HALUK KURTOĞLU VE SAİM ALPAGO Mezardan gelen ses "Candida". Yazan: Bernard Shaw. Sahneye koyan: Mahir Canova. Tiyatro: Ankara - Ye- ni Sahne. Be: kitaplar vardır. Bunların raf- larda bırakılmaları daha iyidir. Devirlerini yaşamışlar, tesirlerini yapmışlardır. Ansiklopedik bilgi e dinmek isteyenlerin onları ansiklo- pedilerden, edebi kültüre omerakı olanların edebiyat kitaplarından ve ya antolojilerden öğrenmeleri akıl kârıdır. Bugün artık hiç kimse, e ğer derinlemesine bir çalışma yap mıyorsa, Jean - Jacgues Rousseau- yu, "bir de bizzat ben keşfedeyim" diye tamamen okumaya kalkışmaz. Bernard Shaw'un "Candida"sı da öyle. Shaw, elbette ki henüz yeni. Ama "Candida" sı eskimiş. Bu yüz- den, başka memleket tiyatro seyir- cilerinin tepkisi ne olursa olsun, bizim seyirciyi sıkıyor. Zaten oyun akşamlan da, Yeni Sahne'nin rahat koltuklarında çok kimse ya esniyor, ya da başının kaydığım hissediyor. Bastırmış uykunun ağırlığı al- tında. "Candida" üç kişi arasında geçen bir dram. Bir de, saheneye renk ve- ren dördüncü var: Kız babası, öteki üç kişi, klâsik üçgen: Kadın, koca- sı ve kadının genç hayranı. Bunlar konuşuyorlar da konuşuyorlar. Ber- AKİS nard Shaw bir hareketsizlik içinde kahramanlarına kendi fikirlerini söyletiyor. Kadında Gülsen Alnıaçık, kocada Halük Kurtoğlu, genç aşık- ta Alev Sezer bu işi hiç de fena yap- madıkları halde, ortaya çıkan sıkıcı bir oyundur. Koca, bir rahip. Karısı Candida ile mesut. Daha doğrusu, kendisi kendi hayır işlerinde, karısını da mesut biliyor. Onu tatmin ettiğin- den emin. Bir gün bir genç arka- daşa rastlamış: Marchbanks. Zengin bir ailenin tatmin edilmemiş oğlu. ' Rahip ve karısı onu ailelerine al- mışlar. Ama çocuk, tahmin oluna- cağı gibi Candida'ya aşık. Candida'- nın tatmin edilmiş olmadığı kuşku- sunu Rahip Morell'in yüreğine sokan da o. Moreil kendi kendisiyle bir sa- vaş veriyor, sonra, kesin tecrübenin yapılabilmesi için iki genci, evde başbaşa bırakıyor. Eksik olan: yeni hava! Bernard Shaw ahlakdışı davranış- ları piyesinde' seven biri değil. Zaten Candida'sı da aklı başında, sağlam karakterli ve sağlara düşün- celi, kuvvetli bir kadın. Morell'den de kuvvetli, genç oMarchbanks'tan da.. Çocuk, onların ikisi. Kadın en sonra, onları çekip çevirmesini bili- yor ve herkesi, kendi gerekli ye- rine oturtuyor. Sahnelere renk veren dördüncü ANKARA CANDİDA tip, Candida'nin sahtekâr, fakat se- vimli babası Burgess. Onu Saim Al- pago, belki tam Burgess olarak de- gil de, biraz Saim Alpagolaştırarak oynuyor ama, netice tatmin edici. Seyirci, onun davranışlarını seyre- dip onun lâflarını dinlerken, uyku- sunun biraz açıldığını hissediyor. Eseri sahneye koyan, Mahir Ca- nova O da, elinden geleni yapmış. Ama Tiyatro Dergisinde bile belir* tildiği gibi "Candida'ya karşı duyu- lan aşırı hayranlık küllenmeğe yüz tutmuş" iken daha fazlasını yap- maya gücü elbette ki yetmemiş. "Candida"daki toplum eskimiş, me- seleleri çoktan halledilmiş, yenilik tarafı yitirilmiş. Zaten Devlet Tiyatrosu'nun bu ilk dönem oyunlarından çeviriler kısım, insana bir müzede olduğu hissini veriyor. Oda tiyatrosunda, başım uzatıp kalkan, kasvetli St- rindberg'ten iki piyes: "Güçlü" ve "Matmazel Julie Üçüncü Tiyatro' da, fars üstadı Feydeau'nun en güçsüz ve bizim için mânâsız eserlerinden biri: (o "Ayak bağı" Peki, dünyada bir yeni tiyatro, değişik ve modern eserler, taze bir sahne anlayışı yok mu? Yahut, bun- dan Devlet Tiyatrosu'nun Edebi He- yeti mi haberdar değil? . UYGUN DÜRER 35