Vekillik arzu- su bilinmeyen şey değildi. O zaman Menderes Meclis Gru- bunda hücumlara maruz kalmış; nihayet kendi arkadaşları- nı bizzat seçme hakkım ileri sürerek şahsi dostluklara ka- rışılmamasını, Sarol'u Vekil yapmak niyetinde bulunmadı- ğını bildirmişti. Sarol yerli veya yersiz üzerine fazla şim- şek çeken bir paratonerdir.» Bu yazı 15 Mayıs 954 tarihlidir. Doktor Mükerrem Sarol 19 Haziran Bu yazıdan sonra ise 1954 tarihli AKİS AKİS, 15 OCAK 1955