RADYO Ayşe Onat Çocuk saatinin yıldızı bulmak gayesi ile getirilen iskemlelerin yerli yerine yerleştirilmesi — hususunda gayret sarfetmezdi. Halbuki, mikrofon nerelerde i. Yapılması lâzımdır. gün radyo evinde bu türlü ihtisas sa- hipleri yoktur, idareci âmirler bizim bil- diğimiz idareci âmirler gibidir, kaç ki- lo sabun, kat kilo şerit gelip gittiğini hesaplamaktan başka vazifeleri yoktur. Halbuki, bir daldandala — programında orkestra iskemlelerinin yerlerini Erdo- ğan Çaplı gelip tanzim — etmemelidir. Erdoğan Çaplı düşünen bir mevkiin in- sanıdır hazırlar Aslında mesele bu şekilde olmalı- dır, olması da normaldir. Derdin başı R adyoevi sanatkarlarından birisi mü- dürün odasına girdi ir m hakkında şikâyet ve temennılerını bil- dirdi, Münir Müeyyet Bekman bir yazı ile meşguldü, masadan başını kaldırma- dı ve sadece «program müdürünü gö- rünüz» dedi. sanatkâr program müdürü Naci Serez'i buldu, ayni şeyleri ona da tekrarladı ve aldığı cevap, «ilgili musiki şefini görünüz» oldu. sanatkâr, -sa- natkâr olmasına rağmen- sabırlı bir in- sandı, gitti, ilgili musiki şefini gördü, vaziyeti anlattı, o da dinledi.. Öbürleri ne dedi, diye sordu.. Sanatkâr oturdu anlattı: «— Radyo mudurune gittin, prog- ram müdürünü gör dedi. Program mü- dürünü gördüm, size gönderdi» 36 Son mes'ul insan da düşündü, dü- şündü ve nihayet şunları söyledi: «Ben onlarla konuşayım size haber veririm...» Bu cevapları veren her makamın hakkı vardı. Radyo müdürü sadece tan- zim edici bir selalhıyete sahıptı prog- ram müdürünün her iki musiki şefleri dururken, bu işlerle uğraşması vazifesi icabı değildi. ıi aldıkları şikâyetleri, temennileri bir ya- zı ile üst makamlara, yani radyo müdü- rüne, program müdürüne iletmekle va- zifeli idiler. Bu şekilde, kocaman rad- yoevinde kim mes'uldür kim değildir, belli olmuyordu. radyo evinin eksik tarafla- toplantılar» a ir. Program mü- dürü, radyo programını tertip ve tanzim aylık veya haftalık toplantıla- ra ehemmiyet verse, veya programdan radyonun eksıklıklerını dertlerı— istişare etse, meselelerin halli hem ça- buklaşır, hem de kolaylaşırdı. bildiğini tatbik eder, radyo program müdürü de bu işleri tanzim için gere- ken faaliyeti göstermezse, radyonun bu halden kurtulmasına imkân yoktur, ola- maz da Mesuliyetten — kaçmak R adyoevindeki bu türlü anlaşmazlık, müdürlerin başbaşa vererek her iş- de ayni kanaate şahin mesul kimseler gibi hareket edememeleri, kımı ve nevi zararlı çıkarmaktadır? — Muhakkak ki radvoevinde şahsi iddia ve inatlardan vaz geçmek şarttır. Bu hâl — tahakkuk etmeyince de herşeyden önce vatandaş zararlı çıkmaktadır. Türkiye gibi eğlen- ce imkânı dar olan — pahalısı pek faz- ladır— bir memlekette radyon i ha etirilmemesi ile dınleyıcı haklı olarak kızmaktadır, insan oğlu'nun kızgınlıktan sonra — gösterdiği Treaksiyo- n neticeleri şüphesiz radyo idarecile- rine yüklenmekle, hem de o mesul kim- En yeni ve en kıymetli tesislerin - hazırlığı selerin bilmedikleri bu sözler şahıslan hesabına pek ağır olmakta Radyo idaresini bu ıdarı karışıklık- etmelerini zarureti kabul etmediğim mü herkes «bu işi ben ondan daha iyi ya- parım ve bilirim» diye hareket ettikçe, garip ve yolsuz neticeler radyodan ses verecektir. Allah için bütün vatandaşlar da bil- mektedir ki, radyonun verdiği bu ses- ler, hiç de ismi ile mütenasip değildir. Akortsuz ve karışıktır. Deme i, ida- recilerin her meselede bir mutabakata varmaları şarttır. Radyo evının müdürü, l e tenasıp olarak mükemmel yurumesını temin edebilecektir. Ve bir de telefon B ütün bunları bir yana bırakalım. Di- yelim ki, radyo gayet münasip ve iyi tarzda idare edilmekte, işler tanzim aksaklıklara meydan verilme- İyi niyetle bunları söyledik- dyonun yavaş yavaş mükem- mele doğru gitmekte olduğunu kabul- lendikten sonra radyoya telefon ediniz. Santral numarası 10520'dir ve hattâ her nev'i müracaat buraya yapılabilir. Ko- nuşmak istediğimizin ismini söyleme- den bir hanım sesi cevap verir ve hattâ şoyle bir konuşma aramızda geçebilir: adyoevi mi? — Herhalde radyoevi.. Bu şekil sert bir cevaptan sonra, 10520 «meşgul» olunca başka numara- nın çıktığını da ilâve eder ve telefonu bir güzel <<çat» diye kapatır. «Biz, ünmeğe gayret edelim de, işlerin «santral» dan bozuk oldu- ğunu —şimdilik— söylemiyelim. bitti, pek yakında TERCÜMAN neşir - hayatına - katılacak — ve azamisini okuyucunun bir gazeteden — istediğinin verecek 1 — Doğru, objektif ve süratli haber 2 — Düşünen insanları, münevverleri doyuracak münde- recat 3 — Mizaçta samimiyet — Neşriyatta samimiyet — okuyu- culara tercüman olma arzusu Sporile, magazinile, çok değerli kadrosu ile sislere ve hâdiselere TER CÜ MAN olacak AKİS, 15 0OCAK 1955