İÇ OLAYLAR kendisini alkışladılar. Fakat alkış- ar o kadar kaldı. Halbuki İnönü, Kıbrıs bombardımanından sonra Meclise girdiğinde, Muhalefet de dahil, milletvekilleri (kendisini a- yakta alkışlamışlardı. Demirel na- sıl alkışlanabilirdi ki, o zaman İnö- nü'nün rumlara yaptığını şimdi Gri- vas bize yapmıştı. Herhalde alkışla- nan, Kıbrıs'ta Grivas idi. Hükümetin resmen bildirdiği, bir müdahale kararının olay gecesi sabaha karşı Sy el Ke tebliğ edildiği, iki s ramların köyleri tahliye, ri "öğrenil. diği idi. O gün öğle radyosuda "Hükümet köyleri tahliye ettirtti" vi bu propagandaya inanmış ründü. Sabahleyin bütün hava a- bul ve limanlar, bir harp hazır- lığının tam olduğunun göşterilmesi için trafiğe kapatılmıştı. Öğle üze- bundan vazgeçildi ve normal ha- yat avdet etti. Zaten, etmemesi için de bir se- bep mevcut değildi. Aslında, Türk Hükümetinin dav- ranışının kusurlu hiç bir taralı yoktur ve bu olaydaki tutumunun desteklendiği Muhalefet tarafından bildirilmiştir. Dış meselelerde dai- ma dikkatli ve titiz olan İsmet İnö- nü bunu söylemekten çekinmedi ve vaktiyle AP'nin saptığı ucuz dema- goji yoluna sapmadı. Grivas kuvvet- leri baskın yaptıktan sonra tutula- bilecek başka vol, ancak, bunu fir- sat bilip harple Kıbrıs Meselesini halletmekti. Fakat çıkarma, İnönü'- nün Başbakanlığında nasıl bir ma- ceraysa Demirel'in Başbakanlığında da aynı özelliği muhafaza ediyordu. Haydi, harp etsene! Herr yolunun veya çıkarmanın güçlüğü, AP'nin inandırmak iste- diği gibi, Adaya gelmiş birkaç bin Yunan askeri değildir. Türkiye, bu palikaryalar bir yana, gerekse Yu- nanistan'ın kendisini bir harpte ko- layca ezecek güçtedir. Ama Türki- ye'nin o takdirde karşısına Ker olan Amerika, Altıncı hattâ Sovyetler Birliği" dir. Bu İiweller Kıbrıs'a bir Türk müdahalesine izin vermediklerine göre bizim için ya- pılacak, siyasi faaliyetten başka bir şey yoktur. İnönü zamanında, gere- kirse Türk jetlerinin Kıbrıs sema- larına (odoluvereceklerinin — ispatı rumları böyle baskın heveslerinden Ka ve frenlemekte çok ni- rol oynamıştı. Halbuki bu defa, Grivas'n yaptığı yanına kâr bile kalmıştır. 6 Haftanın sonunda Demirel, bir balonunun daha iğne yeyip sönmüş olması karşısında hem üzgün, ama hem de hiddetliydi. Hücumların te- sirinin, bir suya taş atılmışcasına dalga dalga genişleyeceğinden ve çok azalan prestijinden gene bir şeyler götüreceğinden emindi. işe vaktiyle iddia ettiği tarzda Kıbrıs İşi harple halledilecek dir mesele idiyse Grivas ona, bahanele- rin, fırsatların en iyisini vermişti. Demirel ise, bir boş zafer bora- zanı çalmaktan başka hiç bir şey yapmamıştı. Bu zafer borazanı, şim- di Türkiye'de belli başlı "matrak ' konusudur. Bir yaşlı ve tecrübeli a- dam, Meclisten evine döndüğünde şöyle e dedi: — Eee, kendi düşen ağlamaz!" Yedek subay Demirel'in askerli- ği, Orgeneral İnönü'den iyi bildiği palavrası her Mİ Lİ âkibetine uğruyordu. Ama üzülecek husus, Kıbrıs tünelinde hâlâ bir ışIı- ğın görülmemesiydi. PARLAMENTO Meclisin korkulu rüyası A vayasa Mahkemesi üyeleri de Millet Meclisi Başkanı Ferruh Bozbeyli gibi odüşünürlerse, bugün yürürlükte olan tam 38 kanun, yu nayasaya usül yönünden aykırılık Ee iptal edilecektir. Usul- > , Anayasa ve Adalet Komis ynundaki üye fazlalığıdır. "“Fazlalık"lar ise, GP Grup temsilci- leri Emin Paksüt ile Coşkun Kır- ca'dır. Bozbeyli, bu konudaki görüşünü şöyle ifade etti: — Çetin Altan'ın dokunulmazlı- ğının kaldırılması yolundaki Millet Meclisi kararım usül yönünden bo- zan Anayasa Mahkemesi'nin, aynı ANAYASA MAHKEMESİ Ağlama duvarı AKİS