Mutlu azınlık, evet! Mutsuz çoğunluk, hayır! ER kim ki der, bir toplumda “mutlu azınlık" bulunmamalı- dır, bulunmaz, ben bulundun- mam, O, magoji yapmıyorsa palavra atıyor demektir. "Mutlu azınlık" her hangi bir toplumun ayrılmaz parçasıdır. Toplum ne rejim altında olursa olsun, ne sis- temle yönetilirse yönetilsin bir “mutlu azınlık" dalma bulunacak tır. Bir "mutlu azınlık" nasıl bu- lunmaz ki, bugün solun en uç şek- — uygulandığı toplumlarda bile rmül "Herkesten verebildiği ka- dar, herkese çalışması ölçüsün- de.."dir. Herkesten verebildiği ka- dar alıp herkese bütün ihtiyaçları- nın karşılığını verebilmek, henüz bir ütopya halinde, kalın kitapla- rın yaldızlı ciltleri içinde kapalı dar. Amerika'da “mutlu azınlık vardır, Rusya'da "mutlu azınlık" vardır. Burjuva toplumunda "mut- lu azınlık" vardır, komünist top- lumda “mutlu azınlık" vardır. Ve bütün "mutlu azınlık'ların da, sadece çalışmalarının karşılığı olarak bu mazhariyeti kazanmış oldukları sanılmamalıdır. Stalin'in kızı Svetlana'nın hatıraları, konu- ya faydalı ışık getirmiştir. Zaten bu, bilinmeyen bir nokta da değil- di. Toplumlar için mesele, "mutlu azınlık” bulunmaması değil, "mut- suz çoğunluk" olmamasıdır. Bir toplumda "mutsuz çoğunluk" oldu mu, o toplum her türlü huzursuz- luğa, rahatsızlığa, karışıldığa açık demektir. Tarihin bütün ihtilâlleri, sosyal ihtilâlleri "mutlu azınhk'"'ın yanında "mutsuz çoğunluk'un bu- lunduğu ülkelerde yapılmıştır ve ihtilâlin bedelini en ziyade, mev- cut "mutlu azınlık" ödemiştir. İhtilâlden sonra kurulan rejim- ler içinde, yeni bir "mutlu azınlık" ile yeni bir "mutsuz çoğunluk" yaratanlar çıkmıştır. Ama bunla rın da akıbeti, devirdikleri rejimin emi eşi olmuştur. Devlet, ücünü, "mutsuz çoğunluk"'un ka derini mutluluğa çevirmek istika metinde sarfetmekle görevlidir. Sosyal Devlet mefhumunun mana- sı budur. Bu "mutsuz çoğunluk"- tan ne kadarı, oradan alınıp ta mutluluğa kavuşturulursa Devlet, AKİS görevini o nisbette iyi yapıyor de- mektir. UGÜN Türkiye'de, "mutlu azın- lık" ile "mutsuz çoğunluk" tipik bir olayda karşıkarşıya gelmiş- tir. ir özel yüksek okullar mese- lesidir. "Mutlu azınlık”, özel yüksek o- kullarda okuyudar mıdır? Hayır. "Mutlu azınlık", yüksek öğretim yapma şansına kavuşanlardır. İç- lerinde zenginleri vardır, orta hal- lileri vardır, fakirleri vardır. Ama Türkiye'de okumak, yüksek öğre- timi bırakınız, sadece okumak "mutsuz çoğunluk"un tamının na- sibi değildir. Devlet, vatandaşını okutmak görevini henüz yerine ge- tirememiştir. METİN TOKER Özel yüksek okullar konusu el bette ki, bugünkü ortamda çok polemiğe, çok demagojiye,, çok İs- tismara yol açacak bir meseledir. Bu okullarda genellikle, Devletin üniversitelerine girememiş "zengin çocukları"nın okudukları, bunların arasında diplomayı, ilim aşkından ziyade askerlik tecilini temin için İsteyenlerin bulunduğu bir gerçek tir. Ama aynı okullarda dünya ka- dar genç vardır ki, bunlar günün belirli saatlerinde, bazen gündüz, rasını maktadırlar. Bunları bir kalemde “mutlu azınlık" diye damgalayıp küçümsemek haksızlığın ta kendi- sidir. Bunların içinde, Devletin yüksek okullarına girebilmiş oldu- ğu halde tahsili, "babadan para tahsil etmek" manasına alıp sade- ce fing atanlarla kıyaslanmayacak parlaklıkta öğrenciler vardır. Özel yüksek okullardan şekva, en ziyade, bunların bakkal dükkâ nı açıyor zihniyetiyle açılmış ol ması, o kafayla yürütülmesi, sevi- yeden mahrumiyetleridir. EVLETİ, gittikçe daha fazla, topluma karşı görevini yapıyor hale getirmek! "Düzen değişik- liğinden anlananın bu olduğunu, niçin anlamak İstemeyenler var? Bilhassa, gittikçe daha fazla, an- cak "mutlu azınlık “ın mutluluğu- nu arttırmayı gaye bilmiş intiha- mı veren İktidarın Bakanları, söz- cüleri, hattâ Başbakanı neden bu lâfa kızarlar, sinirlenirler? Türki- ye'nin bir özelliği, bugün o "mut suz çoğunluk"tan pek çok kimse- nin mutsuzluğunu anlamış olması- dır. Mutsuzluğunu anlayan, kendi liğinden, mutluluğun yolunu ara- yacaktır ve ona yol gösterenler, a- kıl satanlar eksik olmayacaktır. Her tedavi, önce hastalığın teşhi- siyle başlar. "Mutlu azınlık" düş- manlığı, bir tahrik unsuru ve si- lâhı olabilir. Ama "mutsuz çoğun hık" teşhisi, nasıl görmezlikten ge linebilir ve nasıl, bunun gerekeni kulak arkası edilir? İstanbul'dan Başkente doğru, özel okulları protesto etmek res- mi amacıyla yürüyenler, aslında, "mutsuz çoğunluk'u mutluluğa kavuşturmak yolunda İktidarı gö- reve davet etmektedirler. Bunun bir günde, bir haftada gerçekleşe cek iş olmadığını herkes bilir. Fa- kat sen "Türkiye'de mutsuz ço- Şunluk yok, suni bir mutlu azınlık düşmanlığı var" dedin mi, durum- ları konusunda inanılmaz hızla bi linçlenmekte olan kütleler derler Li: Ooo, bu kafayla bu İktidar, bir günde, bir haftada ne kelime, bir yüzyılda bizi mutluluğa kavuştu- ramaz! Ve işte o zamandır ki "düzen değişikliği", İktidar temsilcileri- nin bugün anladıkları manayı alır.