YÜRÜYÜŞ Yavaş yürü, hoş yürü.. 1966 yılı ekim ayında Amerika: Şe- hirciler, 600 metreden fazla yürü- yüşün zararlı olduğunu, bu sebeple, şehirlerin buna göre yapılması ge- rektiğini söylemektedirler. İnsan- lar, işlerine gidebilmek için 600 metreden fazla yürümek korunda kalmamalıdırlar. Ayni yılın ayni ayında Almanya: Bir filozof - sanayici, memurları en iyi etkiliyecek silâhın yürümek ol- duğunu iddia etmektedir. Hem de, 600 metreden fazla... Filozof - sanayici, bu amaçla, ge- lecek İş toplantısının, şirketin yakı- nındaki bir tepede yapılmasını ka- rarlaştırır Şirketin o yöneticilerine birer zarf verilir. Zarfın içindeki pusulada, "Toplantı yerine Bay X ile birlikte İYİ geleceksiniz" denilmekte Sanil, düzülürle Yapılan toplantı, başkanlarının belirttiğine göre, şimdiye kadarkile- rin en verimlisi olmuştur Bu durumda kim haklıdır? Şe- hirci mi, yoksa sanayici mi? Elbet- te ki ikisi de... Çünkü, ikisinin de sö- zünü ettiği yürüyüş, başka yürüyüş- tür. Bütün mesele, yürüyüşün rit- minde ve yapıldığı yerdediri İyi yü- ikişer ikişer yola rümek için, insan rahat olmalı, ken- dini zamanla kısıtlanmış hissetme- melidir. Üstelik, rahat ayakkabılar ve temiz bir bava da şarttır. Bu yü- rüyüş, şehirlerde her gün yapılan endişeli yürüyüşten tamamen fark- lıdır. Kalbin çalışmasını düzeltir, kan dolaşımım hızlandırır, cildi gü- zelleştirir. Bütün mesele, mesafeyi iyi ayar- lamaktadır. Faydalı bir yürüyüşün mesafesi İnsandan insana ve 40 ki- lometre ile 600 metre arasında de- gişmektedir. FUTBOL Zincirin son halkası Türkiye — Çekoslovakya milli fut- bol karşılaşmasının 0-0'lık sko- ru, Türk Futbolunun son yıllar içinde geçirdiği evrimi yansıtmak halamından önemlidir. Bundan iki yıl önce Ali Sami Yen'de yapılan karşılaşma, Türk takımının 6-0 yenilgisiyle sonuç- lanmış, saha ve seyirci avantajına rağmen bu açık farklı yenilgi, Türk futbol tarihine çok karanlık bir sayfa olarak geçmişti. Maç boyun- ca seyirci, kendi takımım ıslıklıyor yuhalıyordu. oOyunun sonlarına doğru ise binlerce kişi, hakemin SPOR bitiş düdüğünü beklemeden, stadı terkediyordu. Bu hazin tablo ve açık farklı ye- nilgiden sonradır ki Türk Milli Ta- kımı ile ilgili köklü bir reform ka- çınılmaz hale geldi. e Yöneticiler, "bundan daha kötü bir sonuç alı- namaz ya.." diyerek, ötedenberi tavsiye edilen, fakat (uygulamaya imsenin cesaret edemediği deği- şikliği yapmak zorunda kaldılar. Milli Takım, yabancı hocaların bu- ram buram profesyonellik kokan yönetiminden alınarak, bir değerli hocanın, Göztepe antrenörü Adnan Süvari'nin ellerine teslim edildi. Süvari'nin prensibi, disiplin ve sağlam bir fizikti. Bunun için de ta- kımda genel bir gençleştirme şart görülüyordu. Süvari'nin tasarladığı ilk kadro açıklandığında, sporsever- ler gerçekten büyük bir sürpriz kar- şısında kaldılar. Tüm paslı şöhret- ler, uzatmalı milliler kenara itilmiş, kim formdaysa o kadroya alınmış- tı. Bu, kulis oyunlarının, seyirci korkusunun dışında yepyeni bir anlayıştı. İşte, Rusya karşısındaki zaferi, Süvari'nin bu 11 'i kazandı. Beş ay önce Bratislava'da Çekoslovakya" ya karşı oynanan maç, ürkiye'nin 3-0 yenilgisiyle sonuçlandı ama, Türk takımı hiç ezilmeden, dipdiri ve enerjik bir oyun çıkardı. Bu, ile- risi için umut verici bir işaretti. 19 Mayıs Stadyumundaki 0-0'lık skor ise bu başarı zincirinin son halka- sını teşkil etti. SIFIRA SIFIR Yıllardanbe “bugüne kadar spo mışlardır. Daha d spor, okullara gire- medi" diyerek işbaşına gelip, "sporu okullara mut- laka sokacağız" diye konuşanlar, ne yazık ki, dedik- lerini yerine getirememiş, sporu okullara sokama- oğrusu, ne Beden Terbiyesi Genel lerdeki başarılı bir adımı ii karşılandı. Gerçi B erasyo nu'nun bu a sokulması için önemli eğ değilse Boka Federasyonu, öbür federasyonlara ör- nek teşkil edecek bir adım atmıştı. ı bile sporun okula ir ama, hiç Müdürlüğü, ne de Milli Eğitim Bakanlığı, soya rin spor sorunlarını çözebilmişlerdir. Milli Eğitim Ba- nlığı, spora, öbür ülkelerdeki değeri vermemiş; be gpeieeiiş ise, o da haftada bir defa, "beden eğitimi" adı , basit hareketler yapmakla yetinmişler dir. Belen Terbiyesi Genel Müdürlüğünde ve fede- rasyonlarda görev alanların sporu okula sokma yo- lundaki çabaları ise sadece sözde kalmıştır. Gerek spor çalışmaları, gerekse tesis yönünden okullar bir kenara itilmiş, yetkililer, başlan sıkıştıkça, sporun okullara sokulacağından söz etmişlerdir. Bu yüzdendir ki, Boks Federasyonu'nun son gün- Ankara'nın en büyük liselerinden biri olan Gazi Lisesi"nde bir boks ringi kuran Boks Federasyonu son yılların en başarılı boks antrenörü Bülent Kiter'i da bu ringde, liseli öğrencileri yetiştirmek için gö revlendirdi. Genç çalıştırıcı Kiter, öğrencileri çalış- tırmaya büyük bir hızla başladı. Boks Federasyonu'- nun niyeti, bu çalışmaları öbür okullarda da yapa- bilmektir. Bu küçük adımın yarattığı hayret bile, Türk spo- runu yönetenlerin bugüne kadar ne yaptıklarını gös- termeğe yeter.