O yıl Ürgüplü D. P. nin Kayseri lis- tesinden bağımsız milletvekili oola- rak tekrar Millet Meclisine girdi ve sevdiği teşrii hayata döndü. Kabili- yetli ve parlamenter hayatta tecrübe li olduğu için dikkati çekti. Nitekim Menderes Ürgüplüye, kabinelerinde -tabii partili olarak- vazife alması için sık sık tekliflerde butundu. Tek- lifler hem cazip, hem de istikbâl i- çin ümit verici idi. Fakat eski poli- tikacı, aldığı eski derslerin ışığı al- tında teklifleri son derece nazik bir şekilde reddetti. Ama Ürgüplünün de reddedemeyeceği şeyler vardı. Ni- tekim bir gün devrin Cumhurbaşkanı Bayarın bir elçilik teklifini kabul etti. Bayar, siyasi ve iktisadi müna- sebetlerimizin birden boy atıp geliş- tiği Batı Almanyaya Büyük Elçi olarak Suat Hayri Ürgüplünün git- mesini istiyordu. Suat Hayri Ürgüp- ü, milletvekili sıfatıyla Avrupa Kon- seyine een orada diplomasi tec- rübesi geçi Konseyin başardı ve kendinden "bahsettirir Ur Başkan Vekili olmuştu. Sonra, doğrusu iste- nilirse, iç politikanın da iyi istika- mette bulunmadığım sezmiyor değil- di. Evvelâ Bonn'a gitti, sonra Lond- rada ve Washington'da hizmet gör- dü. Yeni işi ondan memnun, o yeni işinden memnundu. 1959 senesinin sonu, aynı zaman- da Ürgüplünün Washington Büyük Elçiliğinin de sonu oldu. Washing- ton'da CENTO'nun Bakanlar Konse- yi toplanacaktı. Adnan Menderes CENTO, Bakanlar Konseyi için Was- hington'a gitmek istiyordu. Ürgüp- lü hiçbir Başbakanın katılmıyacağını, vasatın uygun bulunmadığını ve do- layısıyla Adnan Menderesin gelmesi- nin münasip olmayacağını bildirdi. İngiltereyi Washington Büyük Elçi- si, Amerikayı Dış İşleri Bakam Ch- ristian Herter, Pakistanı gene Dış İşleri Bakanı Kadir Mansur temsil edecekti. Menderes gelmekte, Ürgüp lü de bunun lüzumsuzluğunda ısrar etti. Yazışmalar ve şifreler para et- medi ve Adnan. Menderes İran Baş- bakanı Menucher İkbali de ikna ede- rek, düşük Dışişleri Bakam Fatin Rüştü Zorlu ile birlikte Washing- ton'a çıkageldi. Tabiatiyle de Türki- yeye memnun dönmedi. Adnan Men- deresin Waahington'dan ayrılmasın- dan tam 20 gün sonra, Ürgüplünün Ur tenzili rütbe sayılacak Madrid dan sonra aktif olmayan ve sâdece bir müşahede görevi (o sayılabilecek Büyük Elçiliğine tayini çıktı. Sıra- sıyla Bonn, Londra ve Washington- Madrid Büyük (o Elçiliğine alınması, Ürgüplüye ağır geldi. Dert ve Dertliler Binlerce genç, şu anda sokaklarda nümayiş yapıyor. Banlar, liseyi bitirmiş, fakat Üniversiteye girememiş talebeler. Okumak istiyor- lar, ok uyamıyorlar. Oku yamamanın tek mahzuru ilim edinememe de- ğil. Askere giderlerse er olarak vatan hizmeti görecekler, "Şebeke"'nin nimetlerinden faydalanamayacaklar, bahar ateşinin başlarına vurdu- Şu şu yıllarda tahsil hayatının tatlı anlarından mahrum kalacaklar. Meseleye bu açıdan bakıldığında omuz silkmek bile kabil.. Dünyanın ne- resinde, her lise mezunu bir Üniversiteye kayıt imkânını buluyor? Dünyanın neresinde, Üniversiteler sıkışık değil ? Dünyanın neresinde, Üniversitelere bir tek baraj açma mecburiyeti dahi bulunmadan öğren- ci, öğrenci, öğrenci atanıyor? Bu, madalyonun bir yüzü.. Öteki yüzü ise, demagoji! Ortada olan, dinamik binlerdir. Bunlar, bir belirli tara- fa çekildi mi, o belirli taraf bir potansiyel kuvveti ele geçirmiş olur. Bu hesabı yapanlar, bağırıyorlar: Açın, Üniversitenin kapısını! Aslında hadise, kültür hayatımızın hasta olduğunun en büyük de- --lidir. Askerlikten kaçanlar, "Şebeke" peşinde koşanlar, hocalarından ilim tahsili yerine babalarından para tahsilini tercih edenler.. Bunla- rın, bir nisbet dahilindeki varlıkları inkâr edilemez. Ama, gerçekten parlak birer lise mezunu oldukları ve bilgilerini arttırmak istedikleri halde, sâdece düzensizlik dolayısıyla bugün,' ellerinde birer levha, so- kaklarda dolaşanlar ve başvuracak kapı arayanlar mevcut değil mi- dir? Üniversiteye girmek her yerde güçtür ama, lise mezunlarının adediyle Üniversitedeki boş sıraların miktarı arasındaki fark hiç bir yerde bu derece geniş değildir. Oralarda, ya liselerden daha az sayıda adam çıkarmanın -bizde asıl yapılacak olan odur-, ya da daha 'azla yeri Üniversitede sağlamanın yolu bulunmuştur. Şimdi, EMİNSU'lara ve 147'lere eklenen bu "Okulsuz Öğrenciler" rejimin işini kolaylaştı- racak mı sanılmaktadır? Her şeyi kâğıt üzerinde, parlak kelimeleri yanyana getirmekle halledeceklerini sananlar! Eğitim Seferberliği ilân edip cehaleti mah- vettiklerini peşinen açıklayanlar! "Çağdaş"ların, "Seviye"lerin kahra- manları! Kulaklarınız çınlasın, olur mu? - Ama, hiç, hiç bir şey yapmamış olmanızdan dolayı da vicdanları- NIZ sızlasın! Üniversiteye giremeyip açıkta kalan öğrenciler İçi beni yakar, dışı seni AKİS. 6 KASIM 1961