sında 14'lerin propagandasını yaptı- ğı biliniyordu. 6 Emekli subay hadiselerin ken- dilerini haklı çıkardığını ilân ettiler ve -demokratik rejimin yerleşmesi için Türkiyede daha zamanın erken olduğunu belirttiler. Milli menfaat- ler icap ettirdiği taktirde yurda dön- meğe hazır olduklarını da açıkladı- lar. Kendileri vaktiyle, memleketin bir süre seçimsiz oidare edilmesini istememişler miydi? Evvelâ Sosyal Demokrasi dememişler miydi? Üzüntü.. Pariste Türk Basın Ataşeliği bina- sında yapılan toplantının Anka- radaki akisleri 6 emekli subayın dü- şündüğü gibi çıkmadı. Birinci dere- cede üzülenler gene en yakın arka- daşları, bilhassa 16 Ekim tebliğinin hazırlanmasında rolü olanlar oldu. Dışarıdaki arkadaşlarının bu hare- keti içerideki İhtilâlcileri ziyadesiyle kırmış, hayal kırıklığına uğratmış- tı. Arkadaşları için düşündükleri iyi şeylerin hepsi suya düşüyordu. Türk Silâhlı Kuvvetlerinde de aynı üzüntü mevcuttu. Hele 6 emekli subayın yurtdışına çıkarılmaları sebebini -de- mokratik düzenin kurulmasındaki Bir gerçek aydınlanmış bulunu- yor: 14'ler, seçimsiz bir demok- rasi peşinde olduklarından dolayı Türk Silâhlı Kuvvetleri ve ona ni- yabet eden M. B. K. nin başka tür- itt düşünen ekseriyeti tarafından kudret mevkiinden uzaklaştırılmış- lardır. Bu gerçek hiç bilinmiyor değildi. Fakat 14'ler tarafından şimdiye kadar inkâr olunmuştur. 14'ler aksine, seçim isteyenin ken- dileri olduğunu, iktidarın üstüne seçimsiz oturmak niyetindekilerin karşı tarafta bulunduğunu iddia etmişlerdir. Bugün, maske yüzden atılmıştır. 14'lerden, fikrin başlıca imalatcısı oldukları bilinen altı ta- nesi siyaset felsefelerini açıklamış- lardır. Bu siyaset inin yeni hiç bir tarafı yoktur. Ellerine kudret greçirdi'derini (o sana ml ar arasında daima, kendilerinde iktisattan sos- yolojiye, dış politikadan maliyeye, tıptan askerliğe akla ne kadar ilim, sanat, fazilet gelirse hepsinin mev- cudiyetini tevehhüm edenler çıkmış tır. Eee, böylesine yüksek vasıf sa- hlbi olanlara zavallı, talihsiz mem- leketi. şu çilekeş milleti içinde bu- lunduğu geri durumdan çıkarıp çağdaş uygarlık seviyesine eriştir- mek misyonu düşmez de ne düşer? AKİS, 6 KASIM. 1961 geciktirme hareketi- ikrar etmeleri Silahlı Kuvvetler camiasında büyük tepki yaptı. Eski M.B.K. üyeleri üzüntülerini belli ediyorlar, (o yakınlarına bu ko- nudaki düşüncelerini (açıkça söylü- yorlardı. Mecliste (Albay Okan ile- Albay Köksal bu o hususta fikirleri sorulduğunda, başlarım iki tarafa sallıyarak: N tü yaptılar. Hem bizi, - hem kendilerini, hem de Devlet Baş- kanını müşkül omevkide bıraktılar. Şimdi ne İsaya, ne de Musaya ya- randılar. Halbuki onlar için ne kadar iyi şeyler düşünülüyor, neler tasar- lanmıyordu" dediler. Bir başka eski M.B.K. üyesi ise hem üzüntüsünü, hem kırgınlığını ifade etti. Ulay, bu konuda ME sorulan suale şöyle cevap ve "— İşte bizim Il ay . li diğimizi şimdi kendileri ikrar ettiler. Neler düşündüklerini, ne tip insan olduklarım meydana çıkardılar." Üzülenlerin, bilhassa Türk Silâh- lı Kuvvetler o camiasının hayret et- tikleri bir nokta daha vardı. Nasıl olmuş da İhtilâlin pek gözde iki su- bayı -Kabibay ve Erkanlı- Albay Maske İhtilâl sonrası Ankarasının bir ta- kım salonlarında iki parça ipekli kumaşla üç viski kadehinin başa vurmuş dumanı arasında doğan bu basit, çocukca fikirler Türk Silâh- ı Kuvvetleri tarafından, sahipleriy- le birlikte yurt dışına gönderiliver- miştir. Böylece de üniversite profe- sörlerine ilim, yüksek komutanla- ra askerlik sanatı hakkında ciddi ciddi konferanslar veren, "Beyazıt- tan geçeceğiz", "Bâbıâliden geçece- ğiz" sayhaları arasında "Karar ver- dek, icra ettik, bitti" diye Sezarva- ri tavırlar takınan ne oldum delisi bir takım kimseler mazinin karan- tıklarına gömülüp gitmişlerdir. Bir İhtilâl Konseyi, ihtilâlin akabinde, o an kapıdan kim içeri girdiyse on- dan teşekkül ettirilirse ve hareket- teki rolü bir haberi ulaştırmak ve- ya bir adamı nakletmek, yahut bir mektubu taşımaktan ibaret zat ön plâna kaderin cilvesiyle geçerse olacak olan bundan başka bir şey değildir. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin müşterek eseri 27 Mayısın gerçek- leşmesinde emeği geçen sayısız su- bay, çıkmak istemediği gölgede ve kıtasının başında vazife görmekte devam ederken bir diğer kısmının, salon sosyalistlerinin arasında kur- dukları seçimsiz demokrasi hayali YURTTA OLUP BİTENLER Türkeşe bir defa daha kanmış, Tür- keş bu iki genç Kurmayı bir kere da- ha kandırabilmişti. 6 kişinin isimle- ri basında açıklandığı zaman en faz- la üzerinde durulan konu bu oldu. İki iyi niyetli Kurmayın yakınları, "Orhanlar" için üzüntü duydular, Türkeşe kızdılar. Hele olayın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Türkeşin kaş yapayım derken göz çıkartması, me- selenin üzerine tuz biber ekti. Tür- keş, sözlerinin basına yanlış aksetti- ğini iddia ediyordu. Bu iddiasını da, doğrusu pek iyi seçtiği bir yayın or- ganında neşretmişti. Türkeş telefo- na sarılmış, eski ideal oarkadaşları Gökhan Evliyaoğlu ile Hami Tezka- nın -arkadaşlar birbirine "Beg" diye hitap ederler- Son Havadisini bulmuş ve düşüncelerini patlatmıştı. Türke- şin zikri, fikrini açıkça ortaya koy- muş ve düşüncelerinin ne yönde ol- duğu böylece daha iyi meydana çık- mıştı. Hadise içerideki İhtilâlcilerle Türk Silâhlı Kuvvetleri / camiasında ikinci bir üzüntü yarattı. Ama fazla hayret uyandırmadı. o Türkeşin dü- şünceleri bilinen şeylerdi. O da aksi- Düşünce... bir 13 Kasım akşamı duman olup dağılmıştır. imdi, seçimler bilinen neticeyi verdikten ve 15 Ekim günü bir gü- zel fırsatın maksatlı ellerin gayre- tiyle kaçırılmasından sonra 14'ler kendilerine yeni rollerin o düştüğü zehabı içindedirler. Bu neticeyi ken- di fikirlerinin doğruluğunun delili olarak gösterenler, muhtemelen herkesi kör 've sersem sanmakta- dırlar. Bu netice, onların günahkâr hayallerinin ve seçimsiz bir idare- nin başında kalabilme, hayallerin- den geçirmedikleri bir "Tatlı oHa- yatı devam ettirme arzularının a- kibetinden başka şey değildir. Bo- gün haklı çıkanlar seçimsiz demok- rasi taraftarları değil, seçimlerin biran önce yapılmasında sayısız milli menfaat görenlerdir. Eğer âl- lâme-i cihanlar o tarihte zabt-ı rapt altına alınabilseydi ve hizaya sokulabilseydi, bugün Türk Silâh- Kuvvetlerinin halletmek için çır- ya buhran doğmazdı bile.. Ama, buhranlı veya buhransız, seçimsiz dem krasinin o kahra- manlarına Türk Silâhlı Kuvvetle- rinin 13 Kasım günü kapadığı ka- pı sımsıkı kapalı durmaktadır ve güvendikleri dağların zirveleri kar- larla örtülüdür. 11