Ekrem Alican Dere ve paça . P. ni razı etmenin hayal olduğu bilinmeliydi. İşte, iktidar! Üç ortak anlaşırlar, sahip çıkarlar. itirazı olmayacaktır. Dostane, olgun bir muhalefetle sâdece yol gösterme, ikaz görevi yapılacaktır. Yok, buna muktedir olamazlar, O takdirde, de- mokratik âdetlerin icap ettirdiği tarzda, en kuvvetli parti C.H. P. nin mesul şahıslarından bir Başbakanın ei ister ikili -A. P. ile-, ister üçlü -A ve Y. T. P. ile- koalisyon yapılır, "memleketin içinde bulundu- gu duruma ciddi olarak çâre araya- cak ve bulacak bir hükümet kurulur. Derhal kollar o sıvanır ve yaraların tamiri işine girişilir. Uzun müzakerelerden sonra, C H. P. içinde varılan netice bu oldu. Grup, bu istikamette İnönüye yetki verdi. Haftanın o son -günü, ciddi tavır- lı Aksalın Çankaya Köşkünde Gür- sele götürdüğü cevap işte buydu. Son gelişmeler Aksalın Köşkten çıkmasını takiben 121100 numaralı telefon işlemeğe başladı. Cumhurbaşkanlığından Gü- müşpala ve Alican aranıyordu. Li- Gürselin kendilerini derhal beklediği bildirildi. İki ahpap çavuş- lar on dakika ara ile nizamiye kapı- emin içeriye girdiler. Gümüşpala- nın yanında, mütad veçhile,yâver-i has Osma da vardı. Toplantı bir bu- çuk saat kadar sürdü. Cumhurbaş- kanı C.H.P. den gelen teklifi A.P. ve Y.T.P. Genel Başkanlarına C.H.P. nin cevabının kesin olduğunu sandığını da sözlerine ilâve etti. AKİS, 6 KASIM 1961 Alican ve Gümüşpala haberi be- genmediler. Ama, bunu beklemiyor-- lar değillerdi. Gürselle uzun istişa- rede bulundular. Bölükbaşının tekrar bir denenmesi fikri kafalardan geç- ti. Ama onunla anlaşmak kaabil ola- :ak mıydı? Liderler Çankayayı ter- kederlerken, yolları gene gazeteciler tarafından kesildi. Her ikisi de nik- binliği tercih ettiler. Üçlü koalisyon fikri benimsenmiş görünüyordu. Şim- di, şartları üzerinde (o görüşülecekti. Y.T.P. nin Senato ve Meclis Grupları derhal müşterek bir toplantıya ça- ğırıldı ve Ekrem Alican orada arka- daşlarına bu hususları açıkladı. A.P. de ise Grupların idare kurullarıyla Genel İdare Kurulu bir araya geldi. Her iki toplulukta da pazarlığa üst perdeden devam o edilmesi tavsiyesi ve rıza göstermiyor pozunda kalın- ması ilk fikirler olarak ortaya atıl- dı. Partililerin kendi- siyasi istikbal- lerini ve partilerinin durumunu ön planda mütalea ettikleri gözden kaç- madı. Böyle düşünenlerin en ziyade kullandıkları lâf "Ne derler?" oldu. Ancak başka faktörlerin (hususiyeti ve meselâ Kayseriden gelen tavsiye- ler gözden uzak tutulmadı. Y.T.P. grubu o akşam toplana- madı. Bu husus meclisin kara tahta- sında ilân olundu. A.P. liler ise İsmet İnönünün Başbakanlığı meselesi ü- zerinde görüştüler. Memleketin tek selâmet çaresinin bu olduğu A.P. li- ler tarafından görüldü, Kayseriden gelen telkinler de bu istikametteydi. Fakat bir karara yarılamadan tep* toplantı sonraya kaldı. , 14' ler Bir çuval incir Gürsel bastonuyla Çubuk barajının' azalan' suyunu işaret ederek ar- kasına bakmadan: "— Barajın suyu azalmış.. Yetmi- yor bu su Ankaraya" dedi. Başkanın beş-altı adım arkasında duran yave- ri Kadri Erkek ee ği duyma- dığı için sesini çıkarm Erkekin yerine Gürselin anma kadar soku- lan iki gazeteci cevap verdi: — Olsun m Önümüz kış, sonra fazlalaşı kan dagin dalgın baraja ba- karak konuşt ' —Gene az gelir.." Bunları söyledikten sonra gözle- rini diktiği gölden ayırdı ve arkasına dönerek ellerini kavuşturmuş, kendi- sini dinleyen iki gazeteciye baktı. Bir kaç saniye birşey söylemedi. Kafasın- dan bambaşka şeylerin geçtiği belliy- di Gazetecileri bir süre daha boş göz- lerle süzdükten sonra: YURTTA OLUP BİTENLER SİZ nereden a a hiç mi bırakmıyacaksınız ?" Hâdise geride öalimz haf- tanın ortasında bir gün, Çubuk bara- jında, Alman Tepesi denilen mevkide cereyan ediyordu. Başkan Gürsel o gün saatlerin 15.05 i gösterdiği sıra-. larda Çankayadan çıkmış ve ekseri canının sıkıldığı sıralarda (yaptığı gibi Baraja doğru bir otomobil ge- ralarda trafiği ziyadesiyle yüklü cad- delerinden ağır ağır geçerek Barajın nun bulunduğu yerde durdu. Otomo- bilde, Gürselden başka, yaver binba- şı Erkek bulunuyordu. Gürsel şofö- rün açtığı kapıdan kimsenin yardı- mı olmadan indi. Yüzündeki ifadeye bakılırsa üzgündü. Canının bir şeye sıkıldığı belli oluyordu. Ağır (oOağır parmaklıkların bulunduğu tarafa doğ- ru yürüdü. Parmaklıkların yanına gelince dalgın, Barajın gölünü seyre daldı. İşte bu sırada Başkanı Çankaya- dan beri takip eden iki gazeteci ya- nına sokulmuş, ellerini kavuşturarak Gürselin kendi kendine konuşur gibi hafif bir sesle mırıldandıklarını din- lemeğe koyulmuşlardı. sadık dostları gazeteci- lere "ne istiyorsunuz" gibilerden bir işaret ln Gazeteciler: 14 ler için ne diyorsunuz Barım diye sordular. Gürsel âde- ti olmadığı halde birden sertçe bir dönüş yaptı. Bastonuna dayanıp aynı sertlikle konuştu: Alparslan Türkeş Bizim beğ