MÜDAFAAMIZ buna dair bir haber çıkmamıştır. Bir tanesi müstesna: Türk Sesi. Türk Sesi'nin bu haberi yayınlaması matbuatta akisler uyandırmıştır. Bu cümleden olmak üzere 19 Ekim 1954 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Doğan Nadi'nin şu ası çıkmıştır; «Milli Müdafaa Vekili rica etti ve kimse bir şey yaz- madı. Tek bir istisna: Türk sesi. Türk Sesi? Mükerrem Sa- rol. Mukerrem Sarol? Devlet Bakan ükümetin iki Ba kanınm hareketi bu. kabme âzası arasında amma da fikir birliği ha!» Maşallah Türk Sesi — Dr. Sarol B urada herşeyden evvel dikkate şayan olan, Türk Sesi de- nince yâlnız AKİS mecmuasının değil herkesin hatırına hemen Devlet Bakanı Sarol'un gelmesidir. Ve bir gazete- nin neşriyat tarzından sahibinin kanun bakımından olduğu kadar politik zaviyeden de herkes tarafından manen mesul görülmesidir. İşte AKİS, haftanın aktualitesi olarak bunları nakledı— yor ve kendi tarafından da şu mütalâayı ilâve ediyor «Türk Sesi gazetesi, okuyucularımızın da artık öğren- dikleri gibi Basın ve Yayın işlerini tedvire memur olan Dev- let Bakanı Doktor Mükerrem Sarol'un gazetesidir... Doktor tâbir caizse ir. Politika hayatına atıldıktan ve partisi iktidara gel- dikten sonra kendisi bir de gazeteye sahip olmuştur. Gaze- tenin bu vakası ilk defa olmuyor. Pek kısa bir müddet ev- vel de bir Vekilin aleyhine neşriyat yapmıştı. Mükerrem Sarol'un Vekil olmasına şahsı itibariyle hiç bir itirazımız yok- tur. Başvekil kabinesine almıştır ç kimsenin iti- raza hakkı yoktur. Ancak basın 1ş1erını tedvıre memur olan bir makama gazete sahibi bir zatın getirilmesi ne derece- ye kadar doğrudur?» Mecmuanın bu satırlarındaki fikir- lerin açıklığına dikkatinizi rica ederim. ir objektivite içinde misal olarak da Amerika'da Milli Müdafaa Vekilliği- ne Wilson'un tâyininde mezkür vekâletin iş yaptığı bir fir- manın hissedarı olduğu için mumaileyhin sahip bulunduğu hisse senetlerini nasıl satmağa mecbur edildiğini anlattık- tan sonra —aynen— şunları söylüyor: «Tekrar ediyoruz. Mesele katiyen Doktor Sarol'un şahsı ile alâkalı değildir. Bu bir prensip meselesidir. Devletin ilân ve abone islerini şahsi takdiriyle tanzim eden bir Ve- kâlete gazete sahibi Vekil getirilemez... demokratik idare- lerde tecviz edilemez. Hatırlatıyoruz diyor İddia makamı, ilk cebedeki izahatında bu yazı için de mahiyeti itibariyle «Devlet Vekili İle alâkalı herhangi bir ir. Partisi iktidara geldikten sonra gazete r. Mükerrem Sarol basın iş- r Devlet Vekâletine getirilmiştir» cümlesi dettirdiği» isnadının delilleri olmak lâzımgeliyor. ne bu cümlelerde ne yazının tamamında bu yolda herhan- gi bir iddia mevcuttur. Deruhte edilen makamın hizmeti an- latılıyor ve bu hizmet ile Vekilin gazeteciliğinin mahiyet iti- bariyle ilgisi izah edilerek bir prensibin objektivite içinde müdafaası yapılıyor. Ve meselenin Mükerrem Sarol'un şah- sı ile ilgisi olmadığı tekrar ve tekrar belirtiliyor. Cüretli — istidlaller B una rağmen sayın müdahil vekili ise bu yazıdan iddianın dahi vasıl olamadığı şu mânaları çıkarmaktadır: «Türk Sesi gazetesi, Devlet Vekili Mükerem Sarol'un ga- zetesidir demek dolayısiyle hakarettir; gazeteciliği mesleki değil tâbir caizse arızidir demek doğrudan doğruya haka- rettir. Bir avukata mesleğiniz arızidir denilebilir mi? Politi- 22 kaya atıldıktan ve partisi iktidara geldikten sonra bir de gazeteye sahip olduğunu söylemek ise bir itham ve iftira- dır; gazetenin alçak tirajından bahsedilmiştir. — Alçak keli- mesi hem hakareti ve hem de servete zarar verici bir isna- dı tazammun eder; Mükerrem Sarol'un şahsının Bakanlığı- na itiraz edilmediğinin yazıda belirtilmesi sinsilik ve kur- nazlıktır, esas maksat Sarol'un şahsının Bakanlığına iti- razdır. Hile yoliyle suçtan kaçmak isteniyor. Fakat hukuk şekil değil mânadır; Milli Savunma Bakanı tarafından ya- pılan bir ricanın duyulamaması sebebiyle Turk Sesinde çı- kan bir haberden dolayı m atlatmadan bahsediyor. Bu da bir cürümdür. Çelikbaş'ın Mükerrem Sarol tarafından atlatılması mânasına alınmalı- dır. Bu da Mükerrem Sarol'un şeref ve haysiyetine taarruz hırsının ifadesidir.. Bu bir kaç — cümlede (telhis) ettiğim cesaretli istidlallere ve yersiz isnadlara sayın müdahil vekili tam dört sahife tahsis ediyor. Bir avukata mesleğiniz arızi- dir demek sadece gülünç olur. bir, avukatın veya bir doktorun gazeteciliği arızi olabilir. Devlet Vekili — Doktor Sarol'un gazeteciliği ise hakikaten arızi imiş. Nasıl ki son- radan gazeteciliği terkeylediğini ilân etmiştir. Bir kimsenin partisi iktidara geldikten sonra gazeteciliğe başlaması ve gazete sahibi olması politika hayatında normal bir şeydir. Bu ne bir iftira yani bir yalanı yaymaktır ve ne de bun- ların beyan ve ifade edilmesi gayrimeşru bır kazanç isna- dıdır. Bir kimse gazetecilikte ve her eslekte servet de yapabilir. Mesele bu noktalarda degıldır Ve bahis ko- nusu olan bunlar değildir. Bahis olan bir gazete sahibinin gazetecilik işleriyle meşgul bir Bakanlığa tâyin edilmesinin demokratik idarelerde tecviz edilemiyeceğidir. Doktor Mükerrem Sarol'un Devlet Bakanı olarak vazifesini iyi kullanmadığı veya nüfuzunu kötüye kullandığı hakkın- da ise hiçbir iddia yoktur. Devletin ilân işlerini şahsi takdir- le tanzim salâhiyeti, Bakanlığın salâhiyeti olarak belirtiliyor. Kararnameye göre Vekilin salâhiyetini kullanmak kanunen kendi hakkıdır. Buna birşey denilmediği gibi nüfuzunu kul- lanarak kendi ilân verdirdiği varit değildir ki AKİS sahifesindeki orta yazıda aynen şunları söylemekte ve tek- rarlamaktadır: «... Yine bu sütunlarda bizzat gazete sahibi olan bir kimsenin gazetelere resmi ilânı istediği gibi dağıtan bir Vekâletin başına geçin bu sıfatla kendi değil hattâ normal değil normalın altında da olsa menfaat sağlamanın —yani kararnameye gö bir demokrasıde amme ler için fuzuli tehlike ihdas etmek olur. Günkü bu taktirde «alçak boylu adam» demek de tehlikeli olabilir. Ve hattâ tirajı düşük demek de tehlikeli olabilir. Çünkü düşüklük kötü manaya da gelebilir. Hakikatte ise kelimeler kullanıldık- ları mevkilere göre mâna ve hüküm ifade edebilirler ve kıymetlendirilirler. Ve sonra, bir gazetenin tirajının alçak- lığım veya düşüklüğünü söylemek veya satmayan, okun- mayan bir gazete olduğunu beyan etmek servete zarar ve- rici bir suç işlemek degildir. olmayan faraziyelere kuvvet vermek için kımda kullanılan kelimeleri ise yersiz, yakışıksız ve faydasız da bulurum. İyi niyet ifadelerinin altında mutlaka fenalık aramak hangi iyi huylara veya adalet kimse suçtan kaçmak istiyorsa suç yapmağ -ektir. ve bir kimse suçtan kaçmağı biliyorsa suç yapmı- AKİS. 15 OCAK 1955