devam edıp gidiyordu. üzden her yıl iki ayrı tören yapılıyordu. Bunlardan birine profesör- ler ve şahsiyetler gidiyor, rine talebeler ile onların hususi lileri. — Birincisi soğuk oluyor, coşkun geçiyordu. Hem bir tek tören yapılsaydı, siyasete yer kalmıyacaktı. İki tören yapılınca, gençlerinkine mec- buren siyasi ve muhalif bir hava hâkim oluyordu. Nitekim Üniversitelilerin bu seneki şeref misafiri Hüseyin Cahit Yal- çın idi Törenlerin birincisi Üniversitenin salonunda yapıldı. Rektör Yeniçay buz gibi bir hava içinde, alâka uyandırıcı tek tarafı olmıyan bir nutuk verdi vetlilerin hepsi, mecburen gelmişlerdi. Bunların arasında Vali Fahreddin Ke- rim Gökay da vardı. Fahreddin Kerim Gökay, eğer gençlerin toplantısına git- se ne kadar alkışlanacağını, sevgiyle karşılanacağını bilmiyor di. Bunlardan pek hoşlandığı da bir ha- kikatti. Nitekim, merasim gününün ari- fesinde bu akahramanlıgı» yapacağına dair rivayetler de çıkmıştı. Söylenildi- na katışacaktı. Fakat son dakika tahakkuk etmedi. Bildirildiğine göre, yukardan emir almıştı. Törenlerin ikincisi fevkalâde bir hava içinde Marmara lokalinde yapıldı. ek çok talebe, hattâ pek çok locaların kenarlarına oturdular. gençlere bütün hayatları boyunca riyet uğrunda mücadele etmelerini tav- siye etmişti. Gençler onu avuçlarını patlatırcasına — alkışlamışlar, sonra oto- mobiline kad tezahürat yaparak gö- türmüşlerdi. İşte Hüseyin Cahidi, o Talebeler dâvalarında — musirdiler. Bir gün söz hakkını alacaklarından bıç kimsenin şüphesi olamazdı. Bunu, natonun anlamaması anlaşılacak iş de— akkı ğildi. Hürriyet, söz ne kadar kı- sılabilir? Bir gün bunları vermek zaru- reti karşısında kalındığında o hocalar hiç mi hicap duymıyacaklardı? Öyle anlaşılıyordu. ki hâkim olan düşünce Mademkı hükümet bizim ağzı- vuruyor, biz de talebelere söz hakla tanımayız. Garip, gülünç ve ayıp! Nitekim gençler Üniversite salonu- nu abluka alfana alıp — arkadaşlarının resmi törene gitmesine mâni olunca o tören bır gosterışten başka şey olmuyor. Olamaz Za Ankara Istanbul Üniversitesinin iki gün sonra Ankara Üniversitesi tö- renini yaptı. Ankarada hocalar İle ta- lebeleri arasında böyle — bir zıddiyet açılmasından AKİS, 6 KASIM 1954 YURTTA OLUP BİTENLER Gençlik siyasetle ilgilenmelidir Yüksek tahsil gençlıgı siyasetle alakadar olmalı mıdır atımda bir kaç defa bu suale muhatap oldum. Ilk defa İs- Unıversıtesınde de vakit geçiriyor, buna ne dersiniz? diye, bir anket açmıştı. Haklıdır, dedim. Biz gençli- ğe ders harici, onu meşgul edici mev- başka memle- seminerlerle, tetkik, gezi ve ziyaretlerle — meşgul etmezsek, genç faydasız şeylerle vakit geçirir! Kaba- hat biraz da hocalardadır, diye ce- vap vermiştim. Bu cevabım o zamankı Rektoru cak ki, beni çağırarak izahat Ben de kendisine, okuduğum ve diğim memlekederdeki yüksek tahsıl gençliğinin ders harici faaliyederin- den bahsettim. Hoş karşılamadı, fi- kirlerimde fazla bir akis bulmadı * Son defa, sinde, ne, yine ladım. Demokrat Parti Genel Kurulu da bana böyle bir vazife vermişti. Esasen son iki senede Avrupa kon- sey ve kongrelerine iştirak ederken bazı memleketlerde yüksek tahsil gençliğinin siyasetle uğraşma şekille- rini yeniden etüd etmek imkânını bulmuştum 1954 seçımlerımn arıfe— Hiç tereddüt etmeden cevap ve- reyim. Yüksek tahsil gençliği siyaset- le alâkadar olmalıdır. Fakat sosyal ve kültür bakımından yüksek bir se- viye arzeden memleketlerdeki talebe- ler gibi! Siyaset kelimesinin delâlet ettiği mânada devlet ve memleket iş- leriyle yakından alâkadar olmak, si- yasi fikir cereyanlarını etüd etmek, ilim ışığı altında mütalâa ü şartiyle, siyasetle ratik memleketlerde bir vatan vazi- fesidir. yoktu. Gençler kendilerine de söz hak- kı verilmesi için bir talepte bulunma- mışlardı, bu da Senatoyu müşkül bir karardan kurtarmıştı. Fakat orada daha mühim bir mesele vardı: Muhalefet li- deri alkışlanacak mıydı? Daha doğrusu alkışlanacağı muhakkaktı da, acaba bu- nun Önüne nasıl geçılebılır merasimin bir muhalefet tezahürü olm nasıl ön- lenebilirdi? Bir hâdise Vardı ki —geçe sene Tıb Bayramında vukua gelmişti— iktidarı pek üzmüştü. O törene geç ka- lan İnönü, Celâl Bayarın önünde çok hararetli bır şekilde alkışlanmıştı. İnö- nü muhalefete geçtiğinden beri her se- Prof. Muhlis ETE Çok partili siyaset hayatında va- tandaşların siyasi içtihatlarını izhar etmeleri, seçimlerde bu kanaatlerine göre kendi görüşlerine yalan partile- re rey vermelerinden daha tabii bir şey olamaz. Bilhas: münevver tabakalara gidildikçe vatandaşların muayyen şa- hıslardan, muayyen menfaatlerden ziyade, muayyen ideolojileri tercih ettikleri görülür. Yüksek tahsil genç- liği münevver tabakanın genç, ve heyecanlı kısmını teşkil etmekle, si- yasete çok alâka gösteren bir zümre- dir. Yüksek tahsil gençliğinin mem- leketin siyasi cereyanları — hakkında fikri olması lâzımdır. Hatıra şöyle bir sual de gelebi- lir : 5 «Siz, bizim yüksek tahsil gençli- ğinin siyasete karşı gösterdiği Aalâ- kadan memnun musunuz?» Bilmiyorum, bu sual ile ne kast edilmektedir? Gençliğin umumi ola- rak siyasetle alâkasını mı? Yoksa, son zamanlarda olduğu gibi, bir kısım gençlerin siyasi partilerin kadroları içinde gençlik teşkilatı kurmuş olma- larını mı? Bence, talebenin siyasete karış- madan öÖnce, esaslı bir surette siyasi eğitimden — geçmiş olması lâzımdır. Bu eğitim de mektep ve fakültede cereyan eden bir kısmı, ders haricin- yine mürebbilerle beraber fakat dernekler halinde cereyan eden bir kısmı vardır. Demokraside pek ileri gitmiş Angle - Sakson memleketle- rinde üniversite makamları talebenin siyasetle uğraşmasını tavsiye ederler; siyasi partiler ise gençlikte bir surette uğraşmağı gaye ittihaz et- mişlerdir. FFikrimce, bizim — yüksek tahsil gençliği de bu şekılde çalışmak ve çalıştırılmak — şartiyle, siyasetle yâni — memleket — ve devlet — işleriyle alâkadar olmalıdırlar. Bu ne lâka- dan hem kendileri, hem muhitleri faydalanır. Hocaların vazifesi talebe- yi neviden — bir sosyal faaliyete sevketmektir. Hocalarımız y parsa, hem talebemiz hem hüküme- timiz memnun olur! ne aynı derecede alkışlanırdı. Fakat daima erken gelir ve hâdise çıkmazdı. O gün bir kaç dakika gecikmiş olması buna yol açmışta. gün bugün. Üniversitedeki rasim, bir futbol maçı mahiyetini al- mıştır. İki parti de hazırlık yapmış, kendi liderinin daha fazla alkışlanması- nı temin için tedbir almıştı. Bir mües- sif hâdisenin vukuundan korkanlar ise —daha neler!— bol sayıda polis memu- runu resmi ten geri kalmamışlardı. renden evvel bahçede bir estirilmiş, bazı kimseler âdeta tedhiş 9