YURTTA OLUP BİTENLER Ni aşam, dertlerimizin politika- cılar tarafından istismar edilmesine mani olunuz. Onları tasvip etmiyoruz. Bizimle niçin uğraşıyorlar? Biz Hü- kümetten şefkat ve af istiyoruz. Baş- ka bir talbimiz yok!" Aynı hisler, heyeti teşkil edenler- den çoğunun İsmet İnönüye karşı duy- dukları antipatinin eşini duydukları bir başka zümreye daha, gazete mu- habirlerine de o gün Başbakanlığın kapısı önünde izhar olundu. Hanımlar, Kuvvet- Kumandanlarının kendilerine katiyyen yazılanları haklı oçıkarta- cak bir şey söylemediklerini, hatta o çeşit bir tavır takınmadıklarını oa- çıkladılar. Kumandanlar kendilerini vakur dinlemişler, fakat fikir beyan etmemişler, bunda kendilerini alâka- dar eden bir taraf olmadığını belirt- mişlerdi. Görüşmenin havası, olduk- ça soğuk geçmişti. İsmet İnönü, dertli hanımlara da- ha müşfik davrandı, fakat böylesine İSnemli bir konuyu sorumsuz kimse- lerle ne münakaşa etti, ne de onları esassız vaadlerle oyaladı. Başbakanın Sözlerinden anlaşılan şu oldu: Hükü- met, bu işi bitirmeğe ve yaraları sar- maya ilk günden azimlidir, niyetlidir. Ama bunun, millet hayatında ihtilat yarış olmaktan çıkarılırsa, hiç bekle- nilmediği, daha doğrusu hiç konuşul- madığı sırada Kayserinin kapıları sa- nıkların tamamı üzerine açılacaktır. Zira, zerrece şüphe yoktur ki kademe- li bir şefkat gösterisi, politika esnafı- nın zaten gerçekleşecek bir husus ti- lerinde yeni yeni fodulluklar yapma- sına vesile vermekten başka fayda sağlamayacaktır. Kaldı ki, müebbet hapse mahkümdur diye bir Ethem Yetkinerin, D. P. nin âkibetinde müd- detli mahküm Mükerrem Sarolun oy- nadığı rolden daha fazlasını oynadığı için içerde tutulduğunu umumi efkâ- ra anlatmak kolay olmayacaktır, zi- ra gerçek bu değildir. Ama geride kalan hafta, af lafın- dan o kadar çok bahsedildi ve o kadar çeşitli yatırım bu konuda yapıldı ki pek aklı başında bir sanık yakımı şöy- le Geieiten kendini alamadı : — Birader, hani ben olsam da af- fı çıkarmayı düşünsem, çıkarmam!" Yeni bir unsur Bitirdiğimiz haftanın hususiyeti, af tartışmalarında yeni bir simanın belirmesi oldu: Cumhurbaşkanı oCe- mal Gürsel! Devlet Başkam, hiç bir lüzumun bulunmadığı sırada ortaya atıldı ve ve karışık bir durum yarat- ti. Devlet Başkanı, konuya dekor o- larak siyasi parti merkezlerinin ka- 10 Ni Cumhurbaşkanı Gürsel C. H.P. idarecileriyle Madalyonun labalık -ve en önemli sırların göz a- çıp kapayıncaya kadar dışarıya sızdı- ğı- odalarını seçti. Haftanın başında bu merkezleri ziyaret edeceğini bil- dirdi ve sabahleyin yola çıktı. Devlet Başkanı ve eski M. B. K. nin ona yakın bir belirli kanadı, 22 Şubattan sonra bir tutum aldılar. Bu hâdiseye karışanların affedilmemesi- ni, Harp Divanına verilmesini, geniş bir tahkikatın açılmasını istediler. İ- nönü, böyle bir davranışın nereye çıkacağı hususunda zerrece tereddü- dü olmadığından talebi kati şekilde reddetti. (Bk. AKİS - Sayı : 406, YURTTA OLUP BİTENLER) o za- man, aynı fikirler Koalisyonun öteki kanadına duyuruldu. Durumu sıkışık olan ve bu yüzden her türlü sorumlu- luk duygusunu terketmiş olduğu an- laşılan Ragıp Gümüşpala yatkın dav- randı, ihtimal ki, teşebbüsün nereye, çıkacağım da görmüş değildi. Halbu- ki bu sırada, öteki tarafın asıl gayesi, Koalisyonun A. P. kanadını kullanmak suretiyle 22 Şubat hâdisesinin ufune- tini mahalli kalmaktan çıkarmak ve teşmil etmekti. Böyle bir operasyonla "hayırlı netice" alınacağını sanıyor- lardı. Ama "İsmet İnönü o cereyanı da tesirsiz kılınca, girişilen hareketin af üzerine düğümlenmesi kaçınılmaz bir zaruret haline geldi. Bir yandan af istismarcıları, Devlet Başkanının davranışlarını kendi politik gayeleri için vasıta diye kullanırlarken Cum- hurbaşkanı da bu açıdan, eski B. K. nin kendilerinde hâlâ ve mut- laka bir misyon vehmeden o grup ü- yesiyle birlikte ışığa çıkmak arzu- sunu duydu Parti merkezlerini ziyaret (o harf sırasına göre yapıldı ve A. P, den bir yüzü başladı. Ogün, Cumhurbaşkanının Ca- dillac'ı A. P. Genel Merkezinin önün- de durduğunda saat tam 9,03 idi. Gümüşpala, Necmi Ökten ve A. P. Genel İdare Kurulu üyelerinden bazıları Cumhurbaşkanını (o bekliyor- lardı. Konuşma Gümüşpalanın Genel Merkezdeki odasında cereyan etti. Cumhurbaşkanı Gürsel, Gümüşpalaya bu konuda yabancısı olmadığı bazı su- aller sordu. A. P. içinde siyasi af ile ilgili düşüncelerin durumu neydi ?. Bu konuda A. P. teşkilâtının baskısı faz- la mıydı? Genel İdare Kurulunda ve Meclis Grubunda neler düşünülüyor- du. Gümüşpala Cumhurbaşkanı Gür- sele daha evvel anlattığı, izah ettiği konuları kısaca tekrarladı, ayrıca son günlerde A. P. içinde 22 Şubat olay- larından dolayı gelişen fikrin ne de- receye kadar tesirli olduğunu belirt- ti. Cumhurbaşkanının, 26 Mayıs, ve 29 Ekim tarihlerini ortaya atıp af esna- fının eline malzeme vermesi hâdisesi orada cereyan etti. Gerçi Gürsel, iki karıştırılmamasını k raktı ki sanki siyasi affı mutlaka çı- karacaktı. Eee A. P.de tabii bundan kendisine pay çıkarmak için boraza- nının sesini hemen yükseltti. Başka bir tavır Gürsel, A. P. den sonra C. H. P. ye, gitti. Orada kendisini, Genel Sek- reter İsmail Rüştü Aksalla arkadaş- ları bekliyordu Camlı masanın başına oturan Cum- hurbaşkanı karşısında bulunan C. H. P. Genel Sekreteri İsmail Rüştü Ak- salın gözlerinin içine baka baka sö- ze bağladı. İlk sözleri AKİS, 16 NİSAN 1962