günlerinde, bütün bu oniforma şatafatlı ile bu söz ve selâm bir- liğinin bütün havayi istilâ ettiği muhakkaktır. Fakat bütün bunları bir tarafa bırakırsak, Almanya yine hep ayni iktisadi, içtimai ve siyas? davaların artasında bulunmakta- dır. Ve bütün bu harici manzaraya ait olan değişikliklerin bün yede yatan esas hastalık üzerindeki tesirleri echemmiyelsiz dene- cek kadar azdır. Gerçi, işsizlikle mücadele, sermayedara karşı daha ziyade halk- çı bir vaziyet takınmak, köylüyü istihsalâtını korumalk suretile tutmak haşta ağır sanayi olmak üzere bütün sanayi istihsalâtma geniş krediler açmak bir nevi değişikliğe delâlet edebilir. Esas hastalık gözden uzak tutulmak şartile. Esas hastalık, bütün mü- talealarda hareket noktası kabul edilir edilmez, bu gibi değişik- liklerin hükümsüzlüğü derhal sırıtır. Esas hastalık, yazımızın başında da söylediğimiz gibi, devlet kanalımndan ve hususi işletmeler bakımından gırtlağma kadar borçlu, garantili pazarlardan yani müstemleeklerden mahrum, bütün iktisadiyatını verimli bir surette çalışlıracak işletme ser- mayesinden mahrum, ticaret muvazenesi giltikçe bozulan, Toediye muvazenesi haddi zatında mevcut olmayan, parasının karşılığı 79 2 ye inmiş bulunan, bir memleketin ayrıca şöyle bir dava ile karşılaşmış bulunmaa- sıdır: cihan buhranını bir kalemde tasfiye etmek ve diğer memleket lerin alım kabiliyetlerini keza bir kalemde arttırmak mümkün olsa dahi, geçen asırda açık pazar ve hammadde ile ziraat mad- deleri müstahsili mevkiinde bulunan memleketleri sanayilesmek ve müstakil bir milli iktisada malik olmak yolundan alakayma- ğa imkân yoktur. Öyle ki, Almanya gibi bir memleket için, bum- larla faal bir ticari münasebete girişmek işi, her şeyden evvel Almanyanın bir bünye fstihalesi yapmasına bağlıdır. Almanya, birtakım istihlâk esyası yapan sanayiünin büyük bir kısmından vaz geçerek, kuvvetini, daha ziyade istihsal vasıtaları yapan a- ğaır sanayiine vermelidir. 22