ye girme haklarından mahrumdur. Yassıada ve 27 Mayıs'ın meşruiye- tine gölge düşürme ve DP'yi övme gibi suçlardan. Tedbirler Kanunu gereğince, hakkında 25 dâva açılmış olan Dilligil, bu durumda, yasama dönemi sonunda dokunulmazlık zır- hı kalkar kalmaz yargıç önüne çıka- caktır. Şimdi umutlar Siyasi Partiler Kanununun ilgili maddelerinin de- ğiştirilmesi oOyolunda Hükümetin Parlâmento'ya sunacağı tasarıya bağlanmış bulunmaktadır. CUMHURBAŞKANLIĞI Abdülâziz'in izinde gin hafta içinde bir gün, Londra" ir tren istasyonun- da bir krali çift, bir cumhurbaşka- rıyla eşini (o karşılıyordu. o Bundan tara yüzyıl önce gene böyle bir kar- şılama töreni yapılmıştı. O zaman. Kraliçe Viktorya Osmanlı Padişahı Abdülâziz'i karşılıyordu. Bu defa karşılayıcı, onun büyük torunu Kra- liçe Elizabeth, ziyaretçi ise Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dı. Cevdet Sunay, o tarihte Abdül- laziz'in yaptığı gibi, Fransa'yı ziya- ret etmişti. Şimdi de tarihi ziyaret- lerin İngiltere kısmını tamamlıyor- u. Cumhurbaşkanının bundan son- ra hangi memlekete resmi ziyaret yapacağını keşfetmek için Abdülâ zizin seyahatlerinin programına bakmak, maalesef artık yeterli de- ildir. Jet devri, resmi - ziyaret - se- ver - devlet - başkanları'na, eski ta- şıtların padişahlara açtıklarından çok daha büyük imkân kapıları aç- maktadır. DİRİLER Hoş geldiniz, safalar getirdiniz! Gima Genel Müdürünün makam o- dasındaki telefon çaldı. Telefo- nu, DP'nin Yassıada'da idama man- AKİS küm olan Meclis Başkan vekili İb rahim Kirazoğlu kaldırdı, — Peki kızım, bağla" dedi. Özel Kalemdeki sekreter, üç. gün önce Genel Müdür olan Kirazoğlu'- nun istediği Bakanı bağlamıştı. Ki- razoğlu, Bakana, " — Bahsedeceğim arkadaş, çok samimi, kardeşim gibi sevdiğim bir arkadaşımın damadıdır. Özel du- rumlarını yakinen bilirim. İşini hallederek beni sevindirmek isteye- ceğini umarım" dedi. Bakan müsbet-cevap vermiş ol- malı ki, Kirazoğlu gülümsedi, teşek- kül' ederek telefonu kapattı. Konuş- manın sonucunu bekleyen arkadaşı ile onun damadını selametledikten sonra, karşısında oturan Yassıada arkadaşı Mazlum Kayalar'a döndü, hafif -tertip böbürlenerek, "— Vallahi, çocuğun işinin ne olduğunu, ne istediğini bilmiyorum. Artık, kendisi anlatır" dedi. Böbürlenmekte haklıydı. Emrin de, 48 milyon sermayeli koskoca bir Gima müessesesi, Bakan koltukla- rında ise bir dediğini iki etmeyen "yakınlar" vardı. Sigarayı dörtbu çuk ay önce bırakmıştı. Başka da bir sıkıntısı yoktu. Devlete bağlı te- şekküllerin kontrolünde bulunan büyük bir müesseseye, değerbilir bir İktidar sayesinde genel müdür olmuştu. Eski siyaset arkadaşlarıy- İÇ OLAYLAR la, Ziya Gökalp caddesine bakan mükellef makam odasında temas edebiliyor, devlet (kademelerinde sözünü rahatça geçirebiliyordu. Zaman çabuk geçiyor K irazoğlu, ihtisası ile ilgili soruya şöyle cevap verdi: "— İktisat Fakültesini hâla kırı- lamıyan bir not rekoru ile bitir- dim. Dört senede ya iki defa 9 al- dım, ya bir defa. Sonra memuriyet. 1950de politikaya girdim. 1960'da da, bildiğiniz gibi, politikadan tas- fiye olundum. Meşakkat falan çek- tiğimi söylemek istemiyorum. İğbi- rar duymuyorum. Üç gün önce de Genel Müdür oldum." Gazeteci: : — Affedersiniz, bir sorabilir miyim?" dedi. — Şimdilik olmasın, yim sizden." Mazlum siyasi sora rica ede- Kayalar, tasvip maka- mında başını, salladı. Siyasi soruları (o "şimdilik" iste- meyen Kirazoğlu, mükellef maka- mında, Gima'nın kuracağı amba- laj fabrikasından, Karabük'ten son- ra Zonguldak'ta (açılacak şubeden bahsetti. Kirazoğlu'nun toparlanma hızın- dan da anlaşıldığı gibi, zaman ça- buk geçmektedir. TEOMAN EREL o İBRAHİM KİRAZOĞLU VE KIZI Düşmez kalkmaz bir Allah