Stikker Hariciye Köşkünde İnönü ile Başbaşa Canciğer oldular bırak- Türk yemek- de aynı iyi ve hoş intihayı t. Bayan Stikker, leri içinde Çerkeş Tavuğuna hay- ran kaldı. Söylenildiğine göre Genel Sekreter, dünyanın en iyi babası ve kocasıdır, Stikker'ler Pariste, meşhur George V. Otelinin bir apartmanında Oturuyorlar. Gecenin oldukça erken saatinde, Stikker'lerin dairesinin ışık- ları sönmekte ve karı koca uykuya dalmaktadırlar, Geçenlerde, bir hırsız- lık olayı dolayısiyle Genel Sekrete- rin hayatının bu hususi tarafı umumi efkâra intikal ediverdi. George V. O- telindeki daireye, bir hırsız girdi. Bu sırada, Stikker'ler (ouyumaktaydılar. Buna rağmen, Genel Sekreter hırsızın yatak odasında çıkardığı gürültüden uyandı. Uyanmasıyla birlikte, hırsı- JHI peşine takılması da bir oldu. A- dam, elinde Genel Sekreterin çantası, pencereye seğirtti ve kaçmaya muvaf- fak oldu. Tabii bütün otel bir anda karıştı, fakat hırsız bulunamadı. An- cak bir kaç gün sonradır ki Stikker'- in çantası George V. den kilometreler- ce uzak bir yerde, Orly hava alanın. da bulundu. Tahkikat, hırsızın bir "si- yasi hırsız" olması ihtimalini kuvvet- li gösterdi. Fakat çantada, önemli bi- evrak yoktu. Nitekim, belki de bu yüzden adam ganimetini hava alanı- AKİS, 16 NİSAN 1962 na bırakmıştır. Ama bu, Stikker'lerin sakin hayatlarım ramp ışığına çıkar- maya yetti. Gazeteler günler ve gün ler, NATO camiasının 1 numaralı a- damının hayatı üzerine eğildiler. NATO Genel Sekreteri, haftanın sonunda Türkiyeden-memnun ve iyim ser ayrıldı. Uçağında beraber seyahat ettiği Muharrem Nuri Birgiye bu inti- balarını uzun uzun anlattı. Söylediği- ne göre, üzerinde en kuvvetli tesiri Başbakan İsmet İnönü yapmıştır. İs- met İnönüden kendisine, daha öner General Norstadt usun uzun ve hay ranlık ifade eden tabirlerle (o bahset- miştir. Stikker: — İnönüyü tanıdıktan o sonra Kumandanın zerrece mübalâğa etme- diğini anladım.," 'dedi. Bu müsbet intibalar, şüphesiz bi- zim NATO içindeki durumumuzu kuv- vetlendirecektir. Zira kısa (seyahat Türkiyeye son derece faydalı bir şey kazandırmıştır: Çok tesirli bir avu- kat! Rejim Bir garip yarış ismet İnönü, karşısında mustarip ekleyen hanımlara teessür dolu gözlerle baktıktan sonra; YURTTA OLUP BİTENLER — Hayır, hayır, dedi, Sizlere bir kati tarihi bugünden söylememe im- kân yok. Ama, biliyorsunuz ki af Hü- kümet programında vardır ve bu prog- ram mutlaka tatbik olunacaktır.," Hanımlar, yakınları Kayseride o- lanlardı. Bir Kayseri mahkümu bu ha- nımlardan birinin ya babasıydı, ya eşiydi. Bir heyet teşkil etmişler, af konusunda birinci derecede ( yetkili saydıkları kimseleri ziyaret ediyor” lardı. Her ziyarette, adetleri onbeş ile yirmi arasında oynuyordu. Ama hareketleriyle, hemen istisnasız obü- tün Kayseri sâkinlerinin aileleri alâ- kalıydı ve her bir temastan sonra bu hileler arasında telefon görüşmeleri oluyor, haberler soruluyor, haberler viriliyordu. Heyet başkentte işn, Kuvvetler Kumandanlârıyla görüşmek suretiy- i 'o başladı. İnönü' ondan sonra ziya- ret edildi. Fakat, tamamile insani duy- guları harekete getirmek gayesini gü- len bu teşebbüs, daha baştan, profes- yonel politikacılar için bir istismar ko- usu oldu. Affn gecikmesinde o bi- rinci derecede rolü olan bir borazan gazete, kendi oyununu oynayabilmek için bunda mükemmel bir fırsat bu- lunduğunu sezdi. İlk ziyaretten bir gün sonra gazetede, mutantan baş- lıklarla Kuvvet Kumandanlarının -ya- ni Türk Silâhlı Kuvvetlerinin- affa aleyhtar olmadıkları ilân edildi. Ha- berde açık açuk, affa aleyhtar gibi bir İsmet İnönü gösteriliyordu. o Bu- nun bir gerçek değil, A. P. nin belir- li kanadının bir siyasi taktiği, oldu- ğunu anlamak için orta derecede akıl- lı olmak yetecekti. Ama» aynı edebi- yat, bir gün sonra aynı safın diğer organları tarafından da ele alındı. Paşa kindardı. Paşa, şahsi hırsı dola- yısıyla Kayseriyi kapalı (o tutuyordu. Ah,bu Paşa yok muydu, her şey o- nun başının altından çıkıyordu. Paşa edebiyata, bu çeşit opropa- gandalara' yıllardır alışık olduğundan ıek önem vermedi. Ama, heyeti teşkil eden hanımlar fena halde üzüldüler, yüreklerinde İsmet İnönüye karşı bir sevgi yoktu. Bilâkis, ona karşı bir çevreden geliyorlardı ve içlerinden bir kısmı, yakınlarının başına gelen fela- ketten onu mesul tutmadan edemiyor- du. İhtilali o "çıkartmamış mıydı? Buna rağmen, kendilerinden yana gö- rünen ve fakat aylardır kendilerine en büyük kötülüğü yapan varakpare- lerin haksız tutumuna daha çok kız- dılar. Nitekim, bitirdiğimiz haftanın sonundaki o cuma günü, Başbakanlı- gın Adnan Menderes için döşenmiş geniş odasında bu hislerini İsmet İnö- nüye ayıklamaktan kendilerini alama- ılar.