ekleme iki üç tayyaremiz, onların topuna tüfeğine karşı bizim her biri bir badireden arla kalmış bir takım hurda silâhlarımız vardı. Efendiler, Türk Milleti bu harbi, mazlum milletlerin cm- peryalist devletlere karşı bu ilk kurtuluş harbini demiryolu ray- İarını eritip tlop kamaları yaparak ve yüzlerce kilometre mesafe- lerden köylü kadınların sırtında mühemmat taşıtarak kazandı. Evet; Avrupa emperyalist Devletlerinin o yaman sitilâ ve istis- mar siyaseti işte bu serait içinde, bütün o müthiş tekniki, o mu- azzam teşkilâtile böylece ilk defa olarak çarak Anadolu toprak- ları üstünde mağlup oldu. Fakat bu büyük tarihi hâdise sanat ve edebiyat sahasında henüz kıymetlendirilmektedir. Çünki, her yerde olduğu gibi Türkiye'de de sanatkâr «öpiguc» nefhadan mahrumdu. Eğer iddia ettiğimiz gibi bir acpiguc» de- vir içinde yaşayorsak bu nefhanmnın kendi kendine sanatkârların ruhunda uyanması lâzım gelmez mi? Bugün, uyanmamış ise ya- rır er geç uyanmayacak mı? Biz, yazık ki, «hom&rigue» devre, ne gibi devirlerin takaddüm etmiş olduğunu pek iyi bilmiyoruz. Lâkin, ne Yunan mitolojisini, ne Truva destanını, ne Ödise efsa- nesini bizzat Hamer'in kendisi icat eltmeditine göre bu büyük klâsik devraye bir halk edebiyatı, «folklaors — devrinin takad- düm etmiş olduğuna hükmetmek lâziımgelir. Hiç süphesiz, bun- lar bir takım sütnine masallarından; dağ tepclerinde kaba saba kamışlara üflenen bir takım çoban şarkılarından veya mabetler- de, dini âyinlerde hep bir apızdan söylenen mistik — ilâhilerden ibaretti. Dört bin yıldır bizim gözlerimizi kamaştıran ve sırayla muhtelif kültürlerin tekevvününe imkân vermiş olan ve hâlâ insaniyal namını taşımakta bulunan o muazzam grekolaltin kültürün esa- sı işte bu basit materiyallardır. Bunun içindir ki, arkadaşımız Maksim Gorki'nin bir yerda söylediği gibi «yarınki kültürün de bugünki işçi ve rençber sımıfının, şimdilik bize çok iptidaf ve kabasaba gelen yazılarından, nutuklarından, sarkılarından» hu- sule gelebileceğime neden iİnanmayalım? Bunlar henüz bizim dilimizden anlamadıkları gibi bizde onların dilnden anlamıyoruz. Faka! bir gün bir birleşme ve anlaşma ola- caktır ve her iki taraf geniş adımlarla bu mülâkata doğru iler- liyor.