İÇ OLAYLAR man karşısındaki oOGenel (Merkez er biraz mahcup: " ma biz onun işine son ver- dik" nil Daha garibi, bu telefon muhave- resi, Doğuda bulunan Genel Sekre- tere de "Paşa'nın haberi var" tara- zında ve sanki muameleyi İnönü is- temiş gibi anlatılmıştı. İki lider Başkentte buluştuklarında konu a- ralarında berraklığa (kavuşturuldu ama, görevli oSelâmi Erkanı kur- tarmak kabil olmadı. Selâmi oErkut'un üç kişilik bir kafile (içinde -ötekiler iki bayan sekreterdir- işinden uzaklaştırılma- sı tabii, bir kaç iktidar organında ağıza sakız yapılmak istenildi ama, gayretler fazla tutmadı Halbuki bu, parti içinde "dediği dedik" sanılan Genel Başkanın kudretinin, kendi sekreterini kur- tarmaya yetmediğinin tipik bir ör- neğiydi. Paşa grevde gimdi İnönü, en ziyade işin kendi- 5 sine aber verilmek nezaketi gösterilmeden böyle bir olup-bitti- ye getirilmesinden dolayı kızmış ol- duğundan, Genel Merkez yetkilileri- ne karşı grev veya "pasif mukave- met" ilân etmiştir. Onların, kendi emrine verecekleri bir görevliyi ka- bul etmemektedir. Bu, İnönü'ye ya- zdan mektupların, eskisine nisbetle dahi daha fazla ölçüde cevapsız ka- lacağının işaretidir. Çok kimse -bunların arasında önemli şahsiyet- ler de vardır. İnönü'ye gönderdiği bir tebrikin, ona yazdığı bir kaç ne- zaket satırının mukabelesini görme- diğinden dolayı alınmıştır ve bu a - lınganlıklar CHP Genel Başkanının popülaritesine çok zarar vermiştir. İnsanların böyle hadiselerde, umur- sanmadığı zehabına kapıldığında ne kadar hassas olduklarını herkes bi- lir. Halbuki bu, sadece, fena işleyen, bazen hiç işlemeyen bir sekreter- yanın cilvesinden başka bir şey de- ğildir. Ve İnönü'nün böyle olmuştur. İnönü'nün kızı geçenlerde, evde kış temizliği yaparken kütüphane- deki bir dolabın gözünde, bir dosya içinde birtomar mektup buldu. Hiç- biri açılmamıştı. Mektuplar "Cevap- landırılmak üzere Selâmi Erkut'a" havale edildi. Pulların üstündeki damgaların hepsi, "Mart, 1932" tarihini taşıyor- du. sekreteryası hep AP GENEL İDARE KURULU Boynumuz kıldan PROF. OSMAN TURAN Beyaz atın çiftesi POLİTİKACILAR Ayrılık saati çalınca AP Adana milletvekili Turhan Dil- ligil, Millet Meclisi toplantı sa- lonunda kendine bir yer bulmak ü- zere boş sıralara doğru ilerlerken, ince AP'ye ayrılan bloktan bir el uzandı ve ceketinin eteğinden çekti: — Nereye yahu?" abii Dilligil, — AP'den adımız silindi. Ken- dimize bağımsızlar arasında bir yer arıyoruz" dedi. Eteğini hâlâ çekiştiren, — Boş ver canım!" dedi. "Biz de ihraç edildik ama, bak, hâlâ yeri- mizde oturuyoru Sonra, yanındaki baktı, 5 Öyle değil mi, Ekmel bey?" Kader, iki ihraçzede -Turhan Dilligil ve Osman Turan- ile bir müstakbel ihraçzedeyi -Ekmel Çeri- ner- birleştirmişti. Dilligil, gülerek, üzerinde "Turhan Dilligil" yazılı sı- raya oturdu. AP'li milletvekilleri, gruplar ha- linde gelerek Dilligile sarılıyor, "Geçmiş olsun" diyor veya "Bu bir mecburi, ama şekli ayrılış. Aslında daima birimlesin" diye bol bol pi- yazlıyor, öpüyorlardı. milletvekiline Dilligil, bir gün önce, Siyasi Par- tiler Kanunu gereğince, AP Genel İdare Kurulu tarafından partiden ihraç edilmişti. Ancak Kurul, bu "ihraç" kelimesini pek o sevimsiz bulmuş olacaktı ki, karar basına a- çıklanırken "kaydı silinme" deyimi tercih edilmişti. Açıklamanın bu türlüsünü işiten bir milletvekili: — Bana bu, Yüksel Menderes'- in 'Terk-i hayat ettirilmiş rahmetli pederim' sözünü hatırlattı" dedi. Dilligil, Siyasi Partiler Kanunu- nun âmir hükümleri gereğince, bun- dan böyle, fiilen seçilme -müstakil olarak seçilmenin imkânsızlığı dik- kate alınır sa ve parti kurma, parti- AKİS