10 Temmuz 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

10 Temmuz 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Moda Havaya göre erine göre giyim nasıl önemliyse, havaya göre giyim de aynı dere- cede önemlidir. Çok şık bir kıyafeti yerinde giymeyince (okendinizi nasıl rahatsız hissederseniz, o havayı dik- kate almadan giyindiğiniz zaman da aynı şekilde huzursuz olursunuz. Bu durumda, ne giyinmiş olursanız olun, şık olmıyacağınız, kendinizi şık his- setmiyeceğiniz omuhakkaktır. Açık kollu bir basma, bazen çok şık bir emprime elbise manto takımından kesin kollu ceket giyindiği bir hava- da açık bir elbiseyle insan kendisini çıplak hissedebilir. Memleketimizde yaz mevsimi için en elverişli, güzel ve şık kıyafet, u- mumiyetle basma dediğimiz yıkanır kumaşlardan yapılan Oo kıyafetlerdir. Bu tip kumaşları modaya uydurdu- gumuz zaman, onları giyimli olarak giyinmek te mümkündür. Bu sene mo- daya uymak hem çok kolay, hem de çok ucuz. Fazla kabarık etekler mo- da değil,, çiçekli kumaşlar modadır. Demek ki birkaç metre basma ile işi halletmek mümkündür. Mesela dü- şük belli, hafif büzgülü bir etek, vü- hal hoş bir hava verebilir. Çizgili bir pamuklu da aynı şekilde cazip olabi- lir. Çizgili kumaşları dümdüz bir çu- val şeklinde dikmek ve elbiseyi bel- den biraz aşağıda, gevşek bir kuşak- la hafifçe sıkmak kâfidir. Düz keten- lerden ve umumiyetle düz kumaşlar- dan yapılan belsiz prenses biçimleri- ne gelince, bunlar dâima iyi dikiş is- teyen- şeylerdir. Prenses obiçimlerin- de belde kesik yoktur. Eskiden bun- lar bele otururdu, şimdi oturmuyor. Parçalar eteklere doğru hafifçe ge- nişliyor, bazen gizli oplilerle zengin- leşiyor, ama ince siluet hiçbir zaman bozulmuyor. Her ne biçim seçerseniz seçiniz, hava raporlarını takip etmeden gi- yinmeyiniz. Vücuda yapışık incecik bir elbiseyle ıslanmak ta fenadır, kan - ter içinde, makyajları akarak. süslü bir elbise mant takımı içinde neşeli ve hayatından memnun görün- mekte... AKİS - Reklâm — 59 AKİS, 10 HAZİRAN 1961 Kadın Gözüyle Affedemeyiz Jale CANDAN A im güzel birşey, fakat çektiğini unutmak bence hatadır. İnsanı yeni felâketlere götürür. Şuursuz bir acuna hissine gelince, bunun bir zaaf olmaktan ileri gidemediğine ve topluma ilgilendiren konularda çok ta zararlı olabileceğine inanmak gerekir. İleri memleketlerde en çok göze çarpan birşey de, kanunun kestiği parmak acımaz sözüne harfi harfine riayet edilmesidir. Bu memleketlerde bize hissizlik gibi gelen şey, aslında toplumun yararınadır. Şahıs elbette ki çok önemlidir. Za- ten herşey onun saadeti, onun huzuru ve rahatı için düşünülmüştür. O kim olursa olsun, demokratik kanunların himayesinde ve kontrolünde, daima iyi bir yöne sevkedilmekte, hataları zamanında durdurulmakta, ihtarlar en tesirli acıma hissinden daha faydalı telâkki edilmektedir. Ama iş bir kere çığımdan çıktı mı, son söz daima kanunundur. Bundan sonra acıma hissi diye birşey bahis konusu olamaz. Bu elbette ki af müessesesinin hiçbir zaman işlemediği şeklinde kabul edilmemelidir. Ancak af, hataların kabulünden, cezadan sonra gelebilir. Affetmek için hataları unutmaya» küçültmeye, tefsir etmeye çalışmak, şahısları değil de hareketleri affetmek mânasına gelir ki bu, toplum için düpe- düz felâkettir: Eğer bana sorarsanız ben, düşük iktidarın bu memlekete yaptığı fenalıkları affedemem. Bu konuda insan sayfalar dolusu yazı yazabilir ama, tek bir konu var ki bu, sabık Demokrat Partiyi vicdanlarımızda mahküm etmek için yeter de artar bile... Bu, din konusudur. Demok- ratlar, Atatürk prensiplerini çiğnediler ve güzel dinimizin gerici bir grup tarafından yeniden İstismarına yalnız göz yummakla kalmadılar, bu yolu bizzat kendileri açıp, bundan küçük menfaatler bekleyen kara okumuşları, bilgisiz halkı, yobazı var kuvvetleriyle desteklediler. Ma- lâm bir oy avcılığı kurnazlığını memleketin bu derece aleyhine kullan- maktan rin bir zümre bence herşeyden önce vatan sevgisin- den mi Birkaç hâdise var ki, bunları hakikaten ürpermeden hatırlıyamı- yorum. Bunlardan biri, düşük Bayarla Menderese Kütahyada kara çarşaflı kadınlar tarafından yapılan bir karşılama törenidir. Zanne- dersem 1954 seçimlerini takip eden günlerdeydi, Bayarla Menderes be- raberce bir seyahate çıkmış, Kütahyaya uğramışlardı. O zamanki ga- zetelerde çıkan ve tekzip edilmeyen bir habere göre, kendilerini kar- şılamaya gelenler içinde yüzlerce kara çarşaflı kadın vardı. Bunlar, yanlarında erkekleri, adeta sessiz bir yürüyüşe çıkmışlardı ve göster- dikleri anlayıştan ötürü efendilerine, minnet ve şükranlarını ifade et- mek istiyorlardı! İşte samanın büyükleri bu kara tabloya lâkayd kal- mış, bunu Atatürkün Türkiyesinde inkılâplardan bunca yıl sonra tabii karşılamışlardı. Beni ürperten olayların ikincisi. Menderesin, o meşhur dış seya- hatlerinden birine çıkarken elbisesine bir akrabası tarafından takılan muskadır. O zamanki gazete haberlerine göre olay İstanbulda, Galata rıhtımında, halkın önünde cereyan etmişti ve tabii, bir mizansenden başka birşey değildi. Üstelik te, dinimizin ruhuna aykırıydı. Zaten De- mokratlar gerici bir din anlayışını desteklerken, memlekete olduğu ka- tlar dinimize de kötülük ederlerdi. Kadın İlk hedefti: Yeniden karan- lıklara gömülecek ve erkeğin bir sevk vasıtası olmaktan ileriye gide- miyecekti. Çocuklarımızı yeniden cahil annelere terkedecek ve mem- leketi işte böylesine çürük bir temele oturtacaktık. Hayır, bütün bunlar affedilecek, unutulacak şeyler değildir! Dü- şene acımak ta her zaman makbul sayılmamalıdır. Şahısları affedebi- liriz, daha doğrusu çekecekleri cezayı hafifletmeyi düşünebiliriz, ama hareketleri, olayları ve çektiklerimizi unutmamıza imkân yoktur. Bu- na hakkımız da yoktur. Çünkü bu, şahıslarımızı değil toplumu içine. alan bir meseledir. 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: