müttehit bir Pakistanı ihtiva edecek şe- kilde düşünülmektedir. Bu bakımdan dost memlekette olup biten hâdiselerin Türkiye'de yakın bir alâkayla takip edil- diğini — ve edılmesı gerektiğini sakla- makta mâna yokt Bugünkü durum ümit verici olmak- tan uzaktır. Umumi Vali ile Başvekili arasındaki anlaşmazlıkta Ordunun Baş- vekili tuttuğu ve Umumi Valinin evini, Umumi Valinin emrine rağmen «muha- faza etmek» te ısrar ettiği gelen haber- ler arasındadır. Ordunun bu şekilde si- yasete karışması, bütün Orta Doğu memleketlerınde oldugu gibi Pakistan- da da ancak zararlı olur. Ayrıca mem- leketm coğrafi bir vahdet arzetmemesi ve en yalan komşusu Hindistan ile ara- sının bozuk olması, üstelik Hindistanın dış politikada bambaşka bir yol takip etmesi buhranı «zor halledilir» hale ge- tirmektedir. Mısır 10 kurşunun neticesi P akistanda bütün bunlar olup biter- ken İskenderiyede El Menşiye mey- danında Mahmud Abdüllâtif adında bir genç tabancasını Mısır Başvekili Cemal Abdülnasır'ın üzerine boşaltıyordu. Hâ- dise gece cereyan ediyordu, Süveyş an- laşmasının imzası munasebetıyle Başve- kil bir konuşma yapmak üzere El Men -iye meydanına gelmişti. Mısırdakı bu— tün mitinglerde olduğu gibi e de meydanı büyük bir kalabalık doldur muştu “ve her kafadan bir ses çıkıyor- «yaşa» diye bağırıyor, kimi alkışlıyor, kimi ıslıklıyor, kimi de sa- dece gürültü çıkarmak için nâra atıyor- du. Herkes sarhoş gibiydi ve meydana bir siyasi nutuk dinlemekten ziyade eğ- lenmek için gelmişti. Hoşça vakit geçi- recekti. Asıl maksat buydu. Fakat kalabalığın içinde ve Cemal C ye güden bir kaç in- . Bunlar Müslüman Kar- deşler Cemiyetine mensuptular' ve az zaman evvel Merkezlerinde Mısır Ba aş- vekilini ortadan kaldırmak üzere yemin etmişlerdi. anlaşmasından ve memleketlerinin Batıya yaklaşmasından memnun görünmüyorlardı. Bunun ka- bahatini de bizzat başvekilde buluyor- lardı. Halbuki Hacı Nagip kendileri gi- bi düşünüyordu. Ama Cemal Abdülna- sır onu Riyaseticumhur sarayına hap- setmişti ve hiç bir işe karıştırmıyor, her şeyi kendi bildiği gibi idare ediyordu Müslüman Kardeşler Cemiyeti de kud- retinden ve nüfuzun dan gün geçtikçe kaybediyordu. Kral Faruğa karşı ayak- lanan subaylar ihtilâlin ilk günlerinde bu teşkilâttan faydalanmışlardı Fakat iktidara yerleştikten rsa- maz, hattâ aleyhmde cephe alır lardı. Bunun müsebbibi ise, Cemal Abdülnasır idi. Memlekette tam bir dıktatorya kurmuştu ve —en büyük ir nevi Mustafa Kemal'liğe Özeniyordu. Mısırlı softa için Mustafa Kemal'liğe özenmek suçların en büyü ğü, en vahimidir. Evet, Abdülnasır or- AKİS, 6 KASIM 1954 tadan kaldırılmalıydı. — İşte Abdüllâtif adlı yobaz, El Menşiye meydanında bu- nun İçin yer almıştı. iting gürültülü şekılde başladı. Başvekil bir türlü sesini duyuramıyor- du. Ne zaman lâfa gırışse derhal alkış veya yaşalar yükseliyor, devam etmesi- ne imkân bırakmıyordu. Abdülnasır ta- lihini bir kaç defa denedi. bir türlü susmak bilmiyordu. üzerine Başvekil kızgın bir eda ile ka- labalığı Aazarladı. — Fakat aldıran kim? Dinleyiciler büsbütün — eğleniyorlardı. Siyaset, nutuk... r mühim değil- di. İşte, bir gece vakti meydana toplan- mışlardı, kuvvetli projektörler bir kür- üyü atıyordu. Kürsüde Başvekil bir takım hareketler yapıyor, bir takım lâflar söylemeye hazırlanıyordu... Bu kadarı kâfi idi. Cemal Abdülnasır Mısır'ın yeni hâkimi İşte, Cemal Abdülnasırm — hiddet- lendiği sırada, on el tabanca sesi du- yuldu projektörler söndü, koca meyda- nı derin bir sessizlik kapladı. Bu esna- da Başvekilin sesi duyuldu: «Hiç kimse kıpırdamasın!». Hakikaten hiç kimse kıpırdamadı, sadece ön sırada duranlar Abdüllâtifin üzerine atıldılar. Bu sırada, o civarda yer almış üç kişinin katili kaçırmaya çalıştıkları görüldü. Onlar da derhal yakalandılar. — Halk, Abdüllâtifi linç etmek üzereydi. Fakat polisler ve askerler mâni oldular. Zira delikanlının sadece bir âlet olduğundan şüphe yok- tu. Abdüllâtif, tetiği çekecek parmaktı. Asıl, beyin kimdi; onu araştırmak ge- rekiyordu. Tahkikat derinleştirildi. - Her şey beynin, Müslüman Kardeşler Cemiyeti- nin eski İiderleri oldugunu gösteriyor- du. Cemiyetin reisi «Mürşidi Azam» sı- fatını taşır. Kısa bir müddet evvel Ce- miyet içinde hızıpler belirmiş ve Ab- dülnasırın taraftarı bir gurup, Başveki- le aleyhtar bulunan Şeyh Hasan el Hu- deybi'yi bu makamdan atmıştı. Bu gu- rup, Murşıdı Âzam olarak Kâmis Ha- DÜNYADA OLUP BİTENLER midayı getirmişti. Eski Mürşidi Azam hâlen gizlenmektedir. Abdüllâtifin üze- rinde bulunduğu bildirilen vesikalar —katilin üzerinde vesikayla — dolaşması biraz gariptir ya...— Musluman Kar- deşler Cemiyetini itham altında bırak- maktadır. man Kardeşlerin komünistler tarafından desteklendiği, onlardan yar- dım gördüğü muhakkaktır. — Yobazlarla kızılları «Batı düşmanlığı» birleştirmek- tedir. Bu balomdan ısır hükümeti suikast hâdisesi üzerine derhal, sert ted- birler almış memlekette fevkalâde hal ilân, etmiştir. Buyuk şehirlerde halk galeyana gelerek - Müslüman Kardeşler Cemiyetinin merkezlerini yakmış, tabii bu arada yağma da etmiştir. Fevkalâde hal biraz da bu sebepten ilân olunmuş- tur. Cemiyetin bir çok mensubu derhal tevkif edilmiş, Cemiyetin kapısına da büyük bir mühür vurulmuştur. Telgraflar geliyor B aşvekil — Abdülnasır 10 - kurşunun onundan da sağ ve salim kurtulmuş- tur. Bunun büyük bir şans eseri oldu- ğunda şüphe yoktur. Hattâ bazı çevre- ler Başvekilin bu suikastı mahsus ter- tiplettiği ve böylelikle bir temizlik fir- satını ele geçirdiğini söylemişler, bu arada Hitler'in «sahneye — koyduğu» Rayştag yangınını hatırlatmışlardır Su- ikastın tertipli mi, tertipsiz mi olduğu hususunda kati bir fikir beyan beyan etmeye imkân yoksa i ihtimalin de varit olabileceği şüphesizdir. Baş- vekil Abdülnasırın Moskovanın tesiri altında bulunan tehlikeli Müslüm Kardeşleri böylelikle temızlemek fu'sa tını ele geçirmekte nun olmaması için bir sebep yoktur Mısır'ın kudretli hükümet reisine derhal telgraflar yağmaya başlamıştır. Bunların içinde son derece alâka uyan- dıranları vardır. Meselâ Müslüman Kar- deşlerin Nasır taraftarı yenı Mürşidi Azam'ı telgrafında — «Nasırı koruduğu için Allaha hamdolsun» demışt Baş— vekil tarafından Rıyasetıcumhur sarayı- na hapsolunduğundan hiç şüphe bulun- mıyan Hacı Nagip de bir telgraf gön- dererek Abdülnasırın suikastten kurtul- muş olması karşısında memnunluğunu kili Churchill ile Türkiye Başvekili Ad- nan Menderes'tir. İki hükümet reisi de Mısırlı meslekdaşlarına hem tebriklerini —kurtulduğundan dolayı—, hem de te- essürlerini —böyle bir suikaste maruz kaldığından dolayı— bildirmişlerdir. Kral Faruk'un tahtından indirilme- sinin üzerinden iki seneden fazla za- man geçmiş bulunuyor. Anlaşılıyor ki, yeni dostumuz Mısır ıstıkrarma hala mak, elbette ki son derece faydalıdır Fakat kagıt üzerinde bir ba! aşarı kazanmak için temi kimlerle kuracağımızı hesapla- mama İâzımdır. Yükü azaltalım derken, üzerimize yük almıyalım. Bu hatırlatma boşuna değildir. Zi- ra Orta Doğuda ve onun biraz daha doğusunda yukarda anlatılan hâdiseler cereyan ederken Washington'da Hari- 23