MUSİKİ Ankara Devlet Konser Salonu Türkiyenin oilk konser salonu, ka- pılarını, Oo bitirdiğimiz o haftanın başındaki pazar gecesi açtı. Opera Meydanını İstasyona bağlıyan cadde üzerindeki bu salon, onbeş gün gibi kısa bir zaman içinde hazırlanmıştı. Ekim ayı girdiği ovakit Ankarada böyle bir salonun lâfı bile edilmiyor- du. Normal ölçülerle, normal çalış- ma ile böyle büyük bir isin altından kalkmıya, sâdece bu inşaat için ge- bile bir sonuca olmaması gere- i. Fakat Ankaranın bir konser salonuna ihtiyacı vardı. Bunu Dev- let Başkanı Cemal Gürsel çok iyi bi- liyordu. Bir büyüğün elini uzatması ve büyülü değneğini İstasyon cad- desi üzerindeki Sergi Evine değdir- mesiyle akıllara durgunluk veren o- laylar birbirini kovaladı. Boş ve mâ- nasız Sergi Evi binası onbeş gün içinde şekil odeğiştirdi, ortaya 860 kişilik güzel bir konser salonu çıkı- verdi. Yıllardan beri Operanın mahzen- lerinde çalışan oO(Cumhurbaşkanlığı Senfoni oOrkestrası nihayet okendi malı olan bir salona kavuşmuş bu- lunmaktadır. Aslında bu iş için geç bile kalınmıştır. Zira, bir başka Ser- gi Evinden bozma Opera binası hem operanın, hem tiyatronun, hem de Ankaranın konser hayatının yükünü çekecek imkânlara sahip değildi. Yalnız sanatçıları içine alan daracık çalışma yerinde bütün sesler ha- mamdaymış gibi aksettiği için, doğ- rudürüst prova yapmıya bile imkân yoktu. oCumhurbaşkanlığı (o Senfoni Orkestrası, memleketimize gelen ya- bana şeflerin mezara benzettiği bu mahzende ' her sabah o çalışmakta, sonra onbeş günde bir, sah geceleri Opera sahnesinde konser vermektey- di. Sahne tiyatro dekorlarıyla kaplı olduğu için, çoğu zaman, konserden evvel oturma provası yapma imkânı bile bulunamamaktaydı. Ayrıca, O- pera sahnesinin konser vermiye mü- sait olmadığı da bir gerçekti. Bilhas- sa nefesli oçalgıların sesleri osalona gidecek yerde sahnenin tavam tara- fından yutulmakta, bu sebepten çal- gılar arasında denge kurmak güçleş- mekteydi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Ankaraya gelen ya- bancı solistler, konser vermek iste- yen Türk sanatçıları, Opera binası- nın boş olduğu salı gecelerinin peşin- de kuyruğa girmek zorundaydılar ve salon kapanın elinde oOkalmaktaydı. Kısaca, başkent için bir konser sa- 34 lonu gerçekten mişti. ihtiyaç haline gel- Gümrükten mal kaçırır gibi Yıllardan Oo beri bir konser salonunun hayali peşinde koşan Cumhur- başkanlığı Senfoni Orkestrası üyele- ri nihayet bu derdin çaresini en kes- tirme yoldan halletmiye karar verdi- ler: Yeni bir salonun yapılması pek güçtü ama, İstasyon caddesindeki Sergi Evi binası nispeten az bir mas rafla pekâlâ konser osalonu haline getirilebilirdi. Devlet Başkanının ve Milli Eğitim Bakanının yardımları da sağlanınca derhal kollar sıvandı, işe girişildi. Salonun 29 Ekime yetiş- mesi gerekiyordu. Yeni hükümet ida- reyi devraldığı vakit, geri dönülme- si imkânsız adımlar atılmış, ortaya gözle görülür bir eser çıkmış olma- lıydı. Eğer salon 29 Ekimde ortaya çıkabilir, büyük merasimlerle açıla- bilirse, bu salonun göbeğine güreşçi- lerin minder serme ihtimali ortadan kalkacak, geri kalan işlerin yürüme- si, tamamlanması daha kolaylaşmış olacaktı. Güzel Sanatlar Genel Mü- dürü Halil Dikmen, Cumhurbaşkan- lığı Senfoni Orkestrası Müdürü Mü- kerrem Berk ve salonun mimarı Er- tuğrul Özakdemir günün 24 saatini inşaatın başında geçiriyorlardı. Mil- li Eğitim Bakanı Tahtakılıçın bir a- yağı daima Sergi Evindeydi. Onbeş gün içinde salon tamamlandı, bir yerden iğreti iskemleler bulundu, fu- ayeye çekidüzen verildi ve Devlet Konser Salonu, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının bir konseriy- le 29 Ekim gecesi kapılarını açtı. Yok mu arttıran? Vâkıa kapılar açılmıştı, bundan sonra konserler yeni binada veri- lecekti ama, daha yapılacak çok iş vardı. Herşeyden evvel salonun kol- tukları ısmarlanacaktı. 860 koltuğun her biri için 400 lira ödemek gereki- yordu. Elde para olmadığı için, Or- kestra Müdürlüğü bu koltukları sa- natsever Ankaralılara (yaptırmaya karar verdi. İsteyenler koltuk başına 400 lira ödeyecek, buna mukabil o koltuğun vestiyer numarası üzerine koltuğu armağan edenin ismi yazı- lacaktı. Sonra 200 kişilik oda müzi- ği salonunun, alt kattaki 6 küçük, 2 büyük çalışma odasının, çalgı bakım ve tamir atölyesinin, depoların, dinlenme salonlarının, o kitaplıkların da bir an evvel tamamlanması ge- rekiyordu. Salonun dört başı mâmur olabilmesi için Bornovadaki orgun da getirtilmesi ve sahneye monte €- dilmesi şarttı. Bu iş de nihayet 50 bin liraya bakıyordu. Açılış konseri 29 Ekim gecesi, yeni salonun akus- tik durumunun da iyi olduğu orta- ya çıktı. Sesler, tek kat üzerine inşa edilmiş salonun her köşesine iyi gi- diyordu, her yerin görüş şartları ay- nıydı. Belki nefesli çalgıların yaylı- ları bir parça ezdiği (o söylenebilirdi ama, yansıtıcı ve emici panolarla oynayarak bu mahzurun giderilmesi güç olmamalıydı. İlk konserde Bruno Bogo'nun ida- resindeki Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası Wagner'in Nürnberg'li Usta Şarkıcılar Prelüdünü, Saint - Saens'ın İntroduction ve Rondo cap- ricciosu'nu -Solist: Suna Kan-, Lia- dov'un Peri Masalları'nı, Mozart'ın iki aryasını, Alnarın Estergon Kale- sini -Solist: Ayhan Baran- ve Ülvi Cemal Erkinin Köçekçe 'Rapsodisini çaldı. Henüz kuramamış duvarlar- dan iliklere geçen bir ıslaklık ve ge- nizleri tırmalayan' boya kokusu bu konserin normal şartlar altında ya- pılmadığını belli ediyordu. Buna rağ- men Liadov ile Köçekçe gerçekten kusursuz bir icraya kavuştu. Solist- ler, alelâcele hazırlanan konsere her zaman çiğneye çiğneye çürüttükleri sakızlarla (çıkmışlardı ve dünyanın her yerinde alkışlanacak bir seviye tutturmalarına rağmen iyi günlerin- de olmadıklarım belli ediyorlardı. Fakat bu 'konserde önemli olan şey herhalde "çalış" değil, "açılış"tı. Netice olarak, 135 yaşındaki Cum hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ni- hayet bir salona kavuşmuştur. Bun- dan böyle Ankaranın müzik hayatı- na canlılık ogelecektir ve başkentin çehresi her zamandan daha fazla Batıya dönmüş bulunmaktadır. AKİS, 6 KASIM 1961