düğü olmuştu. Hattâ birinde, tâyini yapılan zatın yer beğenmemesi, be- ğendiği yerin ise hayli «önemli bir baş- kent olması Sarperi birkaç gün sı- kıntıya sokmuş, ancak sonradan o zatı tatlı valslerin cazibesinden bah- sederek ikna edebilmişti. Fakat bun- lar, ihtilâlin dirayetli Dilişleri Ba- kanını istifa ettirecek sebepler değil- di. Öyle ki, tayinler konusunda lâf açıldığında, kendisi cevap olarak pek güzel bir espri yapıyor ve şöyle di- yordu: "—bBeni bundan evvel, biliyorsunuz bir büyükelçi, büyük bir nezaketle istifaya davet etmişti! Onun hatırını kırdım. Bunlara iltimas mı yapayım yâni?." Aslında, "o biçim" tâyinler yalnız Şarper nezdinde degil, Türk silahlı Kuvvetleri içinde de yadırganıyor, hoş karşılanmıyordu. Ancak, küçük gibi görünen ve Sar- perin zaman zaman üzülmesine sebep olan başka meseleler, bardağı dol- durmağa başlamıştı. Göl olan damlalar üzüntülerinin jşlerin böyle gittiği, rttığı geçen hafta içinde, Sarpe- rin hâline çalıştığı bir mesele Var- dı: Bulgarların kaçırdıkları balıkçı- larımız. Sarper (o karasularımızda avlanmakta olan 17 balıkçımızın Bul gar muhafaza- motorları tarafından kaçırılması meselesiyle günlerdir uğ- raşıyordu. Yaptığı temaslar sonucun- da işi halletmek üzereydi. Bulgar Hükümeti karasularımızda (o yakala- nan ve muhafaza altında bulunan Bulgar (o balıkçılarıyla (o bizimkilerin mübadelesini istiyor ve davranışıyla hareketlerinin misilleme olduğunu ih- sas ediyordu. Sarper meselenin bu şekilde hallini (doğru bulmuyordu. Eğer mübadele yapılırsa, bir çığır açılacak ve bu gibi olaylar devam e- dip gidecekti. Haftanın ortasında Sarper, girse ristan Büyükelçisiyle uzun bir konuşma yaptı. Komidin 5 so- nunda kurt diplomat, Büyükelçiyi ikna etmiş ve meselenin hallini son derece lehimize (o sonuçlandırmıştı, Bulgarlar balıkçılarımızı bırakacak- lardı. Aradan bir müddet geçince biz de onlarınkileri bırakacaktık. Mizan- sen gayet iyiydi ve mübadele keyfi- yeti ortadan kalkıyordu. Ancak haftanın içinde Sarp karşısına, bu meseleyle ilgili bir en. en- gel çıkıverdi, İki memleket arasında balıkçıların mübadele edileceği, habe- ri basında geniş yer aldı. Bu Bulgar Hükümetinin cesaretini arttırdı. Bü- yükelçinin ağzı değişti. Sarper bir kere daha tezgâhladığı işe yen girişmek mecburiyetinde kaldı. AKİS 10 HAZİRAN 1961 YURTTA OLUP BİTENLER Hariciye Köşkü Kemali: İki saat! dı ama, bu arada istifa kararını da verdi. Şarperin, istifasını Devlet Başkanına gönderdiği günün ertesi, yani pa- zartesi günü (Başbakanlıkta nöbete geçen basın mensupları oldukça eğ- lenceli olaylara şahit oldular. Sabah 9 30'da toplanan kurula Sarper biraz geç geldi. Esasen toplantıya başkan- lık eden Ulay tarafından çağırtılmış- tı. Sandalyasına oturdu ve konuşma- dı. Sessiz sedasız, toplantının bitimini bekledi. Toplantıdan ilk çıkan bakan- lar Kemal, Kurdaş ile Ahmet Tahta- kılıç oldu. Gazeteciler iki Bakanı ya- kaladılar.' Sarperin istifa ettiğini söylediler. Kurdaşla Tahtakılıç bir - İki saniye şaşkın bakıştılar. Sonra: "—-İlk,defa sizden duyuyoruz" de- diler Kurdaş ve Tahtakılıçtan sonra ka- pıda üçlü bir grup göründü; Gelenler Ekrem Tüzemen, Nasır Zeytinoğlu ve Mukbil Gökdoğandı. Basın men- supları bu defa onları çevirdiler. Üç- lünün cevabı da ayni oldu: Hiç biri- nin istifadan haberi yoktu. Üstelik Tüzemen ziyadesiyle hayret etmiş & "—Allah Allah... Nasıl olur? " de- işti. Sarperin toplantıya neden geç gel- diği sorusuna da yene Tüzemen bir Dışişleri m Elçi filân kabul, etmiştir" 5 Halbuki Sarperin gecikisi, makam odasında Bakanlık mensuplar ne ve- da mesajı yazmakla meşgul olma- sından ve şahsi eşyalarını toplamağa çalışmasından ileri geliyo; Düğümün çözümü, Devlet Ve Hü- kümet Başkanının diyeceklerine kal- mıştı. Basın mensupları, kapıda gö- rünen Gürselin etrafım sardılar. İlk soru Sarperin istifası oldu. Başkan Gürsel, sol tarafa yıktığı ofötrünü oynatacak kadar seri "bir şekildi kaş- lârını yukarı kaldırdı. Cevabı kısa ve kesindi: "— Hayır, istifa etmedi!.." Sonra ilâve e "—bBazı gazeteciler hayal mahsu- lü yazıyorlar.. ürsel bunları söylediği sırada, i harfleri odolmakalemle (o düzeltilmiş beş-altı satırlık' istifa dilekçesi su- meninin altında uyukluyordu Basın mensupları Başkana bu defa cepheder hücum ettiler: "—istifa etmiş de, siz bu istifayı kabul etmemiş olamaz m ısıma efen- dim?" Gürsel acı acı gülümsedi Pek sev- diği gazeteci dostlarını çok iyi tanı- yordu. Ellerinden kurtulmanın güç- lüklerini biliyordu. Cevabi bir hayli enteresan oldu: "— Çürük murtalar kırılabilir. Bizim Dışişleri Bakanımız çürük murta değildir. Düğüm gene çözülmüş sayılmazdı, Son ümit, Sarperin kendisindeydi. Gazeteciler kır saçlı diplomatı bekle- meğe koyuldular. Dışişleri Bakanı saatler 12.20'yi gösteriyordu ki kapı- da göründü. Üzgündü. Etrafını saran gazetcilere bir-iki saniye baktı. Ge- lecek soruyu biliyordu. Gazeteciler- den biri; 9