ren cereyanların, haltâ bazı «dirige» cemiyetlerde yapılan plân- ların şimdiye kadar hiç bir müsbet netice vermediğini gördük. Te Gerçi sanatta yaratma herhangi bir istihsal gibi metodla tekniye ye muhtaçtır ve zamnedildiği kadar ilhama tâbi değildir. Fakat ma- ye nevi islihsalın ekonomik islihsalden büsbütün başka türlü şeraite h_" tâbi olduğu ve büsbütün başka tertiplerle yapıldığı da muhakkalr- t tır. Onun içindir ki, meselâ harp sonrasının bazı inkılâpçı cemi- J£ yetlerinde - ki buna Türkiye'yi de ithal ediyorum - zorla inkalâp € emrine alınmak istenen sanatkârın meydana hiç bir şey çıkarama- a dığı ve çıkaranların da yeni insanı, yeni cemiyeli, yeni hayatı, bi görüş ve anlayış tarzını dajma eski taavir ve lahkiye usullerile an- bt lattıkları; cihanı eski sanatkârın gözü ile görüp, eski sanatkârın el dilile terennüm ettikleri görülüyor. Kuru bir realizm veya dar ve | ü İndividuel bir piskolojik tahlil bütün romanlara hâkim olmakta ĞT devam ediyor ve bunların üstünde yeni hayat ideolajisi hazı tezli | ö tiyatro piyeslerindeki «Tirad» lar gibi sırıtıyor. Bazı romanlarda | n isc, yeni insan tipleri eski örnekler üzerine biçilmiş gibidir. Bu Na itiharla, meselâ, devrimizin en inkılâpçı edebiyatı olan yeni Rus di Edebiyatından okuduğum romanlarda hâlâ zavallı «Raskolni- v kof»'a bile rastgeldiğim oluyar ve asıl garibi sudur ki, yeni ro- g' manlarda en canlı tipler bu cski modellere göre yapılmış olan- , lar('ır. k( Şu halde, her şeyin plânlaştığı, her kuvvetin inlkzılâp emrine alım K dığı su devirde sanatkürıi; bizim mamnevi Zservetimizin a- hî nahtarını clinde tutan adamı kendi haline mi bığraka- kL n lım? Bence meselenin düğüm naoktası bu değildir. Bu îı“ günün sanatkarına serbesti versek de vermesekte onun v bize vereceği eserler, simdilik birer istihale devri eseri olmaktan &! ileriye gecemivecektir. Çünki zaman, devrini henüz ikmal ectme- Di mistir. Yani insan dediğimiz mahlük, henüz, ruhunda ceki cemi- iç yetin ve #eki hayat sarilarının tohumlarmı muhafaza elmektedir. © Umumiyetle şunu işaret edebiliriz ki her büyük küllür devresine bir beşeri inşa hamlesi ve her inşa hamlesine de bir ihtilâl devresi takaddüm etmiştir. Bilmem her ihtilâl devresine istibdat, taassup !'ş ve cehalet gibi başlıca unsurlarile bir Skolastism ve taaffun dev- ki resi takaddüm etmis olduğunu ilâveye lüzum var mıdır? Ökvle ki m_ İ sanatın verimli olabilmesi için evvelâ muzaffer olmus bir Shtilâlin ;: 23