<-»A.O<u>ı MAHMUT T. ÖNGÖREN GÖREV BAŞINDA Deveye hendek atlattı Birtürlü gelmeyen istim Türkiye" de ilk "profesyonel" tele- vizyon yayınının I Ocak 1968'de yapılmıya başlanacağını açıklıyan bildiriden kısa bir süre sonra, başlangıcın mart ayına ertelenm sinin gerektiği anlaşıldı. Böylece, çeyrek yüzyıllık bir gecikmeden son- ra, televizyonun, önümüzdeki birkaç ay içinde Türkiye'ye gerçekten gelip gelemiyeceği yolundaki şüpheler da- ha bir kuvvetlendi. Fakat, acaba ge- cikme süresince boş durulmamış, dış dünyada bu yeni ulaştırma orta- mında kazanılan görgüler derinine incelenmiş midir? Türkiye'de tele- vizyonun halka ulaşacağı "büyük gün"e, her yanıyla dayanaklı bir ha- zırlanış içinde mi ilerlenmiştir, yok- sa, radyoların bunca yıllık yöneti- mindeki derme - çatma, güçsüz, so- rumsuz tutum, televizyon hazırlık- larına da mı temel olmuştur? TRT'nin ilk televizyon | İstasyo- nunun Ankara'da, -ister ocakta ol- sun, ister martta- çalışmıya başlı- yacağına inanılmasını sağlıyan iyim- ser, davranış açısından bile, yukar- daki sorulara olumlu karşılıklar bulmak güçtür. Gerçi, teknik ba- kımdan -hiç olmazsa- ilk güçlükler ve gecikmeler giderildikten sonra, Ankara televizyonu çalışmıya hazır sayılabilir. Fakat bir yandan teşki- lât ve Öte yandan program sorunla- rı, "büyük gün"ün umutla beklen- mesine imkân bırakmamaktadır. 40 Çünkü.. RT henüz, televizyon teşkilâtını kurmuş deği dir. Kadrolar, Dev- let Personel Dairesinde görüşüle- durmaktadır. o Atanmalar ancak, kadrolar Maliye Bakanlığı ile Tuz rizm ve Tanıtma Bakanlığınca onay- landıktan sonra yapılabilecektir. Daha şimdiden bir gecikmeye uğra- mış olan açılış gününe program ye- e çalışanlar, bugün, TRT'- n başka dairelerinde £ kadrolara sahiptirler. Bunların çoğu, televiz- yonun türlü konularında, belli sü- yi içinde dış ülkelerde kurs gör- müş olmakla birlikte, hiçbir mes- lek tecrübesi olmıyan kimselerdir. Bu engellere güner. Türkiye'de televizyonun daha fazla gecikme- den başlıyabilmesi için bir tarih, hem de yakın bir tarih tespit edili- şini övgüye değer bir cesaretin ör- neği diye göstermek mümkündür. İyiniyetle (o beslenerek gelişen bir görgü sayesinde televizyon, Türki- ye'de, bir kere başladıktan sonra, kısa zamanda bir seviye tutturabi- lir. Ne var ki, engellerin en büyüğü iyiniyet", TRT'de bulunmıyan bir şeydir. Nitekim TRT, bugün, şahsi çekişmeler, adam kayırmalar, ayak kaydırmalar, baltalamalar ve işle hiçbir ilgisi bulunmayan bir klik faaliyeti batağı içindedir. Amerika'dan çağrılan uzman En! büyük umut, çalışmaların, bu- gün Türkiye 'de ki "1 numaralı radyo, ve iSleyiypa program uz- manı" diye bilinen Mahmut Tâli Öngören tarafından yönetilmesin- den doğmaktadır. Öngören'in bu ü- deve getirilmesi, kahır yüzünden görülen bir lütfun sonucu olarak, işte bu klik manevralarıyla müm- kün olabilmiştir. Öngören, bundan iki yıl kadar önce, Radyo'daki başarılı çalışması- nı çekemiyenlerin açtığı savaşın te- dirgin edici havası içinde verimli olarak çalışamıyacağını anlamış, "Amerika'nın Sesi" radyosunun yaptığı teklifi kabul ederek, Was- hington'a gitmişti. TRT Yönetim Kurulunun, geçen- lerde, Tâli Öngöreni İstanbul tele- vizyonunun hazırlık çalışmalarını yapmıya çağırması, polemiğe kadar varan olayların unutulmuş olduğu sanısını veriyordu. Geçirdiği tecrü- beden ders almamış olduğu anlaşı- lan Öngören ise, daveti kabul edip, Türkiye'ye doğru yola çıktı. TRT Yönetim Kurulu daha da ileri gi- derek, Öngören'in, TRT Genel Mü- dür Yardımcılığına getirilmesine karar verdi. Ne var ki, Öngören'in Türkiye'ye dönme fikri, bazılarının huzurunu kaçırmıştı. Artık bu kadarı da faz. laydı! Girişilen yoğun kulis çalışması sonunda, Öngörenin Genel Müdür Yardımcılığına getirilmesi önlendi. Cevap bekleyen sorular eki ama, ya Öngören ne olacaktı? p Amerika'dan apar-topar getir- tilen uzman, geldiği yere geri mi gönderilecekti? Mesleğine bağlı, bilgisini kendi yurdunda uygulamayı isteyen Ön- gören, uğradığı haksızlığın hesabını sormakta direnmeseydi, sonuç, bel- ki de, gerçekten bu olacaktı. Açık hesap vermekte güçlük çekenler, Öngören'i Ankara, televizyonunun başına getirmekle, içine düştükleri sıkıntılı durumdan kurtulmuş ol- ular. ahmut Tâli Öngörenle birlikte çalışanlar arasında, bugün için he- nüz lâfta olan televizyon kadrola- rında, Program Dairesi Başkanı sı- fatıyla tanınan Semih Tuğrul gibi bir sinema uzmanı da bulunmakta dır. Sağlam bir programcılık anla- yaıya derinine bir sinema görgü- ün, başarılı televizyon yayınları sağlıyabileceğine inananlar için Ön- gören ve Tuğrul'un Ankara televiz- yonunda ödev almış bulunmaları büyük bir umut kaynağıdır. Bir program uzmanıyla bir sinema ten- kidcisi, Türkiye'de ilk televizyonu başlatma ve sürdürme başarısın; gösterebilecekler midir? Bu soru- nun karşılığını, iki çiçekle bir yaz olabileceğine inanan iyimserler de- TRT içindeki çıkarcılar, kulis- çiler, dolapçılar verecektir. İLHAN MİMAROĞLU * AKIS