pımcı, filmi, "bono'larını aldığı iş- letmeciye ödeme tarihlerinden çok ünce teslim etmek zorundadır. Bir denklem ki.. Yapımcı, elindeki “bono"larla doğ- ruca, ham film satıcılarının ka- pısına dayanmaktadır. Türk sinema pazarında ham film satıcılığı, iki ki- şinin - Hürrem Erman ve Onnik Na- zaryan- tekelindedir. Bunlar, negatif ve pozitif EMET "bono" alışve- rişi yüzünden, yüksek bir fiyatla satmaktadırlar. “Genelli le yine bu ham film satıcıları ayrıca (o birer stüdyo sahibi de olduklarından, tıp- kı işletmeciler gibi, gecekondu ya- pımcıya güvenmekte, gereken kolay- lığı göstermektedirler. Çünkü gece- kondu yapımcı, elindeki "bono"lav- la yalnızca ham film satın alacak değildir. Ham film alma şartının başta gelen özelliği, ham film satı- cısının stüdyosuna girmek ve bütün film işlemlerini de baştan sona ka- dar o stüdyoda görmektir. Böylelik- le ham film satıcısı, verdiğine kar- şılık aldığı ve ödenip ödenmemesi şüpheli "bono'ları otomatikman ga. ranti altına almakta ve çevrilen fil- min "ana"sını kendi elinde, "mah- fuz" tutmaktadır. Bir başka garanti noktası da şu- dur: Ham film satıcıları, bu işleri- nin yanısıra stüdyo işletmesi ve böl ge işletmeciliği de yapmaktadırlar ve ödemede herhangi bir zorluk çı- karan yapımcının -dolayısıyla böl- ge işletmecisinin, filmine doğrudan- doğruya elkoyup, kendi bölgelerinde işleterek, alacaklarını "tahsil" et- mektedirler. Fakat yapımcı da, işin bu yanından, kendine göre, alabildi- ğine yararlanmaktadır. Geriye kalan, filmin çevrilmesi- dir ki bu, artık, işin kolay yanıdır. Eldeki "bono'ların bir bölüğü sine- ma pazarının en büyük tefecisi Fer- dinand Manukyan'a götürülmekte, belirli bir oranda kırdırılmakta ve gelen nakit para ile de günlük pro- düksiyon döndürülmektedir. Bu iş- te kazançlı çıkanlar, ham film satı- cılarıyla işletmeciler ve tefecilerdir. MUZAFFER A. ESİN FİLMLER Çırılçıplak sevişenler ie sansür heyetinin bir baş- belâsı var: Rejisör Vilgot Sjö: AKİS man. Bu sakin bakışlı, sakalıyla bir misyoner papazını o hatırlatan İsveçli ne zaman bir yeni filmini sansür heyetine sunsa mutlaka me- sele çıkmakta, tartışmalar başla- maktadır. Bunun sebebi, Sjöman'ın açık saçık filmler çevirmesi (o değildir. Öyle olsa sansür bunları yasak eder, mesele kalmaz. Sakallı rejisör bir çok sosyal dâvaya bir ahlakçı gö- züyle bakmakta, fakat gördükleri- ni inanılmaz cüretle söylemektedir. Bunu gayet sanatkârane tarzda yap- tığından sansürün iki eli böğründe kalmaktadır. Zaten sonda zaferi, Vilgot oSjöman'ın filmleri kazan- maktadır Şimdi bunların sonuncusu Stok-' holm'de ve İsveç'in 14 sinemasın- da kişe rekorlarını kırıyor. Adı: "Ben meraklı bir kadınım". Filmin bir yönü ele alınırsa, kadının me- rakı aşk yapmaya olmalı. Zira film- de, en klâsiğinden en cambazca tar- zına ve kamera en ufak teferruatı, seks organlarım dahi o göstererek beş defa bunu yapmaktadır. Me- raklı Kadın, Vilgot Sjöman'ın göz- de yıldızı, Lena Nyman'dır. Fakat filmin tümü dikkate alı- nınca, bu bir "yan unsur" olarak kalmaktadır. "Ben meraklı bir ka- dınım"da Vilgot Sjöman bir İskan- dinav için mukaddes bilinen ne varsa, Krallığı, sosyal demokrasiyi, SİNEMA İsveç Da tarafsızlığı didik di- dik etmekte Sansür, filmi bu iki cephesiyle mütalea etmiştir. Sansür heyeti bu- nun yasaklanması talebini ileri sür- müştür. Ancak Sansür İstişari He- yeti -ki ikisi erkek, beşi evli kadın, eğitimci ve gazetecilerden müteşek- kildir filmin hiç bir kesintisiz gös- terilmesi kararım rahatlıkla ver- miştir. Böylece herkes, sakallı, sakin re- jisörün -sanat dehası Önünde şapka- sını çıkarmaya mecbur kalmıştır. Vilgot Sjöman sansürü ilk, "491" adını taşıyan eseriyle derde sok- muştu. Altı âsi genç, tecrübesizi toy bir terbiyecinin eline teslim edili- yorlar. lIslâh olacaklarına fuhuş, hırsızlık, ırza geçme ve kadın sat- ma yoluna sapıyorlar. Onları kont- rolla görevli teşkilâtın müfettişi ise, kendi çıkarma bakıyor. Film, üç dakika süren 80 met- relik kısmının çıkarılması suretiyle gösterilme izni almıştır. Bu kısım, bir genç kızla bir Alman çoban ara- sındaki sevişme sahnesine aittir. Sjöman'ın ikinci filmi "Kızkar- deşim.. Aşkım" olmuştur. Bu, iki kardeş arasındaki yakınlığı, bütün yakınlığıyla göstermekteydi. öylemeye lüzum yoktur ki fil- min nefaseti, sansürü gene yenmiş- "BEN MERAKLI BİR KADINIM" Ben de meraklı bir okuyucuyum 33