RADYO Ankara Çocuk saati Cumhurbaşkam Celâl Bayar çocuk ati programını dınledıkten sonra, yanındakılere «burada şahsiyet yetıştı— riyorsunuz» dedi. Radyo idaresinin mü- dürü, program müdürü, müzi şefleri tebessum ettiler, «evet efendim» dediler. Sevindiler. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar faaliyeti tetkik etmiş ve memnun kal- mıştı. Çocuk saatini tertip ve tanzim edenler ise bu sözler üzerine daha faz- la çalışmak ihtıyacmı duydular. Cum- hurbaşkanına meseleyi uzun boylu an- latmak kaaibil değildi, vakit yoktu ve etrafı çok kalabalıktı Çocuk saatini ter- tip -Mükeri mil Su'dur- «faz- la çahşmak» 1st1yebıhrdı Fakat çalış- mak için fazla elemana, fazla eleman için de radyo idaresinin çocuk saatine ayırdığı tahsısattan daha fazlasına ihti- yaç vardı. Bütün bunlar bilinirken rad- yo 1daresı, çocuk saatinin kısa temsil- ta idi. hale, bu parasızlık aline rağmen, çocuk saati methedildi- ği zaman, eller uyuşturulmakta, teşek- kür babında kelimeler soylenmekte an- cak hiç kimsenin aklına daha iyiye gi- debilmek için, düşünülen imkânların tatbik mevkiine konulmasına yarıyacak gerekli tahsisatın koparılması — gelme- mekte idi. Radyo çocuk saati her Cumartesi günü saat 17 - 18 arasında bir program takdim ediyor. Bu program bugün tah- sisatsızlıktan, İ rın verilmemesin- den gayet kısır hale girmek yolundadır. Radyo çocuk klubu bu bir saat içinde dinleyicilerine bir <<çocuk piyesi» tak- dim ediyor, bır kaç şiir okuyor, bir kaç şarkıyı koro halinde dinletiyor. — Her halde, bug unku hâ e bu programın en canlı tarafı pıyesın oynanması ile bazı şarkıların soylenmesıdır Geriye ka- lan kısımlar ıse kuç üklerin şahsı kaabiliyeti, kerr Kâmil Su' himmeti ile bir şevlere benzetılmege çalışılmaktadır. Fakat bütün bunlar tatmin edici değildir, olamaz. Sebebleri ile yüzlerce, binlercedir ve birbiri arka- sına sıralanabilir. En esaslarını ele ala— -ak radyo çocuk saatinin eksikliklerinin neler oldugunu ortaya koyabılırız Radyonun bugün bir telkin orga- nı, Öğretici bir umur olduğunda kimse şü phe etmemektedir. —Hattâ o kadar şüphe edilmemektedir ki -Turkıye de da hi 1kt1dar1ar1n halk kitlelerine seslerini işlerini istedikleri duyurabilmele rinde en fazla k Jlandıkları — âlet, radyodur. Şimdilik, memleketımızde bu hâlin hak- SsIZ tarafl ni olmak mkanların— dan mahrumz fkt d idaresi sa- dece, bu propaganda taktıklerı ile saat- leri dolduran bir müessese değildir, da- ha başka vakitlere de sahiptir. Bu bo: $ bulu vakitlerin birisi de çocuk saati olduğu- balin esas AKİS, 16 OCAK 1966 na göre başka türlü işlere girişmek el- zemdir, maküldur. Biz her makül işin radyo evınde yer almadığını bile bile gene de söylemek isteriz. Radyo evinin mes'ul şahsiyetlerine bir saatin takdi- mi, durmadan tekrarı karşısında şikâ- yetler yapıldığı zaman verdikleri cevap şu kadar kısa, oğru ve iyi Ölüyor: «Radyo kitlelerin âletidir, bunun için köylünün arzusuna uygun bir hale gir- mek en bedii başlı vazifelerimiz arasın- dadır.» B e bütün kalbimizle iştirak edıyor fakat «fiil ile kavlin» radyo ida- resi elinde biribirine uymadıgım göre- rek üzülüyoruz. Madem ki, geniş kitle köylüdür, madem ki, koyluye inmek şarttır, radyo vasıtası ile gereken telkin- leri, terbiyeyi, hareketleri tamamlamak lâzımdır. e nedendir, bilinmez ve anlaşılmaz; Çocuk saatini sadece şe- Bayar - Mükerrem Kâmil Su Çocuk saatinde hirlinin anlıyacağı bir tartıp ile idare ettirilmesi cihetine gıdılmektedır ve ne- en bu saatin tam bir kıtle ati olma- lâzım gelen imkâ mın edılıp, ılgılılerıne verılmemektedır" Bu g durumu ile çocuk saati, şehirli içi r tip edilmiştir, sadece şehırlmın okulla- ra giden, çocuk tıyatrol rına evam eden çocuğu için.. Şehirli çocuk -iyi veya kötü- ailesinin telkınlerı altında- dır, okumak imkânları bol bol mevcut- tur. Ya koylu çocuğu ne yapsın ve köy- lü çocuğu iyiyi veya kötüyü tefrik edip doğru yolu nasıl bulsun? Her köye ga- zete, kitap veya Öğretici unsur sokama- yız. Bugün , bu mümkün değil. Fa- kat köylü <<eg1ence var» dıye radyoyu kabullenmiştir, hemen köyde radyo nmaktadır. Köylü çocugunu -istik- temeli olarak- ele almak radyo vasıtası ıle hiç değilse bir şeyler öğrenmesine gitmek — lâzımdır. Hakikatte diğer memleketlerde bu hâl yoktur, fakat diğer memleketlerde bu kadar okumamış geri kalmış sınıf da yoktur... adyo bu esasları düşünüp iyidir, denilir; bir istikâmet ve gaye ta- nınmaz. u saati tertip edenlere bu yanlış yolda çalışmaları söylenir. Ve bu saati hazırlıyanlara köylüye doğru git- menin şartları üzerinde hiç bir söz söy- lenmez, hattâ bu saati tertıp edenlere «işte bu kad r canım, idare edin» gibi- inden bir ketı bir baştan savma cevap Verılebılır verilir. Radyoda başka gunlerde bir ço- cuk saati tertip etmek imkânı da tanın- maz. Sadece Cumartesi günü, denilir. Bu bile, bu saatin kitleler için, kitlele- rin kalkınması için değil, şehirliyi eğ- lendirmek içi radyoda yer aldığının kü- çük bir delilidir. Ne zaman Yarabbi, ne zaman elimizdeki vasıtaları makamları- mızın sallanmaması için bir vasıta ola- rak kullanmaktan azgeçip, değerini vere vere kullanabılecegız" Acaba ne radyo bütün şark memleket lerınde dahı oldugu gıbı iyi işliyen bır âlet olarak kullanacağız Radyo idarecileri, çocuk saatini ha- zırhyanların tavsıyele ine kulak verip, iyi bir iş, müspete yönelmiş bır icraatta ne vakit bulunacaklar? Bu irer su- aldır fakat cevabı asla bu gunku icraat zihniyet ile veri lmıyecek ualler Bugün için yapılacak işler vardır Bunların başında çocuk saatini haftanın bit kaç gününde tertiplemek gelir. He- men arkasında ve bırıncısı ıle bırlıkte, çocuk saatinin bir telkin kudreti olarak kitlelere indirilmesi meselesi vardır. Ço- cuk saati bu hale sokuldugu takdırde ki Mükerrem Kâmil Su bu işi yapabi- lir buğdayların nevi, suların çeşıtlerı hakkında radyoda yer alan köylü saat- leri konuşmaları kadar, hattâ bundan daha büyük bir hizmet görebilir. İlâhi idare E rdoğan Çaplı -radyonun batı mu- sikisi şefi- telâşla büyük konser sa- lonuna girdi, ertesi günü — daldandala programı vardı, halk gelecekti, bu prog- ramı sadec dın mıyecekler ayrıca her yİ goreceklerdı Etrafında bır kaç il- gili şahıs daha vardı, onlara sinirli bir edâ ile çıkıştı: «İskemleler nerede, ni- çin getirilmedi, niçin yerine konulma— dı?» Herkes bılmedıgını ifade etti, bu hâdise bir Cumartesi gününün gecesı cereyan edıyordu Hademeler bir sürü iskemle getirdiler, Erdoğan Çaplı bu sırada etrafındakilere dert yandı, bir musiki şefini reci ir ma tirmek için geceleri radyoya gelmemesi gerektiğini yana yakıla anlattı. Hakkı vardı. Çünkü, radyo evin d hiç kimse ertesi günü bır daldandala programının olduğunu ü ek orkestra- nın, gerekse dinleyiciler için fazla yer 35