Devrim Aşığı A. P.li Gençler! Demokrasi çok partili rejim oldu- ğuna göre, bir insanın siyaset hayatına niçin şu partiden değil de bu partiden atıldığı bir mesele sa- yılamaz. Bizim partilerimiz doktrin partileri değildir. Siyaset O hayatı- nın heveslileri, hangi safta kendi- leri için imkân bulurlarsa o kapı- dan içeri girmektedirler. Şu anda Meclisin A. P., Y.T. P. veyaC.K. M.P. sıralarında oturan pek çok kimsenin o etiketi taşımasının sebe- bi, seçim öncesinin şanslı partisi Cc. P. de kendileri için yer olma- masından ibarettir. Bu bakımdan, onların C. H. P. li bir çok kimse- den daha az veya daha çok Ata- türkçü, daha az veya dah çok par- tizan idare taraftarı, daha az veya daha çok 27 Mayıscı, daha az veya daha çok intikamcı, kinci, mideci oldukları peşinen ileri sürülemez. Bu, bir gerçektir. C.H. P. nin dışındaki bü- tün partiler seçim kampanyası bo- yunca Atatürk reformlarının aley- hinde vaziyet almışlar, geçmiş par- tizan idarenin nimet düşkünlerinin parasından faydalanmışlar, 27 Ma- yısı kötülemişler ve intikam, kin duygularını tahrik ederek eski mi- decilere vaadlerde bulunmuşlardır. Bu da bir gerçektir. le partilerin en şöhretlisi A.P. nin sıralarında iki âbide gibi oturmak- Fikrin savunucuları daha tanış- madan, uzaktan uzağa, konuşmadan, birbirinin gözlerinin içine anlaşmağa başladılar. Yollarda pro- jeler hazırlandı. O sıralarda gözle- riyle anlaşanların etrafında toplandı- ğı adam Profesör Başgildi. Öyle ki, Başgil başkente (o gelirken Polatlıda M. Ali Aytaç tarafından halka: "— İşte, istikbalin oOCumhurbaş- kanı" diye takdim edildi. ak, evdeki hesabın çarşıya uymadığı süratle görüldü. İlk hayal- kuvvet denemesine girişilmesine ta- raftar olmamış, neticenin iyi çıkma- yacağını, bunun ise korkunç bir pres tij zedelenmesine yol açacağını söy- lemişti ama, Evliyazade - Tezkan bi- raderlere söz geçirememişti. Nite- kim, o meselede mantık galip gelip A.P. içinde hakikaten mevcut mute- dil, sağduyu sahibi oOkimseler suyun yüzüne çıkınca işin başında bir iç sa- vaş verme lüzumu hasıl oldu. Celâlliler, hiç kimse ortada yok- ken kendilerinin, cesaretle ortaya çıktıklarını, AP. nin kurulmasına AKİS, 6 KASIM 1961 Hem bu öyle bir gerçektir ki iki canlı misal, böy- tadır: Samet Ağaoğlunun karısı olmaktan başka mârifeti bulunma- yan bir Manisa milletvekiliyle Na- mık Gediğin karısı bir Aydın mil- letvekili. Bu, Bağrı Yanık Türk Anaları bir siyasi görüşün sembol- leri olarak, mensup bulundukları siyasi teşekkülü damgalamakta- dırlar. Gülünç bir damga. Ama de- rin bir damga. Meclisin bir çok üyesi, hakla- rında beslenen güvensizlik duygu- sundan şikâyetçidirler. "Bizi hi tanımıyorsunuz, bizi hiç bilmiyor- sunuz" diye dert oyanmaktadırlar. Bunlar, o ekseriyetleri itibariyle, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin eski mensupları aydınlardır. Bunlar, D.P. BP, m. ede : "Bi- zi niçin anlamak istemiyorsunuz?" Ancak, kendilerini anlatmak bunlara düşmez mi? Nasıl bir se- çim kampanyasından sonra ve han- gi hislerin istismarı yoluyla Mec- lise girdikleri memleketin sağlam kuvvetlerinin gözü önünde bulun- duğuna göre, kampanyada fayda- landıkları hususlar şimdi elbette ki birer handikap teşkil edecektir. D.P. zulmüne direnmiş olmak suç teşkil ederse, eğilmemiş bulunan- yol açan fikir ortamım hazırladıkla- rım, ötekilerin sonradan geldiklerini söylüyorlar, (o "bileklerinin ohakkı"nı istiyorlardı. Karşı taraf ise bu taf- raya "İş cesaret meselesiyse, Berbat Süleymanı Genel Başkan yapalım. Onda cesaret, o herkesinkinden faz- la.." teziyle mukabele ettiler. Savaşın neticesi, haftanın orta- sında Meclis koridorlarında gözle görülür şekilde belli oldu. İlk gün- lerde, konuşmalarından mutedil fi- kirlere sahip oldukları anlaşılan mil- letvekillerine ters ters bakan, hattâ onları hırpalamaktan çekinmiyenle- rin ağzı birdenbire değişmiş, başlan yana doğru eğilmiş, dudaklarına tat- lı birer tebessüm oturmuştu. Şimdi en fazla söylenilen "biraz daha ya- vaş, biraz daha sâkin olalım" lâfla- rıydı. Bir M. Ali Aytaç artık eskisi gi- bi konuşmuyordu. Genç ve ateşli mil- letvekillerine (o itidal (o tavsiyelerinde bulunuyordu. Bir Muhittin Güven kaşlarını çatarak C.H.P. sıralarına bakmıyordu. Hattâ ve hattâ Apay- dın kardeşlerin bile şekli (o değişmiş, hırçınlıklarından eser kalmamıştı. lar müfrit sayılırsa, geçen aa yılın üzerine sünger çekme temayülü hakim olursa ve bilhassa "Aman, seçmen ne der?" tarzında bir hata- lı endişe kararlara, tutumlara fren kesilirse bunların üzerindeki şüphe bulutlan dağılmayacaktır. Şüphe bulutları altında bir demokratik rejimin ise ne kadar müddet işleye- bileceği düşünülmesi gereken bir husustur. İlk günlerin imtihanları- nın da iyi geçmediği ve şah» aller- jilerine kapılındığı bir gerçektir. Seçmenin huzur istediğinde ve pek azı hariç, düşmanlık hisleriyle dolu olmadığında tereddüt bahis konusu değildir. e Aslına bakılırsa, mevcut düşmanlık hisleri de gene politika esnafının gayreti neticesi- dir. Hangi milletvekili "Aman, A- tatürk reformlarına düşmanlık et, C.H.P. lilerden intikam al, bizimki- leri çıkar, onları tik, 27 Mayıscıları mahvet" talimatıyla Ankaraya yol- lanmıştır? Böyle olmadığına güre, herkes hakkındaki gerçek notu ne lehte, ne aleyhte bir peşin hüküm ' verecektir. Herkesin notu, hiç kimse şüphe etmesin, kendi davranış kaleminin ucunda (bulunmaktadır. Ama bu notu verirken, memleketin sağlam kuvvetlerinin memleket seçmenin- den daha dikkatli, oyuna daha zor gelir cinsten olduğu hiç ama hiç hatırdan çıkarılmamalıdır. Şimdi ortada sâdece iki şövalye var- dı: Gökhan Evliyaoğlu ve Hami Tez- kan. A.P, nin ilk iç savaşında yaşlı Senatörler paçaları sıvamak zorun- da kaldılar. İzzet Birant, gruplar arasında Ur tesanüt sağlamak için ilmin kuvvetine sığındı. Profesör Bi- rant A.P. grupu olmanın sağladığı gından olacak- ilim adamlarına kar- şı büyük bir hürmet mevcuttur. Bi- rant ateşli gençlere telkinlerde bu- lundu. Bir parça daha sâkin olmala- rını, Ur parça daha itidalli davran- malarını rica etti. Sert tutum taraftarlarına karşı ' diğerlerinde, ağırdan da olsa homur- danmalar bile başgösterdi. ğızlardan: Şimdi a- "— Ali Fuat Hocayı da bunların yüzünden kaçırdık. Ne vardı yayga- ra koparacak, ne vardı dereyi gör- meden paçaları sıvayacak..." sözleri dökülüyordu. 13