Cilt : XXIV, Sayı : 407 Millet Gelin - güvey olanlar D.P. nin gerçek vârisinin kim olduğu tartışması, C. H. P. dışında- ki partilerce uzun süredir devam et- tirilen bir tartışmadır. Halbuki böyle bir tartışma fuzulidir. Zira talihsiz .nin usullerini, mal 'bulmuş mağribiler gibi, bunca felâketten son- ra dahi kullananların hangi safta bulundukları her gün görülüyor: A. P. bu partinin bir dalı vardır ki, eski D. P. nin ta kendisidir. Allah encam- larını, D. P. ninkinden hayırlı kılsın! Zira, objektif bir teşhis konulmak is- tenilirse hemen farkedilecektir ki D. P, yi, yükselten olduğu, gibi batıran da bu usullerdir. Usul, aslı astan ol- mayan bir durumu gerçekmiş gibi gös- termek, onun etrafında gürültü patır- dı koparmak, tamamiyle asılsız pro- aganda üzerine, bina (yükseltmek, böylece kaşla göz arasında, daha doğ- rusu göz boyacılığıyla bir belirli ga- yeyi gerçekleştirmektir,. Bilhassa öm- rünün son yıllarında D. P. bu meto- du çok kullanmış, kestirdiği hedefler- den banlarına o gün varmıştır da.. Ama, gün gün edildikten sonra hayat gene devam etmiş, işte o zaman D. P. bu tutumunun aslında basiret ve akıl- Ali Keskiner - Necdet Uran * AKİS 16 NİSAN 1962 HAFTALIKAKTÜALİTEMECMUASI YURTTA OLUP BİTENLER lılık değil, basiretsizlik ve akılsızlığın ta kendisi olduğunu acı bir şekilde görmüştür. Şu sırada bu kanat, gene bir ma- nevranın içindedir. Siyasi af konusu- nu, kanadın yayın organları gürültü- lü şekilde ele almışlardır. Bunu yapar- ken, kendi uydurdukları bir hikâyenin etrafında variasyonlara girişmişler dir. İşi bir emrivaki haline getirmek için de, gocukların güleceği bir kam- panyayı tahrik etmişlerdir. e Genel Kurmay Başkanına ve Kuvvet Ku- mandanlarına "Var olun! Biz de sizin yüksek kalbinizden ancak bunu bek- lerdik. Demek, affa taraftarsınız.. Ta- bii canım, başka türlüsü olur du? Böylece, milletin kalbinde şılmaz mevki elde ettiniz!. Yaşayın, aslanlar!" diye taraftarlarına ve a- damlarına telgraflar çektirmektedir- ler. Böylece, İşi olup bittiye getirebile- ceklerini sanmaktadırlar. Gerçek şu- dur ki, bu telgraflar, muhatapların- da sâdece hayret değil, bu kadar yüz- süzlük karşısında nefret ve iğrenme de uyandırmış, silâh geri tepmiştir. Zira, ortada böyle bir durum yoktur ve satan mesele bir "yüksek kalp" işi değil, memleketin gerçek menfaatidir. Bitirdiğimiz hafta içinde başkent- Cevdet Sunay Balona iğneyi obatırdılar te bir yetki sahibi söyle dedi: "— Hiç, böyle şey görmedim. A- dam size geliyor, borç para istiyor. Maalesef, elinizde bir şey olmadığını söylüyorsunuz. Arkadan bakıyorsu- nuz, adamın eşi dostu size teşekkür etmeye başlıyor. Sanki arzuyu müsa- it karşılâmıssınızdır da, onun için bunu yapıyorlar. Eh, sizin de yüzünüz tutmayacak, 'Yok böyle şey, yahu! Nereden çıkardınız?' diyemeyeceksi- niz, kapkaççıya teslim (edeceksiniz! Ama hakikaten, hiç böyle şey görme- dim..' Halbuki, bu görülmemiş bir şey değildir. Metodun orijinal şampiyonla- rı, para ile topladıkları kalabalıkların karşısına geçip "Saadetinizi gözleri- nizden okuyoruz. Buraya kadar koşup gelmeniz, bizi bağrınıza basma iştiyakınızın delilidir" demiyor ve bu- nu radyolardan, millete ciddi ciddi duyurmuyorlar mıydı? Kendi kendilerine gelin - güvey o- lanlar çoktur ama, böylelerinin ara- sında çoluk - çocuk sahibi olanlar yok- tur ve asıl "görülmemiş şey", işte bu- dur. Metodun politikada tatbikine ge- lince, bütün tarihte sâdece bir tek prensip, sahiplerine uzun vadeli saa- det ve başarı getirmiştir: "Dürüstlük, en iyi politikadır." İrfan Tansel AKİS, 16 NİSAN 1962