YURTTA OLUP Meclis Nutuktan sonra Menderes — yol Tatmin etmiyen nutuk Sıraların birinden Hâmit Şevket İnce kalktı. Hâmit Şevket İnce Demokrat Partinin «sertlik» taraftan mebusların- dan biridir ve totaliter temayüllü ka- müdafaadaki hassasiyeti ile ta- Refik Şevket Ince gösteriyor yete sahipse kendisi tir. Salonda şöyle bir dolaştı, mebusla- rın kulaklarına bir şeyler fısıldadı. Bu sırada Reisicumhur Celâl Bayar Meclisi açış nutkunu okuyordu. Mebuslar nut- kun başından beri son derece heyecan- sızdılar. «Güzel» bir alkış sesi hemen hiç yükselmemişti. Hâmit Şevket İnce do- laştıktan sonra el çırpanlar çoğaldı. Fa- kat bu sırada hatip dış politika kısmı- na gelmişti. Nutkun en fazla alkışlanan tarafı, böylece sonu oldu. Celâl Bayarın söyliyecekleri bu yıl, her zamankinden de fazla bir merakla bekleniyordu. Mühim hâdiseler vardı. İktisadti durumumuz hakkında ortaya türlü dedikodular atılmıştı. Kıbrıs me- selesi gibi, bütün memleketin üzerinde hassasiyetle durduğu bir dâva ortaday- dı. Cumhuriyet bayramı münasebetiyle Moskova radyosu ilk defa olarak Tür- kiyeden dostane bir edayla bahsetmiş- ti. Başvekilimiz Almanyadan yeni dön- müştü ve seyahatten alman neticenin ne olduğu kati şekilde anlaşılmamıştı. tün bu sebeplerden dolayı ecnebi ajans- lar Türkiyedeki muhabirlerine nutkun arifesinde telgraflar göndermişler ve dikkatlerini çekmişlerdi. Ecnebi muha- 4 BİTENLER MUSTAFA KEMAL Atalürk aramızdan ayrılalı onaltı yıl oluyor. Fakat, bu, bana en az yarım asır önce olmuş büyük, tarihi hâdiselerden biri gibi görünüyor. Onaltı yıldanberi, Atatürk Türkiye- sinin siması o kadar değişmiştir. Ger- çi O'nun kurduğu müeseselerin bir- çoğu henüz ayaktadır. Gerçi, O'nu daha dün olmuş gibi yüreğimiz ya- narak anıyo Buna rağmen Ata- türk'ün bızden gıttıkçe uzaklaşıp e f - saneleştiğini ve meydana getirdiği inkılâp âbidelerinin — gittikçe donup kalıplaştığını görmemek, hissetmemek mümkün değildir. bir kaç gün evvel Harf değişiminin yıldönümü olduğunu kimse hatırladı mı? Tarih ve Dil Kurumlarının ne yaptığından kimse- nin haberi var mıdır? Halbuki, bu iki kurul Atatürk'ün en çok ustune titrediği, vasiyetnamesinin en başına geçirdiği başlıca iki kültür ocağıdır. Şimdi sönmüş, ateşi tütmez bir hale girmiştir. Atatürk sağ olsaydı, (dini tedri- sat) klişesi altında çıkan ve bunun sayesinde bugün Arapça elifba Ööğre- tilir. mahalle mektepleriyle memle- ketin dört bir bucağına yaydan Or- taçağ karanlığına tahammül gösterir miydi? İçimizden bu suale <«Evet» dıyebılecek bir vicdan çıkabilir. mi Atatürk, boyle bir gerilik hare- ketine asla tahammül edemezdi. Fa- kat, biz pekâlâ tahammül ediyoruz. Demek oluyor ki, Atatürk'ün mâne- birler de derhal Hariciyeye başvurmuş- lar ve nutkun tercümesini istemişlerdi. Fakat Hariciyenin eli ağırdı. Daha doğrusu nutuk Hariciyeye geç gönde- rilmişti. Değil gazeteciler, yabancı dip- lomatlar bile dış politikayı alâkadar eden kısmın tercümesini ele geçirmeye muvaffak — olamadılar. Celâl Bayarın söyliyeceklerinin me- beklenmesinde ikinci bir sebep . Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2 Mayıstan sonra hürriyeti —hakiki demokrat bir hükümete şan politika— meğe niyetli duyulan haberler arasındaydı. Gönül is- tiyordu ki bunun müjdesini millete biz- zat Celâl Bayar versin. Elbette ki ka- nunları ve tedbirleri tasvip etmemezlik edemezdi. Nihayet her birinin alanda kendi imzası vardı. Ama, bunların ye- Yakup KARAOSMANOĞLU vi nüfuzundan bir hayli uzaklaşmış bulunuyoruz. O, hayatımızın ufkun- da, ışığı küreye yüzbinlerce — yılda erişen yıldızlardan biri gibi duruyor. B lumuzu aydınlatabiliyor; ne kanımızı ısıtıyor. Aksi takdirde her gün geri geri bastığımızın farkına varmamış; aksi takdirde, hamam bö- cekleri gıbı üreyen kara sakallı, ka- Kadri miş pırıl bir vatan bıraktı ve hepimizi bunun müdafaasiyle mükel- lef kıldı idi. O vatan, şimdi, hasre- tini çekmeğe başladığımız bir yer oldu. Fakat, ona tekrar kavuşmak hamlesini kendimizde bulamıyoruz. czin, bu uyuşukluğun sebe- bi nedir? Gerçek inkılâpların kolu koruyuculuğunu Babiâli'nin köhne nizamlarına bağlı bir bürok- rasi'ye bıraktılar. Bu yüzden Kemalizmin — «ideo- logie» si de yapılamamıştır. Herkes Atatürk'ü kendi bildiğine, kendi di- lediğine göre tefsir etmiştir. İ sahasındaki bu fikir anarşisi, kanın ki, günün birinde Atatürk'ü, yalnız, gittikçe uzaklaşan bir yıldız değil, halli imkânsız bir muamma şekline sokmasın niden gözden geçirileceğim haber vere- bilirdi. İşte bunları bekliyenler, derin bir hayal sükutuna uğradılar. Celâl Baya- rın söylediği nutuk belki de Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde irad edilmiş bile fazla heyecan göstermemeleri nun neticesiydi. Reisicumhur, bekleni- len ana meselelerin biç birinden bah- setmedi. Kıbrıs dâvası diye bir dâvanın adı bile nutukta geçmedi. Sovyetlerin manevrası ağıza alınmadı. Dünyada mühim gelişmeler olmuştu. Almanya At- lantik Paktına girmiş ve Londrada, Pa- tiste mühim kararlar alınmıştı. Harp tehlikesi artmış mıydı, azalmış mıydı? Bunlar hakkında Reisicumhurun milleti tenvir etmesi ve bu hâdiselerin ışığı al- tında dış politikamızı izah etmesi bek- leniyordu. Ecnebi ajanslar muhabirleri- ne böyle düşünerek telgraflar yollamış- lardı. Halbuki Celâl Bayar, bütün bun- ları bahse değer görmedi. Hatta Alman- AKİS, 6 KASIM 1954